"Bunlar Hoca değil mendebur"

Son günlerde gündeme gelen bazı sözde hocaların tepki çeken açıklamalarını değerlendiren Muharrem Bayraktar, “Kuran’ın güncellenmesini savunma noktasına gelenlere tavsiyem, bu hale niye geldik diye muhasebe yapalım,

"Bunlar Hoca değil mendebur"
12 Mart 2018 - 20:26
Yeni Mesaj gazetesi tarafından düzenlenen Atatürk Vatandır Sempozyumları Anadolu'yu dolaşmaya devam ediyor. Sempozyum serisinin bu haftaki durağı Adana oldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program Kur'an-ı Kerim ile devam etti. Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Prof. Dr. Ömer Saraçoğlu başkanlığındaki ilk oturumda Mehmet Emin Koç, Dr. Abdullah Terzi, Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Fuat Şengül, Prof. Dr. Yavuz Köker ve Selim Kotil konuştu. Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu başkanlığındaki ikinci oturumun konuşmacıları ise Ahmet Erimhan, Seçil Mumcuoğlu, Muharrem Bayraktar, Emre Polat, Müslim Karabacak ve Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu konuştu. Bu hocalar nereden çıktı? Atatürk Vatandır Sempozyumu konuşmacılarından Yeni Mesaj gazetesi Başyazarı Muharrem Bayraktar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İslam güncellenmeli çıkışına neden olan bazı sözde hocaların açıklamalarını değerlendirdi. “Bizi asansörle, yorgan-yastıkla ilgili fetvalar veren hocalarla oyalayanlar, asıl büyük fotoğrafı görmemizi engelliyorlar” diyen Bayraktar, “Gelin biz asıl soruyu soralım: Bu hocalar nereden çıktı” dedi ve konuşmasına şu şekilde devam etti: “Suriye ile savaş caizdir diyerek Müslüman’ın Müslüman’ı öldürmesine fetva veren hocalar nereden çıktı? Nijerya’dan, Fas’tan kadın getirip halvet olan, sonra kadın ticaretinden yargılanan ama devlet katında itibar gören hocalar nereden çıktı? Hayvan derisinden ürettiği alelade terliği, “Bu terlik Hz. Peygamberin Nal-ı Şerif’idir, fiyatı 100 liradır, bunu alan cennete girer” diyen hocalar nereden çıktı? Siyasete şirin görünmek uğruna, “yolsuzluk yapmak hırsızlık yapmak demek değildir” diyen ilahiyat profesörleri nereden çıktı? Devlet ihalelerini kazanan işadamlarının, torpilli bazı vakıflara para aktarmalarına rüşvet değildir fetvası veren hocalar nereden çıktı? ‘Bir yerde Şiilik varsa orada sapıklık vardır, dini bozmak vardır, Şii olmak Hıristiyan olmaktan daha kötüdür’ diyen profesörler nereden çıktı. Daha da genişletelim halkayı; Atatürk’e ‘zurnanın son deliği diyen dallamalar’ Atatürk’ün annesine söven ahlaksızlar, ‘keşke Yunan gelseydi’ diyen sahtekâr tarihçiler, hepimiz Rum’uz diyen gazeteciler, Amerikasız olmaz diyen hacı efendiler, bu ülkede ne zaman türedi? Büyük fotoğrafı görün beyler, büyük fotoğrafı.” Sizin hocalarınız BOP'a 'nimet' dedi! Konuşmasında “Hangi bataklıklar, hangi kirli siyaset, hangi mezhep ayrımcısı nutuklar, hangi kusmuk dolu stratejik derinlikler, hangi kin ve nefret kusan ağızlar bu mendeburları karşımıza çıkardı” sorusunu soran Muharrem Bayraktar şöyle konuştu: “Nurettin Yıldız’ın yorganıyla, yastığıyla, asansörüyle ilgileneceğinize balığın baştan koktuğu büyük fotoğrafı görün. Bir ülkenin ekonomisinden kötü kokular geliyorsa, bir ülkenin yargısından kötü kokular geliyorsa, bir ülkenin dış politikasından kötü kokular geliyorsa, bir ülkenin eğitim sisteminden kötü kokular geliyorsa, bu tabloyu gören ve susan hocalarının nasıl olmasını bekliyordunuz? Sizin hocalarınız, Büyük Ortadoğu Projesi’ne nimet dedi, sizin bacılarınız Arap Baharı’na Rum suresini örnek gösterdi, sizin mollalarınız Kahire sokakları kan gölüne çevrilmişken Rabia işareti yaptı, sizin müminleriniz Mavi Marmara saldırısında katledilenlerin haklarını savunmaktan vazgeçti, sizin imamlarınız domuz etinin, zinanın serbest kalmasına rıza gösterdi. Siz hala hangi yüzle yorganla yastıkla uğraşıyorsunuz? O yorgan sizin ayıbınızı örter mi sanıyorsunuz?” Hoş Geldin Atatürk kitabından çarpıcı bir örnek Bu çarpıcı ifadelerin ardından “bütün bunlar olurken gelin sizi Atatürk dönemine götürelim” diyen Muharrem Bayraktar, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Atatürk Vatandır kitabından şu örneği verdi: “Atatürk sanki bugünleri işaret edercesine, sanki bugünün bu iğrenç tablosunu görürcesine, kendi talimatıyla hazırlattığı hutbelerde şu konuları cemaate anlatıyordu: (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Hoş geldin Atatürk kitabı sayfa: 677) “Vatan müdafaası, emanete hıyanet etmemek, herkes yaptığının cezasını bulacak, eksik örtenler, yanlış tartanlar (yani yolsuzluk yapanlar). Ve ilk Türkçe hutbeden örnek vermek istiyorum: İlk Türkçe hutbe 5 Şubat 1932 de Süleymaniye Camii’nde Sadettin Kaynak tarafından okundu. Yukarıda anlattığım yolsuzluklara, hıyanete, gaflete ve gönül kirliliğine karşı adeta tarihin derinliklerinden gelen kutsi uyarılarla şöyle ışıltılar saçıyordu bu hutbe. İşte o hutbenin son paragrafı: “Islah edilen yeryüzünü ifsad etmeyiniz (A’raf: 56) Allah ifsad edenleri sevmez (Maide: 64) Kendiniz yapmadığınız iyilikleri başkalarına nasıl tavsiye edersiniz? Kitabı okuyorsunuz, hiç düşünmüyor musunuz? (Bakara: 44) Ey insanlar! Şeytana uymayınız. O sizin açık düşmanınızdır. Size fenalığı ve namussuzluğu o emreder (öğretir). Allah hakkında bilmediğinizi söylemeyi (size) o öğretir. (Bakara: 168-169). Allah’ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar (ve) ihsan ettiğimiz rızıktan gizli ve aşikâr sadaka verenler, tükenmez bir mala sahip olacaklarından emin olabilirler. Allah onlara mükâfatını verecek ve lütfunu (da) arttıracaktır. (Fatır: 29-30) Kuranın güncellenmesini savunma noktasına gelenlere tavsiyem, bu hale niye geldik diye muhasebe yapalım, kafadan kontak feslilerin hasta yataklarına değil, Atatürk’ün hutbelerine sarılalım; Gerçeği orada bulacaksınız. O gerçek bizim elimizde, Hoş Geldin Atatürk.”







YENİ MESAJ GAZETESİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum