Emperyalizmin planı değişmedi

Türkiye’nin son günlerde birçok Avrupa ülkesi ile yaşadığı gergin ve kavgalı süreci Türk Batılılaşmasından ayrı tutamayız. Olay sadece Türk siyasetçilere Avrupa ülkelerinde konuşma, toplantı, miting yaptırmama meselesi değildir,

Emperyalizmin planı değişmedi
17 Mart 2017 - 09:54
kökleri Tanzimat Fermanı’na uzanan sahte Batılılaşma serüvenin yüzümüze yumruk gibi vuran acı sonucudur.

1839’da Gülhane Parkı’nda okunan ve Osmanlı’daki bilhassa azınlıklara hak ve hürriyet getiren, Osmanlı’yı özgürlükler ülkesi(!) yapacak olan Tanzimat Fermanı aslında adı üstünde “tanzim” etme planıydı. 

Osmanlı’yı ağır borçlar altına sokacak olan bu reform sürecinden sonra 1856’da Islahat Fermanı önümüze konulacak devletin “ıslah olması” için yine “özünde” azınlıklara daha çok özgürlük verilmesini öngörüyordu.

Batının Osmanlı’yı “tanzim” etme ve “ıslah” etme çabaları başarıya ulaşacak ve Balkanlarda başlayan isyanlar dalga dalga yayılacaktı.

Bulgarlar, Sırplar, Yunanlar, Karadağlılar, Makedonlar Osmanlı’ya silah çekecek, güzelim Rumeli toprakları bir bir elimizden çıkacaktı. Bir zamanlar valiyle yönettiğimiz Bulgarların, gizliden gizliye ordu kurduğundan bile haberdar olmayan Osmanlı istihbaratı, Bulgar ordusunun, koskoca Osmanlı’yı önüne katarak Çatalca önlerine kadar kovalaması tarih sayfalarındaki utanç verici yerini almıştır.

Batının bu kalleş ve Bizans oyunlarıyla dolu yüzünü çok iyi bilen Atatürk ve arkadaşları, o kanlı emperyalistlerden kurtardıkları topraklar üzerine inşa ettikleri Türkiye Cumhuriyeti devletini, mümkün mertebe Batıdan uzak tutacak siyasi argümanlar ortaya koymuşlardır.

Sadabat Paktı, Bağdat Paktı gibi komşu İslam ülkeleriyle kurulan siyasi, ekonomik, sosyal birliktelikler, Rusya ile geliştirilen sıcak dostluklar bunun örneğidir.

Bu köşede daha önce defalarca ve belgeleriyle anlattığım gibi, Atatürk yaptığı konuşmalarda “Batının amacının  Türkiye’yi parçalayarak Türk halkını köle, aşağılık, sefil ve perişan etmek” olduğunu “vahşi, acımasız ve saldırgan” olduklarını “bizi yok etmek isteyen emperyalizme karşı ulusça savaş doktrini izleyen bir millet olduklarını” anlattı.

Atatürk’ün “asla güvenmeyin” dediği Batı ile Avrupa Birliği sürecini başlatanlar Atatürk’e hakaret eden sağ-dindar-muhafazakâr siyasetçilerdir.

1959’dan beri yani 57 yıldan beri demokratlar, mütedeyyinler, muhafazakarlar ve Türkçüler, “Ya Allah Bismillah!” diyenler iktidara geldiklerinde “Haç’ın” önlerine koyduğu her türlü anlaşmaya onay vermediler mi?

Avrupa Anayasası’na sevinçle imza atmadılar mı?

Bu yollarda beraber yürümediler mi?

Kopenhag Kriterleri’ni, Helsinki Belgesi’ni imzalamadılar mı?

Kendilerini uyaranları “cahil, marjinal gruplar “diye suçlamadılar mı?

Hollanda’da bakanımızın, elçilik personelimizin ve vatandaşlarımızın üzerine salınan sivri dişli köpeklerin fotoğraflarına bir hatırlatma; Hollandalı öncü sömürge güçlerinin, Amerika kıtasına ayak bastıklarında oradaki yerlilerin üzerine de azgın köpekleri saldıklarını biliyor musunuz?

Anlayanlara gerçek Kopenhag Kriterleri budur.

Demokrasi hikâyedir, ıslah edilmesi ve tanzim edilmesi gereken kişi ya da devletler ya normal yolardan anlaşmalarla, ya da sivri dişler gösterilerek anormal yollarla “halledilir.”

Bu köpekli saldırı ve darp olaylarına hala ve sadece münferit olarak Hollanda eksenli bir olay olarak bakmaya çalışanlar, kısa süre önce enfes Boğaz manzarasında ağırladığımız Almanya Başbakanı Merkel’in de Hollanda’yı haklı bulan açıklama yapmasını çerçeveletip duvara asmalıdırlar.

Hollanda, Almanya, Avusturya, İsveç, Fransa, Belçika…

Danimarka’nın, Başbakan Yıldırım’ın mitingini iptal etmesinin Hollanda’da yaşadığımız olaydan on kat daha vahim olduğunu neden konuşmuyoruz?

Ve tabi bütün bu olayları değerlendirirken kimsenin dile getirmediği Avrupa Komisyonu’na bağlı Venedik Komisyonu’nun hazırladığı ağır Türkiye raporunu göz ardı ederek yapılan yorumlar da yanlış olur.

Batının Türkiye’ye ayar verme politikaları tarihten bugüne hiç değişmedi.

Ama maalesef Türkiye, bu fotoğrafı görecek basiretli ellerde değil.

YORUMLAR

  • 0 Yorum