Paramparça'nın Cansu'su Leyla Tanlar

“Paramparça” dizisinde başarılı oyunculuğuyla göz dolduran Leyla Tanlar, beslenme konusunda bir hayli dikkatli! İşte dolu dolu Paramparça'nın Cansu’su Leyla Tanlar Röportajı!

Paramparça'nın Cansu'su Leyla Tanlar
28 Şubat 2016 - 10:58
 

Onu oynadığı dizide genelde üzgün görüyorsunuz. Ancak Leyla Tanlar, şimdilerde heyecanla beklediği 18’inci yaş gününün keyfini çıkaran enerji dolu bir genç kız! Okuldaki başarısı, dizideki gerçekçi performansı onun aynı zamanda ne kadar yetenekli olduğunu da ortaya koyuyor. “Paramparça”nın Cansu’su geleceğe dair planları, beslenme düzeni ve sportif faaliyetleri hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtladı.

“Paramparça” ailesine nasıl dahil oldunuz? Oyunculuk hikayeniz nasıl başladı?



İlkokuldan beri oyuncu olmak istiyordum zaten. Tiyatroyla yakından ilgileniyordum. Ancak liseye hazırlık aşamasında sınav telaşı yüzünden tiyatroyu bırakmam gerekti. Liseye başladığımda kendi kendime “Ben bunu iş olarak yapmak istiyor muyum?” diye sordum. Çünkü bunu meslek haline getireceksem bir eğitim almam gerektiğini düşünüyordum. Geleceğimi bu yönde belirleyeceksem yeteneğim var mı yok mu bilmem gerekiyordu. Böylece Akademi 35Buçuk’a başvurdum. Belli bir sınav sistemi vardı. O sınavı geçtim. O sıralarda da “Paramparça”dan teklif geldi.



“Paramparça”da deneyimli isimlerle birlikte çalışıyorsunuz. Bu size ne gibi avantajlar sağlıyor?



Çok büyük etkilerini gördüm ve görmeye de devam ediyorum. Akademi 35Buçuk’ta Vahide Gördüm ile çalışıyorduk ama dizide de Nurgül Yeşilçay gibi bir ismin kız çocuğunu oynamak bambaşka bir deneyim. Onlar bana egonun esiri olunmaması gerektiğini öğretti…



Nurgül’ü çok seviyorum. Hatta bazen karavana girdiğimde bana göz ucuyla baktıklarında “Nurgül sandık seni!” diyorlar. Bu benim için çok gurur verici bir şey. Bana disiplinli ve egosuz olmayı öğretirlerken çok da sempatik davranıyorlar. Kamera dışında da çok rahat, doğal ve samimi bir ortamımız var. Bu da setin enerjisini olumlu yönde etkiliyor. Dışarıda da bir araya geldiğimiz oluyor.

Size nasıl rol yapacağınızla ilgili tüyolar veriyorlar mı?



Vermez olurlar mı... Mesela rol için sinirli olmam gerekiyor ama moda giremiyorum ya da zaman alıyor. Ben buna sinirlenmezdim diyordum. Ebru Özkan yanıma gelip, “Hayır, okulun ortasında rezil olduğunu düşün” diyerek o ruh haline girmem için elinden geleni ardına koymuyor. Sonra ben de gaza gelip, hadi şimdi çok sinirliyim hemen çekelim diyorum.

Sinemaya nasıl bakıyorsunuz? İlerleyen zamanlarda bir film projesi düşünür müsünüz?

Sinema en büyük hayallerimden biri… Diziden önce hep sinema vardı aklımda zaten. Özellikle dönem filmlerine bayılıyorum ve böyle projelerde yer almayı çok isterim. İtalyan vatandaşıyım, Avrupa sinemasına ve festivallerine de ilgim sonsuz.



İtalyanlık anneden mi babadan mı geliyor?



Babamdan geliyor, babaannem İtalyan.

İtalyan ruhunu taşıdığınızı düşünüyor musunuz?



İtalyan Lisesi’nde bütün hayatım Dante’lerle, da Vinci’lerle, Boccaccio’larla geçiyor. Öğrendiğim bu kültür zaten hayatımı oldukça etkiliyor. Ama İtalyan ruhu demek eğer Rönesans devrinin ve kalabalık aile yemeklerinin sende her zaman ayrı bir yeri olması, konuşurken el hareketlerini abartmak, biraz da sesli ve hızlı konuşmaksa evet yansıtıyorum…



Peki ya İtalyan mutfağı?



Her ne kadar küçük çaplı bir sağlık takıntım olsa da yemek ve yapmak gerçekten en büyük eğlencem. İtalyan mutfağı denince akla hemen hamur gelir belki ama bir diğer yıldızı da Akdeniz’in harika zeytinyağları... Bu da İtalya’ya her gidişimde restoranlarda içim rahat yemek yiyebilmemi sağlıyor. Toskana’nın tarlaları, doğallığı, organikliği aklıma gelince bile heyecanlanıyorum.

“Okumak istediğim bölümün oyunculuğumu büyük ölçüde etkileyeceğini düşünüyorum. Yönetmeyi seven, liderlik tarafı ağır basan bir karakterim var. O yüzden medya yöneticiliği okumak istiyorum.”

İtalyan sinemasında en çok kimleri takip ediyorsunuz?



“La Vita è Bella” beni en çok etkileyen filmlerden biri. Roberto Benigni, Claudia Cardinale, Sophia Loren... Özellikle Sophia Loren’in hiç tanışma şansı bulamadığım babaanneme benzemesi benim için tam bir rol modeli olmasını sağladı. Bende çok ayrı bir yeri var. Günümüz İtalyan sinemasını çok takip edemesem de tabii ki Ferzan Özpetek filmlerini kaçırmıyorum. Sinema, en büyük hedefim ve bu hedefimi yurt dışında da gerçekleştirmek istiyorum. Küçüklüğümden beri kafamda kurduğum İtalya’da Ferzan Özpetek ile film çekmekti. Eskiden gerçekleşmesi çok zordu belki ama ben hayalimden hiç vazgeçmedim ve vazgeçmeyeceğim de…



Bir sinema projesinde kiminle aynı seti paylaşmayı isterdiniz?



Şu sıralar biraz fazla dram yansıtıyorum. O yüzden eğlenceli ve komik bir şeyler yapmayı çok isterdim. Ahmet Kural’la olabilir mesela… Çünkü insanlar beni doğal ve komik tarafımla görmedi henüz. Böyle bir farklılık yaratacak projede yer almayı isterim. Çünkü gerçek hayatta Cansu’yla alakam bile yok. Komik, eğlenceli ve enerjik yanlarımın görülmesini istiyorum.



Cansu karakterini nasıl değerlendiriyorsunuz? Onun yaptıklarını siz de yapar mıydınız yoksa başka tepkiler mi verirdiniz?



Kesinlikle Dilara’ya (Ebru Özkan) davrandığım gibi davranmazdım! Dilara’ya bağırmam gereken sahneler oluyor. Çekildikten hemen sonra gidip özürler diliyorum… (gülüyor) Bana öz abim bile kızıyor bağırdığım için! Ben de “Bana söyleneni yapıyorum” deyip aradan sıyrılıyorum.

Bir yandan da lise eğitiminiz devam ediyor, zor olmuyor mu?



Bazen çok iddialı sahneler oluyor, kaza ya da yangın gibi… Bu sahneler çok zaman alıyor. Her hafta böyle zor sahneler olmuyor ama normal sahneler sınav haftama denk geldiği zaman sette ders çalıştığım bile oluyor.

Nasıl bir program izliyorsunuz?



Bilmiyorum aslında bir şekilde olduruyorum. Geçen sene yine sınıf birincisiydim mesela… Bu sene de ayrı bir öneme sahip çünkü üniversiteye hazırlanıyorum. Bir yandan sporu bırakmamaya çalışıyorum.

Bu tempoda spora vakit ayırabiliyor musunuz peki?



Evde spor aşığı bir ağabeyim var, o yüzden şanslıyım. Zaman zaman eğitimler alıyor, birkaç sertifikası bile var. Evde kişisel eğitmenle yaşıyor gibiyim! Aslında kendi işi var, diplomat olacak ama sporu çok seviyor ve sürekli yapıyor.



Beslenmenize ne kadar dikkat ediyorsunuz? Ne yiyip ne içiyorsunuz mesela?



Bu konuda çok takıntılıyım. Her akşam nohut unundan ekmek yapıyorum. Normal ekmek yemem, hamur işlerinden uzak dururum. Kestane unundan ve Hindistan cevizinden kek yaparım. Mesela şöyle bir tarifim var; bir yumurta beyazı, bir çorba kaşığı kestane unu, üç kaşık badem sütü, vanilya ve tarçın, bir tutam kabartma tozu ama onu da kendim yapıyorum… Tüm bu malzemeleri karıştırıp mikrodalga fırına koyduğunuzda 2,5 dakika pişirseniz kek oluyor. Tost makinesinde şekil vererek pişirirseniz de krep... Yağsız ve sağlıklı! Çikolatamı da kendim yapıyorum. Büyük bir takıntı olduğunu söylemiştim! (gülüyor) Amerika’ya gidip özellikle alışverişbile yaptım. Burada olmayan ne varsa topladım geldim.

1997 doğumlusunuz… Bu kadar genç yaşta büyük ilgi görmek nasıl bir duygu?



Güzel bir duygu ama hiçbir zaman “Çok zor, sokakta sürekli çevriliyorum, sıkıldım bunaldım” havalarına girmiyorum. Zaten bütün hayatım okul ve set ikilisinden ibaret. Okula giderken yolda birkaç kere beni tanıyanlar fotoğraf çektirip sarılmak istiyor. Bu da beni motive ederek mutlu olmamı sağlıyor. Sosyal medya da çok etkili bu konuda. Genelde çok iyi yorumlar alıyorum ama bazen de olumsuz şeyler yansıyabiliyor. Yavaş yavaş neyi ne kadar kafaya takmam gerektiğini de öğreniyorum. Diziden önce insanların ne düşündüğünü kafaya takan bir insandım. Zaman içinde öyle olmamayı öğreniyorum.

Bugüne kadar karşılaştığınız en ilginç tepki neydi?



Genelde bana çok üzüldüklerini ve Hazal’ın üstüne üstüne gitmem gerektiğini söylüyorlar... “Dilara’ya öyle yapma” diyorlar, “Anneni çok beğeniyorum” diyorlar... Ben de hangisini diyorum. (gülüyor) En enteresanı da “Sizin dizi neyle ilgili?” diye sormaları… İçimden baştan nasıl anlatayım koca bir seneyi diyorum. “Kızlar karışıyor hastanede!” diyip çıkıyorum işin içinden. Bir de dizi izlemediklerini belirttikleri halde beni tanıdığını söyleyenler var, çok ilginç değil mi?

Hayallerinizden bahsedecek olursak…



Akademik olarak çok büyük hayallerim var. Oyunculuk için de tabii… İkisini aynı anda senkronize edebileceğimi düşünüyorum çünkü üniversitede medya yöneticiliği okumak istiyorum.

YORUMLAR

  • 0 Yorum