Silivri'de kurtların uyanışı

Birçok gazete “Kurt dehşeti” diye verdi haberi. Silivri’nin Büyükçavuşlu ve Beyciler mahallelerine giren kurtlar, buradaki hayvan çiftliklerine saldırmışlar, milyonluk yarış atlarını parçalamışlar. İnsanlar tedirgin. “Acaba bize de bir saldırı olur mu?" diye korku içindeler.

Silivri'de kurtların uyanışı
22 Ağustos 2017 - 13:18
Silivri, İstanbul’un neredeyse burnunun dibinde... Birçok İstanbullu, yazlık ev almış Silivri’nin köylerinde. Ama şu işe bakın, İstanbullular mesire yeri olarak gezdikleri, yaşadıkları yerlerde şimdi ‘kurt korkusu’ yaşıyorlar.

Bu korkularında haklılar mı?

Evet haklılar

Doğa katillerinin olduğu her yerde kurtların insanlara saldırısına hazır olun.

Zira önce kurtlar insanlara saldırmıyor, önce insanlar kurtlara saldırıyor.

Kurdun Uyanışı filmi, yönetmenliğini Jean Jeacques Annaud’un üstlendiği 2016’da vizyona girmiş, Fransa-Çin ortak yapımı bir film. Ben çok etkilendim. İzlemenizi öneririm. 

Filmde, 1967 yılında Pekin’den gelen Chen isimli genç bir öğrenci ve arkadaşının, Moğolistan'da yaşayan bir grup sürü çobanıyla yaşaması ve onları eğitmesi konu ediliyor.  Bu genç öğrencilerin memleketlerinden binlerce kilometre uzağa gönderildikleri topraklarda doğa ve insan arasında ilginç bir ilişki vardır. Vahşi kurtlar her yerdedir ama kolay kolay insanlara ve onların beslediği hayvanlara saldırmamaktadırlar.

Bölgede yaşayan kurtlar, avladıkları ceylanları derin çukurlar kazarak bu çukurlara doldurmakta, kış aylarında beslenme ihtiyaçlarını bu çukurlardaki ceylanları yiyerek karşılamaktadırlar.

Ancak ceylan derisi ticareti yapan aç gözlü Moğol tüccarlar, kurtların bu gizli hazinlerini bulup adeta talan edince ve para uğruna ceylanları çukurlarından çıkarınca, sonuç bellidir: Kurtlar aç kalır ve önce insanların en önemli geçim kaynağı olan hayvanlarına ve sonra da insanlara saldırmaya başlarlar.

Yani asıl saldırgan kurtlar değil, insanlardır.

Büyük Kırgız yazar Cengiz Aymatov’un "Dişi Kurdun Rüyaları" adlı romanını okursanız bu romanda da benzer bir konunun işlendiğini görürsünüz.

Roman, dişi kurt Akbar ve erkek kurt Taşçaynar Isık Göl’ün kıyılarına kadar inen sıradağlardaki bir inde yaşamalarını konu eden bir bölümle başlar. Kurtların yaşadığı Kırgız bozkırları, insanlar tarafından rahatsız edilmeye başlanmıştır. Bu rahatsızlık bir helikopterin onların yaşadığı yerin yakınına inmesiyle başlar.

İnsanlar, kurtların yaşadıkları alanlara doğru habire genişlemekte ve onların beslenme ve hayatlarını devam ettirme ihtiyaçlarına darbe vurmaktadırlar.

Olaylar bir biri ardına gelişir. Önce Taşçaynar ölür. Akbar gebedir ve ininden çıktığı bir gün yavrularının insanlar tarafından kaçırıldığını görür.

İnsanların, yavrularını kaçırması ve yuvalarını talan etmesi onu bu saldırıyı yapanları evlerine kadar takip edip ‘kurdun pençesini’ göstermesine yol açar.

Her iki olayda da saldıran kurtlar değil

insanlardır.

İstanbul’da Üçüncü Havalimanı’nı, Üçüncü Köprü’yü yapmak uğruna yaban hayvanlarının yaşam alanını mahveden de insanlar.

Silivri’de ormanların her tarafını yerleşime açan, yaban hayvanlarını alışık olmadıkları şekilde insanlarla baş başa bırakan, hayvanların yaşam alanlarını daraltan, ekosistemi bozan da yine insanın kendisi.

Dolayısıyla, rant uğruna ormanları talan edenler, kurtların saldırısına hazır olmalılar.

Ne Sarıyer sahillerine vuran domuzlar, ne Silivri köylerine saldıran kurtlar.

Hiçbir şey tesadüf değil.

Doğanın kuralı bu...

YORUMLAR

  • 0 Yorum