Dost acı söyler

Doktorlar arasındaki tartışmaları, "gelişmeleri sürekli takip edenlerle, hâlâ tıp fakültesinde öğrendikleriyle konuşanlar" diye ikiye ayırıyorum!

Dost acı söyler
14 Aralık 2018 - 10:36 - Güncelleme: 14 Aralık 2018 - 23:39
Ceza-cezalandırma...

Ülkemizde korkunç bir virüs gibi yayılıyor! Sebebi...

Otoritenin düzeni koruma amacı.

Böylece, farklı fikre-düşünceye-davranışa tahammül gösterilmiyor.

Böylece, kişiler ehlileştirilmek isteniyor.

Ve işte bunun tek yolu olarak cezalandırma yöntemi devreye sokuluyor...

"Otorite" deyince aklınıza salt siyasal iktidar gelmesin. Örneğin...

Tabip Odaları son dönemde, -kamuoyunda farklı görüşleri nedeniyle tanınan- meslektaşlarına "ihraç"- "kınama" gibi cezalar veriyor! Son "kurbanlar", Prof. Ahmet Rasim Küçükusta ve Dr. Yavuz Dizdar oldu!

"Suçları", konuşmalarıyla hekimlik mesleğini rencide etmekmiş!

Mesele aslında şu:

Tıp, bir bilim; ve hızla gelişiyor...

Bu nedenle Hipokrat çok geride kaldı.

Bu nedenle Galenos çok geride kaldı.

Bu nedenle İbn Sina çok geride kaldı.

Bu nedenle Hohenheim çok geride kaldı.

Bu nedenle Vesalius çok geride kaldı.

Uzatmayayım...

Nobel ödüllü hekimlerin bulduklarının bile bugün ne kadar yanlış-hatalı olduğu ortaya çıkıyor.

Hepsinin katkısı büyük oldu kuşkusuz.

İşin özü... Tüm kuramlar varsayımdır, aksi ispatlarına kadar geçerlidir sadece.

Bu sebeple bazı ülkeler "sürekli tıbbi eğitimi" şart koşuyor. Diyorlar ki: "Sadece yayınlan-kongreleri takip etmekle olmaz; seminerlere katılıp, sınava girip, belli bir puan tutturmanız gerekiyor.

Hızla gelişen yeni bilgilere-tekniklere ancak böyle ulaşılır."

Bugün Türkiye'deki...

Doktorlar arasındaki tartışmaları, "gelişmeleri sürekli takip edenlerle, hâlâ tıp fakültesinde öğrendikleriyle konuşanlar" diye ikiye ayırıyorum!

Sadece bilgili olmak da yetmiyor.

Konunun daha acı yanı var...

VİCDAN HAYAT KURTARIR

Doktorlara sevgimiz saygımız sonsuz; başımızın üstünde yerleri var.

Ama...

Bu eleştirilmeyecekleri anlamına gelmez.

Ki "çuvaldızını" mesleğine batıran hekimler var. Dr. Yavuz Dizdar'ın yeni çıkan "Vicdan Hayat Kurtarır" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Meslektaşlarına haklı eleştiriler yöneltiyor.

 Sadece Dr. Dizdar değil...

Kalp Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sadi Güleç de, "Hımm! Dedi Doktor; Anjiyo Olmanız Gerekiyor" kitabında şöyle yazdı:

"Yazarken yüzüm kızarsa da her meslekte olduğu gibi bu meslekte de daha çok maddi kazanç sağlamak veya daha fazla itibar kazanmak için gerekli olmadığı halde anjiyo yapma kararı verecek hekimler bulunabileceğini bilmenizi isterim..."

Parayı hayatın merkezine koyan neo-liberalizm, bu kutsal mesleği de erozyona uğrattı. Dün öyle değildi...

Babası, halası, iki kızı da kendisi gibi doktor olan Prof. Dr. Doğan Şenocak "Doktorluk Sanatı" kitabında şöyle yazdı:

"Tıp fakültesine başladığımız 1978 sonbaharında fakültenin ilk günü, bir süre önce emekli olmuş, zamanın meşhur hocalarından biri uzun bir açış konuşması yapmıştı biz 450 heyecanlı öğrenciye: 'Doktor adam zengin karı almalıdır. Karısı zengin olacak ki, bu işi para kazanma hevesiyle yapmasın. Para kazanmak sizin işiniz değil.'"

Dr. Yavuz Dizdar kitabında, babasının doktor olmasına rağmen nasıl orta halin altında hayat yaşadıklarını anlatıyor. Babası oğlunun tıp mesleğini seçmesini şöyle değerlendiriyor:

"Oğlum, vatandaş sana iki yumurta kırar en kötüsü, aç kalmazsın bu meslekte..."

Nereden nereye...

RUTİN SİYASETE YENİLMEK

Tabip odalarının...

İnsan hakları mücadelesindeki çabası yadsınamaz; çok yararlı çalışmalar yapıyorlar.

Tıp alanında da şehir hastaneleri gibi "ucubelerin" gerçek yüzünü gösteriyor; hukuki hakları sonuna kadar kullanıyorlar. Bunlar sevindirici...

Fakat:

Meslekle ilgili pek özeleştiriye yanaşmıyorlar; ezberlerini bozmak istemiyorlar. Oysa. Bugün çok tartışılan “sağlıklı beslenme” gibi önemli konular tıp fakültelerinin müfredatında yoktu. Kolesterolden tansiyona büyük değişimler oldu/oluyor. Saygı duyduğum 82 yaşındaki bir hekim 60 yıl önce öğrendikleriyle eleştiriler yöneltiyor bana. Bilmiyor ki, bir Türk mühendisi ABD'de tansiyon konusunda hangi buluşu gerçekleştirdi?

20'nci yüzyılın en önemli fizikçilerinden Richard Feynman'ın şöyle der:

"İlerleyebilmek için şüpheci olmak zorundasınız. Belirsizlik ve bilmemek sorun değildir; önemli olan hiçbir şeyin mutlak doğru olamayacağı gerçeğini öğretebilmektir. Bu bir bilim insanının gelecek nesillere karşı en önemli sorumluluğudur."

Evet. Doktorluk tartışılmaz saygın meslek. Ancak...

Azgın piyasanın mesleği çürüttüğü görmezden geliniyor, bir-iki açıklamayla geçiştiriyor tabip odaları... Tıbbı bozanlara karşı seslerini yükseltmiyor; her şey yolundaymış gibi davranıyor. İlaç sektörü gibi "ilişkilerin" sorgulanmasına tahammül göstermiyor, adım atmıyor, sponsorluk meselesini seyrediyor.

Dost acı söyler; tabip odalarının gündeminde çoğunlukla günlük siyaset var!

Politikanın rutini tabip odalarını bu derece meşgul etmemeli. Çünkü...

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum