Kişisel tarihimden yeni bir yaprak: Savaş üzerine…

Ülkenin dört bir yanından “Alalım düşmandan eski yerleri” nidaları eşliğinde “Musul’a da girelim, Suriye’den de hak iddia edelim” talepleri gelirken…

Kişisel tarihimden yeni bir yaprak: Savaş üzerine…
25 Ekim 2016 - 10:10
Ben ve benim gibiler neden “Sakın ha!” tavrını benimsiyor, hiç düşündünüz mü?

- Reklam -



Başkalarını bilmem, ama benim genlerime kadar işlemiş bir sebebim var.

Üniformalı ve kalpaklı Mustafa Kemal, evin başköşesinde...

Üniformalı ve kalpaklı Mustafa Kemal, evin başköşesinde…

İzmir’de iki katlı bir evde doğdum. Evin misafir kabul edilen geniş salonunda o yıllarda çıkan ‘Hayat’ mecmuasının ortasında verdiği portrelerden camlatılmış bir ‘Gazi Mustafa Kemal’ fotoğrafı yer alırdı.

Üniformalı ve kalpaklı bir Mustafa Kemal…

Zorunluluk duygusuyla değildi bu; Gazi bizdendi çünkü. Bizi anavatanımıza kabul ettiği için ona şükran borçluyduk.

“Padişah’ı gören gözler bunlar oğlum” derdi…

Anneannem Şirin Hanım –yoksa onun annesi Refiye Hanım mıydı?– “Ben Padişahı gördüm oğlum, buka (bu kadar) gözleri vardı” derken eliyle kocamanlık işareti yapardı.

“Nerede, nasıl görmüş olabilir ki Sultanı?” diye düşünür, yaşlılığın böbürlenme alışkanlığına bağlardım o sözleri…

Yıllar sonra, Sultan Mehmet Reşat’ın 1911 yılında Osmanlı toprağı Rumeli’de geziye çıktığını, Selânik, Makedonya derken, 15 Haziran günü, Priştine’ye (Kosova) de uğradığını öğrenecektim.

Edirne’ye kadar (Edirne dahil) bütün Rumeli topraklarının Osmanlı’nın elinden çıkacağı Balkan Savaşı’nın patlamasından (Ekim 1912) yalnızca bir yıl kadar önce…

Bir savaşa daha girilecekti Edirne’yi geri almak için…

Tabii ardından, ‘Evlâd-ı Fâtihan’ olmakla ve İstanbul’a bağlılık duymakla iftihar eden ne kadar insan varsa, onlar için çileli günler başlayacak ve çoğu asırlar önce yerleştikleri, kök saldıkları, mal-mülk sahibi oldukları topraklarda daha fazla barınamayıp, tası tarağı bile arkada bırakarak Anadolu’ya koşacaklardı…

‘Muhacir’ olarak…

Bizler için ‘savaş’ demek, bu çileye yol açan karanlık bir dönem demek…

Kişisel tarihimin bu sayfalarını paylaştığım bir dostum, “Evet ama” dedi bana, “Aynı hisleri taşımak için Rumeli kökenli olmak gerekmiyor ki; Suriye ve Irak’ta yaşananlar, bu iki ülkenin yıkılmış, insanlarının perişan olmuş hali yeterince ders veriyor zaten…”

Doğrudur. Fakat bizimkilerin yaşadıkları bana daha yakın geliyor…

Yazının devamı için tıklayın >>

YORUMLAR

  • 0 Yorum