Nerede bu Suudi katiller?

Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na giren ve bir daha çıkmayan muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbetinin ne olduğu herkesçe malum: Adamı öldürdüler.

Nerede bu Suudi katiller?
11 Ekim 2018 - 09:14
Gelen bilgiler Kaşıkçı’nın 15 kişilik bir infaz timi tarafından öldürüldüğü, parçalara ayrıldığı ve her parçasının başka başka araçlarla elçilik binasından çıkartıldığı yönünde.

 



İnfaz timi Suudi Arabistan’dan gelmiş. Kaşıkçı’nın elçilikten randevu aldığı gün daha önceden belli olduğu için Suudiler, bu katliam planını yapmışlar ve adamı işkence yaparak infaz etmişler. Yani olay aniden gelişmiş bir cinayet değil, planlanmış bir devlet katliamı hüviyetinde.

 



Yazarken bile insanın midesinin bulandığı böylesine vahşi bir cinayeti “bir devlet” nasıl planlar ve bu cinayet resmi bir işlem için gelinmiş devlet dairesinde nasıl infaz edilir diye şaşkınla takip ediyorsunuz olup bitenleri.

 



Oysa hiç şaşırmayın.

 



Suudi Arabistan’da bu gibi olaylar, devlet eliyle yapılan işkenceler, insan hakları ihlalleri, cinayetler rutin olaylardan sayılıyor.

 



Bütün otoriter ve muhalefete tahammül edemeyen rejimlerde olduğu gibi Suudi Arabistan’da da rejime karşı siyasi olarak ya da Vehhabi mezhebi dışında bir mezhep mensubu olarak (Şia gibi) farklı görüşler ortaya koyanlar, acımasız bir baskı ve takibe maruz kalıyor. Hapishanelerde ağır işkencelerden geçiriliyor.

 



Suudi Arabistan'daki insan hakları ihlalleriyle ilgili hazırlanan bir BM raporunda, Riyad yönetiminin terörle mücadele yasalarını sistematik olarak işkenceyi meşru göstermek, tüm muhalefeti bastırmak ve insan hakları savunucularını hapsetmek için kullandığı sonucuna varıldığı belirtiliyor.

 



BM raporu geçtiğimiz yıl hazırlandı. Üstelik BM’ye bu rapor için davet yapan da Suudi hükümeti! Suudi hükümetinin bu resmi daveti üzerine hazırlanmış ve ülkedeki insan hakları ihlallerini ortaya koyuyor.

 



BM'nin Terörle Mücadele Özel Raportörü İngiliz avukat Ben Emmerson raporunu, Suudi siyasetçiler, yargıçlar, polisler ve savcılarla görüşerek hazırladı.

 



Raporda şu tespitler var: "Barışçıl yollardan ifade özgürlüğü hakkını kullananlar sistematik bir şekilde kovuşturmaya uğratılıyor. Birçoğu hapishanelerde yıllar geçiriyor. Bazıları ise göz göre göre yapılan adli hatalarla idam ediliyor. İşkence ve kötü muamele suçlusu yetkililerin cezasız kalması kültürü hâkim. Sorunların düzeltilmesi için barışçıl yolların önü, sivil toplumu susturmak için alınan baskıcı önlemlerle kesiliyor."

 



Raporda ayrıca 2009-2015 yılları arasında Suudi Arabistan'da resmi kayıtlara geçen üç binden fazla işkence iddiasının bulunduğu da vurgulanıyor. Geçtiğimiz Kasım ayında yolsuzluktan dolayı gözaltına alınan ve aralarında prenslerin bulunduğu 201 kişiye ağır işkenceleri yapıldığı basında yayınlandı. Şii hakim Muhammet El Cirani, kaçırılarak

 



öldürüldü.

 



Şii lider Nimr El Bakır tamamen siyasi nedenlerden dolayı idam edildi. Bakır, cezaevinde ağır işkencelere maruz kalmıştı.

 



Şii aktivist Ali Casim Neza, cezaevinde gördüğü işkence sonucu öldü.

 



Suudi rejimi için “baskı, işkence, hukuksuzluk” rutin olaylardan.

 



İşte bu Suudiler, Suriye’ye huzur ve istikrar getirmek için yıllardan beri iç savaşı körükleyen ülke olarak karşımıza çıkıyor!

 



Kendi ülkesinde diktatörlük, baskı ve huzursuzluk ayyuka çıkmışken başka bir ülkeye nasıl huzur getirebilirler?

 



ABD ise Suudilerin en büyük partnerlerinden biri ve Trump’un Suudi Kralıyla yaptığı kılıç dansı hala hafızalarımızda. Trump, Riyad’ı ziyaretinde bu insan hakları ihlalleri ile ilgili tek kelam etmedi elbette. Hatta 110 milyar dolar da silah anlaşması imzaladı kralla!

 



Dolayısıyla ABD’nin bu vahşeti ipe un sererek ve zamana yayarak unutturmaya çalışacak olması çok doğal. Cinayetin Türkiye topraklarına işlenmiş olmasından dolayı kuşkusuz en büyük zararı ve itibar kaybını Türkiye görecek.

 



Şu ana kadar çoktan, “Suudilerin iznini bile beklemeden” cinayet iddiası söz konusu olduğu için elçilik binası basılıp, her yer didik didik aranıp bu vahşetin sorumluları ortaya çıkarılmalıydı.

 



Ama Türk hariciyesi ortada “top gezdirmekle!”meşgul.

 



E ne de olsa Suudilerle “anlı şanlı İslam ordusunda” müttefikiz.

 



Suriye’yi demokrasi getirmekte ittifak ettiğimiz bu canciğer partnerimizin “bir misafirini parça parça doğrayıp” elçilikten çıkarmasına hala sessiz kalmamızın başka ne sebebi olabilir?

 



Ve Suriye’de El Kaide’den IŞİD’e kadar bir sürü kafa kesen, bacak koparan cani sürüsüne her türlü maddi manevi desteği veren bu kraliyet ailesinden başka ne bekliyordunuz?

 



Müttefikinizi iyi tanıyın, iyi.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum