Mesud Barzani'nin ailesine önce madalya taktık ve sonra idam ettik

Gazete Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Barzani Aşireti ile ilgili arşivlerde yer alan kayıtları yazdı Arşivlerimizde, Barzan Aşireti ile ilgili yüzlerce evrak vardır ve bu evrakın hemen tamamında aşiretin 19. asırdan buyana giriştiği başkaldırılar hakkında hiç de hoş olmayan hadiseler kayıtlıdır.

Mesud Barzani'nin ailesine önce madalya taktık ve sonra idam ettik
24 Eylül 2017 - 13:12
İşte, bunlardan biri: Bugünlerde tehlikeli bir referandum macerasına atılan Mesud Barzani’nin yabancı diplomatlarla, özellikle de Ruslar ile görüşmeler yaptıktan sonra İstanbul’a başkaldıran amcası Abdüsselâm Barzani’ye Sultan Reşad tarafından önce madalya verilmesinin ama bir sene sonra idam edilmesinin öyküsü! MESUD Barzani son derece tehlikeli neticelere sebep olabilecek bir referandum macerasına atıldı... İsmini son senelerde gittikçe daha fazla işitmeye başladığımız Barzani ailesi hakkında arşivlerimizde, yani Osmanlı Arşivleri’nde dünya kadar belge vardır ve bu belgelerin tamamı araştırmacılara açıktır. Mesele işte burada, yani arşivden bu belgeleri alıp yayınlamak zahmetine katlanacak araştırmacıların ortaya çıkmalarında... BİNLERCE BELGE VAR Sözünü ettiğim evrak nelerle alâkalıdır bir bilseniz... Barzaniler’in 1800’lerin başından buyana genellikle devlete başkaldırıdan ibaret olan faaliyetleri, aşiret liderlerinin Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ve İran arasında gidip gelmeleri, yabancı diplomatlar ile temasları, diğer aşiretlerle ve askerî birlikler ile girdikleri çatışmalar, tutuklanmalar, cinayetler, baskılar, ihbarlar, vesaire... “Bağımsızlık” ifadesi bölgede o devirde pek kullanılan bir kavram olmadığı için arşivlerde muhafaza edilen belgelerde sadece “isyan” sözü geçer ve Barzan Aşireti’nin İstanbul’a karşı seneler boyunca devam etmiş olan başkaldırısı ile alâkalı bilgiler yeralır. Sözünü ettiğim belgelerden 280 küsuru da hiç hoş olmayan bir başka hadise, 1914 Kasım’ında infaz edilen bazı idam kararları hakkındadır... AŞİRETİN GÜCÜ ARTIYOR Şimdi kısaca, başkaldırıdan darağacına uzanan bu acı hadiselerden bahsedeyim: 20. yüzyılın ilk senelerinde, Barzan Aşireti’nin başına, Şeyh Abdüsselâm geçti. Abdüsselâm’ın babası Şeyh Muhammed devlete başkaldırdığı gerekçesi ile Sultan Abdülhamid’in emri ile Hamidiye Alayları tarafından ailesi ile beraber bugünkü Kuzey Irak’tan alınıp Bitlis’e sürgün edilmişti, memleketine dönebildiğinde de fazla yaşamamıştı. Şeyh Muhammed’in Abdüsselâm, Ahmed, Babo, Muhammed Sıddik ve Mustafa isimlerinde beş oğlu vardı. Abdüsselâm’ın liderliğe gelmesi ile beraber Nakşibendî olan Barzan Tekkesi’nin gücü artmaya, aşiretler de daha fazla silâhlanmaya başladılar ve neticede Barzanî ailesinin bugünkü gücü o senelerde başladı.



RESMÎ DİL TALEBİ Abdüsselâm diğer aşiretlerin yanısıra siyasî alanda faaliyet gösteren Kürt cemiyetleri ve partileri ile temasa girişti ve 1907’de Bâbıâlî’den Kürtçe’nin bölgede resmî dil kabul edilmesi, mahallî idarecilerde Kürtçe bilme şartının aranması, mahkeme kararlarının şeriat hükümlerine göre verilmesi ve bölgeden toplanan vergilerin yine bölgeye harcanması taleplerinde bulundu. Bu talepleri silâhlı hareketlerin de takip etmesi üzerine Bâbıâlî bölgeye Dağıstanlı Mehmed Paşa’nın komutasında birlikler sevkedince Abdüsselâm hâkim olduğu toprakları bir seneliğine terketti. Barzan’a giren birlikler Abdüsselâm’ın ailesi ile beraber kardeşi Mustafa’yı da tutuklayarak Musul’a götürdüler. O sırada üç yaşında olan Mustafa, sonraki senelerde “Molla Mustafa Barzani” diye tanınacaktı...



YABANCILARLA TEMASLAR Abdüsselâm’ın Barzan’a dönmesinin ardından bölgedeki çatışmalar tekrar başladı ama düzeni tekrar sağlamak isteyen Osmanlı Hükümeti ile ayaklanan aşiret arasında anlaşmaya varıldı ve hükümet geçmişte yaşanan tatsızlıkları unutmaya karar verdi. Hattâ, 17 Ağustos 1913’te Sultan Reşad, sonraki senelerin “Talât Paşa”sı olan zamanın İçişleri Bakanı Talât Bey ile Sadrazam Said Halim Paşa’nın talebi ile Abdüsselâm Barzani’ye bir de nişan gönderdi: Dördüncü rütbeden Osmanlı Nişanı... Ama, gerginlik Abdüsselâm’a padişah tarafından nişan verilmesi, yani madalya takılması ile de son bulmadı ve Türk Edebiyatı’nın çok önemli isimlerinden birinin, Süleyman Nazif’in Musul Valiliği sırasında çatışmalar yeniden başladı. Süleyman Nazif, İstanbul’a gönderdiği şifreli telgraflarında “isyancılara madalya verilmesinin başkaldırılarından doğan ümitlerini arttırdığını” söylerken kendisini yakalamak için gönderilen birliklerden kaçan Şeyh Abdüsselâm bir ara Ermenistan taraflarına gitti, orada Rus Çarı Nikola’nın temsilcileri ile görüştü, sonra gizlice döndü ama misafir olarak kaldığı bir köyde kendisini ağırlayan evsahibinin ihbarı üzerine tutuklanıp Musul’a götürüldü.



‘UNUTTUK, BUNLARI DA ASIN!’ Musul’da 16. Kolordu Askerî Mahkemesi’nde yargılanan Şeyh Abdüsselâm ile adamları 15 Kasım 1914’te idama mahkûm edildiler. Sultan Reşad, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın 24 Kasım’da tasdik için kendisine gönderdiği mahkeme kararını iki gün sonra, 26 Kasım 1914’te onayladı ve Şeyh Abdüsselâm ile adamları Musul’da idam edildiler. Bu idamlardan sonra bir de tuhaflık yaşandı: Harbiye Nezareti’nden Musul’a bir başka yazı gönderilerek “Daha önce yollanan idam kararına bazı isimlerin yazılmasının unutulduğunun farkedildiği” söylendi, birkaç kişinin daha darağacına gönderilmesi talimatı verildi ve emir yerine getirildi...



Şeyh Abdüsselâm’ın idamının ardından Barzan Aşireti’nin başına o sırada 18 yaşında olan kardeşi Ahmed geçecek, onun yerini sonraki senelerde Mustafa Barzani alacak ve Mustafa Barzani’nin oğlu Mesud Barzani de babasının ardından Barzan Aşireti’nin lideri olacaktı.



MADALYA YERİNE PASAPORT Devlet ile Barzan Aşireti arasında bir buçuk asırdan buyana yaşanan tatsızlıkların geçmişi kısaca işte böyle ve gördüğünüz gibi değişen pek birşey yok! Barzanlar’ın liderlerine geçmişte önce madalya takıyor ve ardından idam ediyoruz; seneler sonra da Turgut Özal’ın talimatı ile diplomatik pasaport veriyor ama Mesud Barzani’nin referanduma kalkışması üzerine Meclis’i tezkere için toplantıya çağırıyoruz.,



Abdüsselâm Barzani’ye madalya verilmesi hakkında Sultan Reşad’ın iradesi. Ve, bütün bu öngörüden yoksun işler arasında tek bir görüş doğru çıkıyor: Süleyman Nazif’in bundan bir asır önce söyledikleri; yani madalya takma, vesaire gibi hareketlerin başkaldırıdan kaynakların ümidleri arttırmaktan başka bir işe yaramadığı...



Habertürk / Murat Bardakçı

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum