Bu defa konuşma "Maratonu""Maratonu"

Öyle iki gün yaşadık ki, acılarla kutlamalar iç içeydi. Kimileri yaş günü veya mezuniyetlerdeki yıldönümü lafını kullandı.

Bu defa konuşma "Maratonu""Maratonu"
17 Temmuz 2017 - 12:01 - Güncelleme: 17 Temmuz 2017 - 12:04
Gerekçelerini "Demokrasi zaferi" diye açıkladılar. Sanki tam kırk yıldır uyuyanlar başkaları imiş gibi. Kalkışma öncesi horuldayanlar başkaları mıydı?Bu arada bazı tespitlerimi dile getirmek istiyorum. Cumhurbaşkanı'ndaki "konuşma maratonu gücü" bu defa rekor kırdı. Doğal olarak İmam Hatip mezunu olmasına bağladım. Bıraksak, bir hafta daha konuşurdu. Gıpta ettim. Bende böyle bir özellik olsa, çoktan politikaya girerdim. Hatta, emekli olalı yıllar olmuştu. Erdoğan'ın temposunu görünce kimi dava arkadaşlarına "Metal Yorgunu" demesini doğal karşılıyorum.Bir başka önemli konuyu da atlamak istemiyorum. Uzun program aralarında kıyafet değişimlerini kaçırmadım. Cumhurbaşkanı'nın arkasında gerçekten başarılı bir ekip var. Sadece, gömlek-kravatla kalınmıyor. Organizasyon, iyi hazırlığın eseriydi.Biraz fazla olanBazı uyarılarda bulunmak istiyorum. Erdoğan'ın yerinde olsam Kemal Kılıçdaroğlu'nun adını ağzıma almazdım. Hele olayı "Yuhalattırmaya" vardırmazdım. Kararı millete bırakmalıydı. Nasılsa sandık günleri netleşmeye başladı. Cumhurbaşkanı bindirdikçe, etrafındakiler de yolundan gidiyor. Bu da kakafoni meydana getiriyor.Gelelim ekranlara. En kolayını TRT buldu. Tüm kanallarını "birleşik yayına soktu". Spor ya da müzikle görevli hiç fark etmedi. "Demokrasi nöbetleri"ndeki tutumunu bire bir sürdürdü. Havuz Medyası ise buna dünden hazırdı. Tek farklılığı Fox TV gösterdi. Doğan Şentürk, izinden çağrılan İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal bir aradaydı. Özel konuk ise İlker Başbuğ'du. Eski Genelkurmay Başkanı yine iyi laflar etti. Tehlikenin henüz ortadan kalkmadığını söyledi.***Büyükçekmece FestivaliYerel etkinlikler aylarındayız. Bunların çoğu panayır düzeyinde. Bakmayın siz başına "Festival" yazılmasına. İçlerinde Uluslararası sıfatını alanların sayısı az. Hele bu işi on sekiz yıldır sürdürenler tek tük. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi Büyükçekmece'ninki. Başkan Dr. Hasan Akgün'ün İstanbul'da bombalar patlarken dahi "yapacağız" ısrarını bugün gibi hatırlıyorum. Devlet'in "Vaz geç baskısı"na direnip, devam kararı alması hep "Ödüllü organizasyon" gerçekleştirmiştir.Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali o kadar zenginliğe sahip ki, her birini ayrı ekip götürüyor. Kukladan, Taş Plak Sergisi'ne kadar pek çok etkinlik var. İpek Açar, İskender Paydaş ve Suat Suna'dan "Kayahan şarkıları", Koray Avcı, Mor ve Ötesi, Bengü konserleri önemli. Ancak benim favorim her zaman olduğu gibi "Uluslararası Altınköprü Halk Dansları Yarışması". Tam yeri geldi, Kültür Bakanı Sayın Prof. Dr. Nabi Avcı'ya bir mesaj yollamak istiyorum. Büyükçekmece'deki festivale adını veren Mimar Sinan yapımı eser hâlâ ilgisini bekliyor. Kaldı ki etkinliklerin pek çoğu bu köprünün üstünde gerçekleştiriliyor. Restorasyonu ile ilgili yardımcı olunmalı.Size kalan, 28 Temmuz-5 Ağustos günlerinde Büyükçekmece'yi ziyaret etmek.***MESAJLAR:Kedi Dostu Virna Lisi: Geçenlerde "Kasabanın Sırrı" adlı filmden söz ettim ya, ilginç bir fotoğraf yayınlandı. Aynı yapımda rol alan güzel artist Lisi'nin bir görüntüsüydü bu. Minik bir tekir kediyi seviyordu. Kimin yolladığına bakarken karşıma tanıdık bir isim çıktı; "Hüseyin Movit". ...Yine Hüseyin Movit'in yolladıklarından biri futbol turnuvası ile ilgili. Merhum Şadan Kalkavan adına düzenlenen maçların yeri Balat'ta Haliç kıyısına bitişik saha. Katılan takımların hepsi bir dönemin ünlü ekipleri. Tophane Tayfun'dan Bozkurt'a kadar. Tabii en başta rahmetli Kalkavan'ın futbol oynadığı, başkanlığını yaptığı Haliç de var. O formayı ben de giymiştim. Tıpkı Haldun Domaç gibi. ...N. Öztürk dünkü yazımdan söz ediyor; "Sözünü ettiğiniz Ali Gümüş'ün yeri hep boş kalacak. Yağlı güreşin sadece bir spor değil, aynı zamanda kültür olduğunu o öğretti. Benin yetiştiğim yer olan Çanakkale-Yenice'nin Sofular Köyü'nün özelliği her türlü etkinlikte yağlı güreş yapılmasıdır. Bir gün köyün bir pehlivanı dışarıdan gelen bir pehlivanı güzel bir künde ile yendi. Kıyamet koptu. Tam o sırada kalabalığın içinden elinde bastonu ile yaşlı bir adam ortaya atıldı. Alkışçıların üzerine yürüdü. -Ulan utanmazlar, yenen kim yenilen kim? Yenen köylümüz ise yenilen misafirimiz-. Sus pus olduk. İşte bizim böyle dedelere ihtiyacımız var. Ali Gümüş'ten okuduklarım da bizim dedeyi teyit ediyordu. Bu toprakların iki bilgesidir onlar. Her ikisini de rahmetle anıyorum". Devamını Oku 

YORUMLAR

  • 0 Yorum