2018 de sıkıntılı geçecek

Türkiye, terör eylemlerinin 2016'ya göre nispeten azaldığı ancak buna karşılık 'ekonomi ve demokrasi' tartışmalarının yoğunlaştığı bir yılı geride bıraktı. 2018'e ise Ortadoğu'daki gelişmeler, ABD ve AB ile inişli çıkışlı ilişkilerin yanı sıra iç politik ve ekonomik tartışmalar damgasını vuracak.

2018 de sıkıntılı geçecek
01 Ocak 2018 - 18:41
RECEP BAHAR/DETAY HABER Hüznüyle, sevinciyle, acısıyla, trajedisiyle, sıkıntısıyla, problemleriyle bir yıl yıl daha geride kaldı. Yeni yıl aynı zamanda sanal da olsa yeni bir başlangıç, yeni umut demek... Sanal diyoruz zira 1 Ocak'ın 31 Aralık'tan bir farkı yok. Bu fark miladi takvimden kaynaklanıyor. Hicri takvime göre dün 13 Rebiül Ahir'di, bugün 14 Rebiülahir! Şehitler vermeye devam ettik Geçen yıl terör olayları azalmış gibi görünse de 273 asker, polis ya da korucumuz şehit düştü. Şehit sayımız 2016'da 723, 2015'te 219, 2014'te 113, 2013'te 61... 2002'de ise sadece 7 şehit vermiştik. Bu yıl 2000'li yıllarda en yüksek şehit verdiğimiz ikinci yıl oldu... Terör açısından 2018'de en büyük risk, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG'nin ABD desteğiyle Suriye'de güç kazanmasından kaynaklanıyor. ABD, şimdiye kadar YPG'ye 4 bin tır silah gönderdi. Geçen yıl Mehmetçik bu silahlardan bazılarını Şırnak'ta ele geçirdi. Bu yıl PYD/YPG'ye ABD tarafından verilen gelişmiş silahlarla daha yüksek oranda Güneydoğu'da ve Doğu'da karşılaşmamız mümkün. Terör mücadele açısından bir olumlu gelişme ise Irak'taki merkezi hükümetin 2017'de kuvvetlenmesi ve Peşmergeye Kerkük'te dersini vermesi oldu. Ankara-Bağdat ilişkileri daha da güç kazanırsa, bu durum Irak'ın kuzeyindeki Kandil'e çöreklenmiş terör örgütüne darbe olarak yansıyabilecektir. Enflasyon ve işsizliği daha çok konuşacağız 2017 yılı ekonomik gelişmelerin yoğun olarak tartışıldığı bir yıl oldu. Enflasyon ve işsizlik oranları çift hanelere demir attı. Enflasyon 2004'ten bu yana en yüksek seviyesine çıktı. Bu durum 'eski hastalık nüksetti' yorumlarını da beraberinde getirdi. Özellikle tarımsal ve hayvansal üretimin güç kaybetmesi, tarımda kullanılan mazot, gübre ve tohum gibi ithal girdilerde fiyat artışlarının dizginlenememesi, buna bağlı olarak gıda fiyatlarının artması enflasyonu körükledi. İşsizlik gayriresmi rakamlara göre yüzde 20'yi aşıyor. Resmi rakamlara göre de gençler arasında işsizlik yüzde 20'nin üstünde. 2018'de de enflasyonu ve işsizliği daha yoğun, daha trajik bir dille konuşacağız zira bu iki konuda atılması gereken adımların hiçbiri atılmış, alınması gereken önlemlerin hiçbiri alınmış değil... İki korkutucu rakam Türkiye'nin en ciddi sorunlarından biri cari açık yani döviz açığı... İthalat ve diğer ihtiyaçlar için ihtiyaç duyulan dövizi son 30 yıldır kazanamıyoruz. Cari denge hep açık veriyor. AK Parti hükümetleri döneminde yaklaşık 700 milyar dolar cari açık verildi. Bu açığı kapatmak için sanayi tesislerimizi, dev şirketlerimizi, konutlarımızı, otelleri, bankaları, hatta TV kanallarını yabancılara sattık. Bunlar açığı kapatmaya merhem oldu ancak sorun gelecek nesillerin sırtına büyük bir kambur olarak yıkıldı. Yabancıların sahip oldukları kuruluşlar vasıtasıyla kâr transferlerini yoğunlaştırmaları, cari açık büyük bir sorun olarak tepemizde sallanıp durmasına yol açacak.  Geçen yıl 40 milyar dolar cari açık, 70 milyar dolar ise dış ticaret açığı verdik. Peki bunun sonucu ne? Döviz kurlarının aşırı oynak olmasının ana nedeni bu... Döviz kurları zıplayıp durunca iğneden ipliğe her şeye zam geliyor.  Sosyal ayarlarda bozulma Ekonomik denge raydan çıkınca sosyal ayarlar da bozuluyor Bu ülkede son 8 yılda 1915 kadın cinayete kurban gitti. Bu yılın ilk 10 ayında sayı 240 olarak gerçekleşti. Sene sonu rakamının 290'a ulaşması muhtemel... 2015'te 130 bin boşanma ile cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştı. Geçen yıl rakam 125 bine indi. Bu yıl yine 130 bini aşması bekleniyor. İç politika hareketli geçecek 2016 yılını 15 Temmuz darbe girişiminin gölgesinde tamamlayan Türkiye, 2017'de de bu olayın uzantılarıyla birlikte siyaseten hareketli bir yıl geçirdi. 2018 yılı ise 2019 yılındaki yerel seçimler ile ilk kez yapılacak 'tam yetkili cumhurbaşkanlığı' seçimlerine hazırlık içinde geçecek. Bu yıl siyasi tartışmaların daha da yoğunluk kazanması bekleniyor. Bu minval üzere OHAL'in kaldırılması da beklenmiyor. Kuşkusuz geçen yılın en önemli olayı 16 Nisan'da yapılan 'cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu' idi. 'Cumhurbaşkanlığı sistemi' tartışması MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Ekim 2016'da parti grubunda yaptığı "Başkanlık önerini Meclis'e getir" çağrısı ile yeni bir ivme kazanmıştı. AKP ile MHP'nin hızlı çalışmasıyla 2017 başında Meclis'e sunulan ve parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören Anayasa değişikliği paketi, 20 Ocak'ta TBMM'de AK Parti ve MHP'lilerin desteğiyle 339 oyla kabul edilmişti. Ancak 550 sandalyeli Meclis'te, referandumsuz kabul için gereken 367 milletvekilinin desteğine ulaşılamadığı için paket de referanduma götürülmüştü. OHAL koşullarında gidilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bizzat meydan meydan gezerek yürüttüğü kampanya sonunda seçmenin yüzde 51'i yeni sisteme 'Evet' demişti. Ancak girdiği hemen her seçimden açık ara zaferle çıkan Erdoğan'ın referandumdan aldığı sonuç 'kritik ve kılpayı' olarak nitelendiriliyor. Dahası AK Parti'nin her seçimden başarıyla çıktığı İstanbul ve Ankara'nın da aralarında bulunduğu metropol kentlerde 'Hayır' oylarının yüksek çıkması, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve AK Parti Genel Merkezi'nde hayal kırıklığı yarattı. Muhalefete göre ise referandumda Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), 'mühürsüz oy pusulalarının' geçerli sayılması yönündeki kararı, referandumu tartışmalı hale getirdi. Belediyeler 'görevden alma' rüzgarları Erdoğan ve ekibinin yaptığı ilk iş referandum sonuçlarını detaylı olarak irdelenmesi kararı almak ve sonraki adımları buna göre atmak oldu. Sonraki aylarda 'metal yorgunluğu' olarak adlandırılan ve hem parti teşkilatlarında, hem de başta İstanbul, Ankara, Bursa ve Balıkesir büyükşehir belediyeleri olmak üzere belediyelerde 'görevden alma-istifa' operasyonlarının da öncü adımı oldu. Kılıçdaroğlu'nun Adalet Yürüyüşü Enis Berberoğlu'nun tutuklanması, CHP için de önemli bir milat oldu. Verilen cezayı ve tutuklama kararını "CHP'ye siyasi operasyonun ilk halkası" olarak değerlendiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tutuklama kararının hemen ardından, Gandi'nin ‘tuz yürüyüşü’nü anımsatan kararını yaşama geçirdi. Kılıçdaroğlu, 15 Haziran'da başlattığı ve 432 kilometrelik yolun tamamını kat ettiği yürüyüşü 23 günde, İstanbul Maltepe Cezaevi önünde düzenlediği bir mitingle tamamladı. Doğru Yol Partisi (DYP)-Refah Partisi hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapan, kuruluşu aşamasında AKP'ye geçen ama kısa süre sonra bu partiden ayrılan ve daha sonra MHP Milletvekili olarak TBMM Başkanvekilliği görevinde bulunan Meral Akşener, 2017'de siyaset sahnesine ‘genel başkan’ olarak çıktı. 10 milletvekili cezaevinde Parlamentoda sandalye sayısı açısından üçüncü parti konumundaki HDP, 2016 Kasımında başlayan tutuklama operasyonları çerçevesinde Eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile çok sayıda milletvekili ve parti yöneticisi 2017'yi cezaevinde geçirdi. CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun da tutukluluğu sürdüğü için halen 10 milletvekili cezaevinde bulunuyor ve bu sayıyla Türkiye, tutuklu milletvekilleri açısından bir rekoru da elinde bulunduruyor. Suriye'ye barış gelecek mi? Türkiye geçen yıl Rusya, İran ve Irak ile ilişkilerini geliştirdi. Bu güzel bir gelişme... Rusya'nın Soçi kentinde Erdoğan-Putin ve Ruhani arasında üçlü zirve de "Suriye'ye barış getirme" konusunda atılmış önemli bir adımdı.  Geçen yılın başında yine Türkiye, Rusya ve İran; Astana sürecini başlatmıştı. Bu kapsamda 7 zirve yapıldı, 'çatışmasızlık bölgeleri' gibi ciddi kararlar alındı.  Ancak Cumhurbaşkanı'nın Erdoğan'ın geçen hafta Tunus dönüşünde yaptığı "Esed teröristtir” açıklamasının ilişkilerde sarsıntıya yol açtığı belirtiliyor. Geçen yıl Astana sürecine ilişkin "Bu yıl Suriye'ye barış gelebilir" manşetini atmıştı. Ancak barış getirebilecek ülkeler arasındaki inişli çıkışlı trafik süreci sekteye uğratıyor! Bu süreç ne kadar aksarsa Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların bu ülkedeki kalıcılığı o nispette kesinleşir. Bu yıl Ankara ile ABD ve AB arasındaki ilişkilerde bir nebze düzelme bekleniyor. Almanya bu noktada ilk adımı attı. ABD ise Ekim 2017'de uygulamaya koyduğu vize yasağını kaldırdı. Ancak ilişkiler o kadar yara almış ki tedavisi de kolay olamayacak ve sorun da muhataplardan kaynaklanıyor. ABD, Türkiey'nin terör örgütü olarak gördüğü FETÖ'yu ve PKK'yı destekliyor. Avrupa Birliği de bu konularda ABD kadar açıktan olmasa da farklı bir çizgi izlemiyor. 







YENİ MESAJ GAZETESİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum