Oray Eğin yazdı Elif bi' seksüel Şafak

MEŞHUR şarkıyı biraz bozarsak, "Yolladılar onu Amerika'ya, derken bir gün, iki yıl sonra..." Kulağına küpe takmış olarak değil ama Ermeni soykırımı davasını öğrenmiş döndü Elif Şafak. Bunun bir başı sonu yok mu? Sebepsiz sonuç olur mu?

Oray Eğin yazdı Elif bi' seksüel Şafak
16 Ekim 2017 - 10:49 - Güncelleme: 16 Ekim 2017 - 20:04
Bunun bir başı sonu yok mu? Sebepsiz sonuç olur mu?

Akademik kariyerle yazarlığı aynı anda sürdüren Şafak, bir dönem gittiği University of Michigan’da öğretim üyesi Fatma Müge Göçek’in himayesi altına girmişti önce. Göçek ise ABD’de isim yapmak isteyen pek çok Türk akademisyen gibi en kolay yolu seçip Ermeni soykırımı üzerine çalışarak ünlenmişti. Bildiklerini Şafak’a anlattı, taktikleri öğretti ve ona yeni roman, daha da önemlisi Batı’ya açılma dersi verdi.

Göçek aynı anda üniversitede “cinsiyet ve cinsellik” konulu ders veriyor, lezbiyenlik tarihi hakkında akademik makaleler yazıyordu.

Elif Şafak da Michigan’dan sadece Ermeni davasını sahiplenerek dönmedi. Güzelliğiyle akademide Marksist estetikten çok iyi anlayan profesörlerden Nişantaşı’nda yaşayan ödüllü romancıya kadar pek çok erkeğin kalbini hoplatan Şafak o dönem “bi” başka kulvara açıldı.

Şafak ve Göçek gerek Ann Arbor’da gerekse de Cihangir’de 2000’lerin başında popüler olan Cafe Smyrna’da baş başa uzun uzun bu konuları konuştular. Ama sonra yolları ayrıldı.

HER ŞEY MALZEME

Kısa “bi” dönem NTV’de kültür-sanat programı yapan ve o dönem edebiyat dünyasında etkili olan bir gazeteciyle birlikteydi Elif Şafak. 90’lı yılların sonunda Bilgi Üniversitesi’nde asistan olarak çalışırken tanıştığı Zaman Gazetesi’nden Eyüp Can’la sonradan evlendi. Fethullah Gülen’le söyleşi yapıp yurda dönen gazeteciye Zaman’ı yenileme projesi verilmişti. İslamcı mahallenin dışına çıkıp soldan isimler bu dönemde gazeteye dahil edildi. O yıllarda medyada adını duyurmak isteyen Şafak için de bulunmaz “bi” fırsattı. Eşinin medyada sürekli yıldızı parlatılıyordu, Hürriyet’in başına geçirileceği konuşuluyordu ama olmadı. Bu arada hayatlar ayrıldı, kız tarafı Londra’ya taşındı. “Bi” ara boşanacakları,Şafak’ın İngiltere’de “bi” başka hayat kurduğu haberleri geliyordu ama bunlar dedikodu sütunlarına bile haber olmadı.

Hepimiz Elif Şafak’tan her şeyin bekleneceğini biliyorduk, dahası her şey onun için “bi” yazı malzemesiydi. Bir gün kendi kaleminden okurduk ne de olsa.

Gazetelere “Çoklu kişilik bozukluğu”ndan mustarip olduğunu anlatmıştı “bi” ara. Biseksüelden önce bipolardı. Ama doğrusu hep “bi” hesapçıydı.“Vegan dönemi” ya da hamileliği, 301’den yargılanması, Mevlânâ... Her şey ama her şey çıkarları uğruna dibine kadar sömürülerek kullanılabilirdi.

Durmaksızın kendi mağduriyetlerinden, uğradığı baskılardan söz ediyordu ama ne kadarı doğruydu? Geleneksel olarak aydın olmanın yolunun zulüm görmekten geçtiği Türk geleneğinde burnu bile kanamamış, banka reklamından çalıntı kitap kapaklarına (hatta konularına) kadar Türkiye’den epey servet yapmıştı. Bu kadar kurnazlık ve hesap Gülben Ergen’de bile yoktu...

ŞAPKADAN TAVŞAN

Bunca sene Türkiye’de biseksüel olduğunu açıklamaktan çekinmiş, çünkü kendisiyle alay edilmesinden, damgalanmaktan korkmuş. Doğrusu, cinsel kimliğine gelene kadar kendisiyle dalga geçilecek o kadar çok malzeme var ki: Erkeklere ve kadınlara farklı renkte kitap kapağı mı dediniz?

Bu konuyu da malzeme yapmasına izin vermeyeceğiz. Eşcinsellik moda, yazı malzemesi, gündeme gelme çabası değil politik bir kimliktir ve bu sorumluluk doğuştan gelir. Elif Şafak’ın toprak deyip basıp geçtiği yerlerde ağabeylerimizin, ablalarımızın kanı var. Bugüne kadar eşcinsellik gündemine bile gelmemiş, tek bir mücadeleye destek vermemiş bir yazarın biseksüelliğini afişe etmesi olsa olsa bariz ve acınası “bi” PR hamlesidir. Bunu, partilerde entelektüel görünmek isteyip kitap okumak zor gelenlerin Kâbe’si TED konferansında yapması bile niyeti konusunda yeteri kadar açıklayıcı. Mevlânâ, veganlık, Ermeni soykırımı ve siyah anne sütü bitti, şapkadan çıkaracak tavşan kalmadı tabii.

Üzgünüm, Elif Şafak’ın başvurusu ayrıntılı “bi” şekilde incelendi ve kendisinin “gay kartı” onaylanmadı.



OKUMA PARÇASI

RADİKAL arşivinde “Edebiyatımızdan geçen LGBT” başlıklı Gökçen Ezber’in epey nitelikli bir incelemesi var, tavsiye ederim. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk edebiyatındaki eşcinsel karakterleri, temaları, yazarların kullandığı taktikleri, değişen yaklaşımları ele alıyor.

**************

#TARİHDERSİ

MURATHAN MUNGAN KORKMADI AMA

ATTİLA İlhan boynuna fularını dolayıp Divan Pastanesi’nde genç oğlanları ağırlarken, romanlarında eşcinselliği hastalık olarak tanımlıyordu.Murathan Mungan ona Bilge Karasu’nun “Eşcinsellik ayrı bir dil konuşmaktır” ilkesini sahiplenerek öyküleriyle karşılık verdi ve Türk edebiyatındaki en güzel eşcinsel hikâyelerden birkaçını yazdı...

1992 yılında ilk kez lezbiyen aşk Türk romanına girdi, sol entelektüel film tutkusundaki Yeşilçam bile bu konulara değindi. Selim İleri 1977 yılında daha eşcinsellik “moda” olmadan “Her Gece Bodrum”u yazmıştı.

Şair küçük İskender her türlü bedeli ödemek, dışlanmak pahasına en güzel şiirlerini erkeklere yazmayı sürdürdü. Ahmet Tulgar gerek edebiyatta, gerek gazetecilikte eşcinselliğin politik bir mücadele olduğunu hep vurguladı.

Bu isimlerin çoğu kamusal alanda eşcinsel hakları konusunda söz almaktan da çekinmedi, mücadeleyi sürdürdüler. Eşcinselliğin politik bir mücadele olduğunu bir tek solcu Halil Ergün anlamadı 50 yıldır...

CEMİLBEKİR AŞKI

Her şeyi bir yana bırakın, Cemil İpekçi sevgilisi Bekir’le yaşadığı iniş-çıkışlar ana haberlere konu olurken Şafak’ın dediğinin aksine “karalama, alay ve damgalanmaktan” hiç çekinmedi, hâlâ da Türkiye’de hayatını bildiği gibi yaşamaktan çekinmiyor.

Türkiye eşcinsel hakları konusunda dünyanın en ileri ülkesi değil belki, ama dünyanın en karanlık ülkesi de değil. Hayatı boyunca bu mücadelede olmamış birine buradan muhalefet malzemesi de çıkmaz, çıkarmaya kalkanı Ayşe Kulin’in “Gizli Anların Yolcusu” kitabıyla pataklamak gerek.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum