Esad'a merhaba mı diyeceğiz?

Türkiye'nin bugüne kadar sürdürdüğü "katil Esad, zalim Esad, hain Esad, diktatör Esad" söyleminin sonuna gelindiğinin ve Suriye ile yeni bir dönemin başlayacağının sinyalini, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun şu sözlerinden anlıyoruz:

Esad'a merhaba mı diyeceğiz?
18 Aralık 2018 - 10:49

"Suriye'de demokratik ve güvenli bir seçim olursa Esad'la çalışabiliriz."

Suriye'de yapılacak bir seçimde Esad'ın kazanmama ihtimali yok. Çünkü Suriye halkı Esad'ı ülkeyi düşmandan kurtarmak için amansızca savaşan bir kahraman olarak görüyor ve olası bir seçimde kesinlikle yine devlet başkanı seçilir.

Türkiye bugüne kadar Esad'a karşı sürdürdüğü "katil, diktatör, cani" gibi argümanlar yerine "demokratik seçimle gelirse kabul ederiz" argümanını benimsemiş durumda.

Zaten olması gereken de bu. Aklın yolu da bu.

Ortadoğu'da hemen hemen bütün rejimler diktatörlükle yönetiliyor, bize mi kalmış bu rejimleri demokratikleştirmek?

Türkiye'nin bu çizgiye gelmesinde kuşkusuz Suriye kaynaklı güvenlik sorunlarının ülkemizi çok ciddi bir tehdit algısıyla baş başa bırakmış olmasının büyük rolü var.

Bu tehditler dolayısıyla Türk ordusu sürekli Suriye topraklarında, sürekli operasyonlarla ve savaşlarla baş başa kalıyor. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve şimdi Fırat'ın doğusundaki YPG-PKK yapılanmaları için Ortadoğu çöllerinde ülkemizin güvenliği savaşıyoruz.

Bunun baş müsebbibi ise kuşkusuz bize bu batağa sokan ve birkaç ay içinde sonuçlanacak çatışmalarla Suriye rejiminin teslim alınacağına inandıran Amerika.

Oysa savaş 7 yıldan beri sürüyor ve Amerikalı ve batılı uzmanlara göre bile Rusya'nın desteğini alan Suriye, "savaşı kazanmış durumda."

Amerika ise bu kaos ortamında, Fırat'ın doğusunu ve batısını kapsayan ve PKK'lıların YPG'ye evrilmesiyle oluşturulan yeni Kürt terör gruplarının hakimiyetindeki Kürt devletini oluşturmaya ramak kalmanın sevincini yaşıyor.

Yani bu iç savaşın en büyük mağduru Suriye ise ikinci mağduru Türkiye olarak karşımıza çıkıyor.

Fena kandırıldık, fena oyuna geldik, fena kazık yedik.

Bu oyunlar sonucu çok önemli bir komşumuzla düşman olduk, komşudaki kaosun körüklenmesine katkıda bulunduk ama güvendiğimiz dostlarımızdan büyük bir kazık yedik ve milyonlarca mülteci, milyarlarca dolar zarar ve ülkenin bekasının tehlikeye girdiği bir son ile Fırat kıyılarına operasyon yapmak zorunda kaldık.

7 yıl evvel Suriye'nin kendi askeri ve kendi polisiyle egemen olduğu ve güvenliği sağladığı toprakları biz bugün kendi askerimizle ve her an bizi satmaya aday Özgür Suriye Ordusu birlikleriyle sağlamaya çalışıyoruz. Şehitler vererek, yaralılar vererek.

Sayın Dışişleri Bakanının açıklaması Türkiye için sevindirici ve umut verici bir sürecin başladığını gösteriyor.

Türkiye bugün Fırat'ın doğusunda çok önemli bir misyon için harekâta girişti.  Bu harekâtın bir ucunda "Amerika, PYD, PKK ve Kürt devleti hayali" var diğer ucunda ise Türkiye.

Bu savaşın başarılı olması için Türkiye'nin Esad'la barış sürecine girmesi çok önem taşıyor ama daha ötesinde Amerika'nın başımıza musallat ettiği bu terörist oluşumu bertaraf etmenin yolu Suriye ile askeri anlamda da işbirliğine girmemiz gerektiğinden geçiyor.

Ülkemizdeki elçiliklerinde cinayet işleten Suudilerle bile İslam ordusu adı altında askeri ittifakımız var da ülkemizin bekası için Suriye ordusu ile böyle bir işbirliğine girmek çok mu kötü?

Amerika kontrolünde bölgenin ve bizim başımıza bela olacak olan Kürt devletinin kurulmasını Suriye de istemez ve istemiyor zaten.

Amerika'yı tir tir titremek istiyorsanız bu yolu deneyin beyler.

Önemli olan ülkemizin menfaati, birliği, güvenliği, bekası.

Gerisi hikâye.

 



 

YORUMLAR

  • 0 Yorum