Evlilik Cinsellik ve Cinsel Yaşam

Türkiye’de evlilik gelenekleri Osmanlı, Selçuklular dönemine ve hatta Orta Asya, Türkmen, Kazak, Kırgız ve Özbek geleneklerine kadar uzanmaktadır.

Evlilik Cinsellik ve Cinsel Yaşam
13 Şubat 2017 - 23:40
Türklerin Anadolu’ya göçleri ve Orta Asya geleneklerinin yerleşmesi, MÖ 4. yüzyılda ilk gelen Bunturki ve Kıpçak Türkleri ile başlar. Daha sonra özellikle yirmi dört Oğuz boyunun en az yirmi üçünün Anadolu’ya yerleştiği bilinmektedir.

Anadoluda evlenme biçimleri;


görücülük,
kız bakma,
söz kesme,
başlık,
nişan,
düğün,
kına gecesi,
gelin alma,
çeyiz,
nikâh ve gerdek olguları çok eskilere dayanmaktadır.


Türk Evlilikleri Genetik Hastalıkları Önlemiş

Bugünkü genetik araştırması sonuçlarına uyan, pek çok kalıtsal hastalığı önlemeye yönelik önerilere uyan geleneklerin eskiden beri Türklerde olduğunu görüyoruz.


Eski Türkler ilin içinden, soyun dışından evlenirlermiş.
Yakutlarda aynı kabileden kız almak yasakmış.
Türkmenler, Başkurtlar, Kazaklar ve Özbeklerde yakın akraba ile evlenilmezmiş.


Tekeşlilik Cumhuriyet Sonrası Başladı

Cumhuriyetin kurulmasından sonra Medeni Kanun’a göre “tekeşlilik” kabul edilmiştir. Türkiye’de evlenme biçimleri içinde görücü usulü evlenme, kız kaçırarak evlenme, değiş tokuş, yani iki aile arasında karşılıklı kız verme, kızın erkeğe kaçması gibi olgularda eski gelenekler günümüzde yaygın olarak yaşamaktadır.


Kadın-erkek ilişkisinin belki doruk noktası veya resmi başlangıcı olan düğün âdetlerine baktığımızda, bunların yaygın olarak Anadolu, Trakya, bütün Türkiye’de ve Türklerin yaşadığı bütün coğrafyalarda aşağı yukan aynı şekilde olduğunu görüyoruz.



Örneğin Kazak Türkleri ile değişik siyasi rejimler nedeni ile son birkaç yüzyıldır fazla yakınlığımız olmadığı halde, düğün âdetlerinin aynı olması ilginç.


Anadolu Düğün Adetleri ve Evlilik

Bu benzerliğin nedeni geçmiş ortak şamanist geleneklerin halk arasındaki âdetlerde yaşaması diye düşünebiliriz. Düğünde gelin yeni evine geldiğinde uygulanan bazı âdetlerin adeta ayinsel bir özelliğe sahip olduğunu izliyoruz.

Örnek vermek gerekirse;


Gelin eve girmeden koyun postuna bastırılır, ters çevrilmiş kazana bastırılır, gelinin önünde küp kırılır.
Eve giriş sırasında yüzüne ayna tutulur.
Başı üstünden buğday atılır.
Ocağın çevresinde dolaştırılır.
Bütün bu âdetlerin tam anlamıyla insiyatik kökenli, yani doğru yolu gösterme amaçlı, şamanist zamandan kalmış uygulamalar olduğu ileri sürülebilir.


Evlilik Sadece Aşk Değil Cinsel Uyum Gerektirir

Günümüzde evlilik hayatı ve manevi aşk üzerine pek çeşitli görüşler vardır. Mutlu bir evliliğin temelini çiftin seks yönünden anlaşması, tabir caizse yataktaki uyumu teşkil eder. Tabii ki gerçek evlilik için sadece bedensel aşk da yeterli değildir. Evlilik, doğal ve geçici cinsel ilişkilerden, devamlı toplumsal bir anlaşma niteliğiyle ayrılır.

Evlilik Nedir ?

Evlilik, hayvanlardaki içgüdüsel cinsi ilişkiler dışındaki anlamıyla, sırf insanlara özgü bir sosyal anlaşma kuruluşudur.

Gerçek evlenme, serbest seçmeye dayalı olması gereken, iki varlığın anlaşarak müşterek bir yuva kurma dürtüşüdür. Buna göre evlilikte babalık ve analık içgüdülerinin önemli bir rolü vardır.

Evlilik günlük zevklerin ötesinde erkekle kadını amaca bağlı bir birlik olarak birleştiren, onlara müşterek gelecek çizen, ortak ıstırap ve mutluluklarında aynı duyguları yaratan ve gelecek kuşakları bir kan yakınlığı ile bağlayan bedeni, ruhsal ve sosyal bir birleşmedir.

Bu mukavele hiçbir ekonomik ve ticari anlaşmaya benzemez. Bunda erkek ve kadın yıllar boyunca ve mutlu evliliklerde ölünceye kadar kendilerini birbirlerine verirler ve bir gaye etrafında toplanırlar.

Platonik Aşk Nedir ?

Platonik aşk belli bir kişiye yönelik olarak gerçi bazen yıldırım çarpmış gibi doğar, romantik aşamalar olur, fakat cinsellik iç dürtüleri her zaman vardır. Bugünkü tıbbi seksoloji bilgilerimize göre bunu artık görmezden gelemeyiz.

Canım Cicim Aylarından Sonra Aldatılmak !

Zifaf gecesine kadar, özellikle bizim memleketimizde olduğu gibi, birbirini hakkıyla tanımayan, yolları ve o âna kadar ancak kendileri için yaşamış bulunan, biri dişi ve diğeri erkek iki insan evlilikle birleşirler. İşte asıl mesele bu birleşmede tam anlamıyla anlaşabilmektir.

Bir erkek veya kız, çok defa rüya ve ümitle karşıdan beğendiği ve bazen de şiddetli hasretini çektiği biri ile evlenir. Fakat bir süre sonra sevgi ile ilgi gevşekliği belirir ve artık onda eski cazibeyi bulamaz. Kendini zorlar veya eşini zaman zaman aldatır, hatta nefret de edebilir.

Mutlu anlaşan çiftlerde dahi gerçekten de her cinsel ilişkide, er geç, sık ya da ender olarak, cinsel çekiciliğin azaldığı, hatta yok olduğu dönemler ortaya çıkar. Bu, deneyle saptanmış bir olgudur, hiçbir ahlaki kanıt bunu değiştiremez.

Cinsel İlgi Ismarlanmaz !

Eşler, duygusal hazlara düşkünlük ve sevecenlik ilintisi içinde birbirlerine ne kadar çok uyuşabilmişlerse, bu dönemler o kadar seyrek ve aşılması kolay olur. Bununla birlikte, her cinsel ilişki zamanla aşınır.

Buna aşağıdaki durumlar eklenmese, pek önemi olmazdı:


Cinsel arzunun zayıflaması eşlerden yalnız birinde ortaya çıkabilir.
Bugünkü cinsel bağlılıklarının çoğunda iktisadi bağlar vardır (kadının ve çocukların iktisadi bağımlılıkları)
Bu dış güçlüklerden ayrı olarak, cinsel uyumun bozulması halinde başvurulacak biricik mantıklı çözümü karmaşıklıktan ayrılıp başka bir eş arama güçlüğü oluşturur.


Evlilikte Sıradanlık ve Seks Hayatının Bitmesi !

Herkes, sürekli olarak, o günkü cinsel eşinden başka kimselerden gelen cinsel uyarmalarla karşı karşıyadır. Bağlılığın altın çağında bu uyarmalar etkisizdir. Cinsel gereksinmelerin bastırılması onları daha da şiddetlendirir. Duygusal düzeyde anlaşamama veya organsal bir nedene bağlı isteksizlik eşe duyulan arzuyu aşındırırlar.

Bu aşınmanın en kesin belirtileri şunlardır;

Sevişmeden önce arzunun azalması,sevişmenin verdiği zevkin zayıflaması. Eşten alınan zevkin azalmasıyla başka cinsel nesnelerin arzulanması birbirine eklenir, birbirin güçlendirir. İnsan bu durumdan iyi niyetlerle ya da “sevişme oyunları“yla kurtulamaz.

Eşinden Nefret Etme Dönemi

İşte bu anda son derece tehlikeli olan eşe sinirlenme dönemi başlar, bu sinirlenme, kişinin mizacına ve aldığı eğitime göre, ya dışa vurulur ya da içe atılır. Şöyle ya da böyle, benzer durumların çözümlenmesinin de gösterdiği üzere eşe duyulan nefret gittikçe artar; eşinin başka cinsel nesnelere duyulan arzuyu engellemesi bu artışın gerekçesidir. Eşler boşanmaya varan bir kısırdöngü içinde kalırlar.

Halbuki Cinsel Uyuşmazlığın Tedavisi Mümkündür

Evlilik, toplumsal koşullarla birlikte değişen bir kurum olmanın yanı sıra, iki insan arasındaki bir ilişkidir.

Eğer eşler birbirlerindeki bu değişimlerin farkındaysalar ve bunlara uyum gösterebiliyorlarsa, evlilik başarıyla yürüyebilecek ve insanların ev dışı faaliyetleri için sağlam ve güvenli bir zemin oluşturacaktır. Bugün de çok geniş toplum kesimlerinde hâlâ geçerliliğini sürdüren geleneksel tekeşli evlilik biçiminde, erkek ve kadının rolleri kesin çizgilerle belirlenmiştir. Bunlar, birbirlerini tamamlayıcı rollerdir.

Türkiyede Özgür Evlilik Oranları Yetersiz

Bugün Türkiye’de evliliklerin büyük çoğunluğunu ana-babalar düzenlemektedir. Tüm yerleşme yerlerindeki bazı aile biçimlerinden gelen kadınların üçte ikisinden çoğu, bazılarının onayıyla, bazılarının onayı olmadan (sırasıyla %67 ve %11), evliliklerinin başkalarınca ayarlandığını söylemişlerdir.

Kadınların ancak %13’ü ailelerinin de onayını alarak kendi seçimlerini yapmışlardır. Kadınların %9’u ailelerini kendi seçimleri doğrultusunda etkileyemedikleri için “kız kaçırma” yoluyla evlenmişlerdir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum