Kadınlar için seks konuştular!

Yedi farklı erkek, cinsellik hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

Kadınlar için seks konuştular!
20 Mayıs 2016 - 11:03
Kadın ve erkeklerin özellikle seks söz konusu olduğunda doğalarının farklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak merak etmek de serbest! Yedi farklı erkeğe; kadınların erkek cinselliği hakkında merak ettiği pek çok soru sorduk. Aldığımız cevaplar ise gayet samimiydi...

Erkekleri kendi erkeklik ve cinsellikleri hakkında konuşmaya zorladık. Başardık da! Söz konusu soruları birkaç kadına danışarak hazırladık. Her kadının merak ettiği nokta, birbirinden oldukça farklı ve mahremdi. Bu soruları cevaplayabilecek cesur erkekler bulduk ve çekinmeden sorduk. Bir şekilde, erkeklerin seks anlayışlarını deşifre ettik de diyebiliriz. Aramızda kalsın; soru sorduğumuz erkekler, aynı soruları kadınların da cevaplamalarını istedi... Biz de, bunu sonraya bırakmaya söz verip cevaplarını bekledik. Bize cevap vermeyi kabul eden erkeklerin isimleri bizde saklı. Onlar kim mi? Murat; 40 yaşında ve grafik tasarımcı. Erim; yine 40 yaşında ve inşaat mühendisi. Burak; 32 yaşında ve kreatif direktör. Ahmet; 26 yaşında ve analist. Barış; 31 yaşında ve art direktör. Kemal; 37 yaşında ve girişimci. Deniz; 29 yaşında ve editör. İşte Marie Claire'in biz kadınlar için hazırladığı erkeklerin en mahremi...

Penisleriyle ilişkileri

“Pek çok erkek için penisiyle ilişkisi birbirinden farklı. Sizden bu mahrem ilişkiyi tarif etmenizi istesek neler derdiniz?” diye sorduğumuz erkeklerden birbirine benzer ama bazı yanlarıyla da çok farklı yanıtlar geldi. Aslına bakarsanız, bir noktada kesişen tek görüş var. O da penisin güçle eş olduğu... Murat, kendisi farklı algılamak istemese dahi, toplumun sekse bakış açısı, tabular ve cinsel kavramların insanın cinsel organını vücudunun farklı bir parçasıymış gibi algılamasını sağladığını söylüyor. “Bu çerçevede penisimle olan ilişkim daha özel ama aynı zamanda daha ayrıcalıklı, mesafeli bir durumda oldu. Sanki vücudumun parçası değil de dışında, benden ama aynı zamanda uzak, bir tür yabancılaşmış bir parça gibi. Bana zevk veren, bana hizmet eden ama garip bir şekilde kontrolünün tam olarak benim elimde olmadığı fakat bana güç ve güven duygusu veren (ya da o duyguyu yerle bir eden) bir parça gibi oldu hep” diyor. Ahmet, eli ve ayağından tek farkının erojenliği olduğunu söylüyor ama bu özelliğinin biraz sevgi ve nefret ilişkisine neden olduğunu da itiraf ediyor; “Sabah ereksiyonu yaşamadığınız için bilmezsiniz, uykunuzu alamadığınız günlerde masanızda uyuklarken, birden o kumaş pantolonun içinde yerinizden kalkamamanıza neden olabilecek kadar başına buyruk ama yönetmeyi bildiğiniz zaman da onsuz olamayacağınız yegâne organınız...” Burak, bu soruyu sorduğum için beni naiflikle suçluyor ve şöyle devam ediyor; “Her erkek için penisin tek bir anlamı var: Bir güç göstergesi. Hiçbir erkek penisinden bağımsız değildir. Kadın gibi bir afyon karşısında, modernliğinden ve evriminden uzaklaşan her erkeğin en büyük silahı elbette penisi olacak. Çünkü o anda başka hiçbir şeyi yok."

Bir alter ego mu?

Penis, tarihlerden beri gücün simgesi ve erkeklerin ‘kendilerini tutamamaları’nın sorumlusu. Peki, bir alter ego olarak tanımlarlar mıydı? Sorduğumuz erkeklerin bir kısmı buna ‘evet’ bir kısmı da ‘hayır’ dedi. Ancak en farklı görüş Deniz’den geldi; “Evet, belki de erkeklik bir alter ego, penis gerçek kişilik çünkü. İkisi bir ve birlikte gibi görünse de sanırım dünyaları ayrı. Bazen biri diğerine yol veriyor ya da gizli bir anlaşma bu. Bir erkeği o yüzden ikiye ayırabilirsiniz; erkek ve penisi...” Barış bu konuda alter ego durumuna kısmen ‘evet’ cevabı verenlerden... “Penisimizi haşmetiyle ortaya çıkartabildiğimiz zamanlarda (seks süreci) alter egolarımızı da su yüzüne çıkardığımız fanteziler de düşünülürse böyle bir tarif yapılabilir.” Burak’a göre, penis erkeğin ilkelleştiği anlarda elini uzattığı gizli bir silahı. “Bu taraftan bakınca egonun herhangi bir ‘alter’liği kalmıyor. Gayet reel ve gün gibi ortada bir durum.”

Penisin özerkliği!

Penisleri erkeklerin ne denli kontrolünde? Kadınlara bu soruyu sorsaydık kendimden eminim ki, cevapları ‘hayır’ olacaktı. Erkeklerin bu soruya cevabı ise belirsiz. Barış bana göre kolaya kaçıyor ve duruma özerklik atfediyor; “Genellikle isteklerime uyuyor fakat bir isteğimiz olmadığı zamanlarda kendi başına hareket etme özgürlüğüne de sahip” diyerek. Ahmet ise duruma kati bir açıklama getiriyor; “Çok istisnai durumlar dışında penisinin kontrolünü kaybeden erkeğin psikolojik sorunları olduğunu düşünüyorum. Birçoğumuz bazen suçu penislerimize attığımız için, genel olarak bizden bağımsız olduğuna yönelik bir algı var ama işin aslı öyle değil...” Kemal ise istatistik veriyor; yüzde 98!

Gelelim ereksiyona... Bunu kadınların anlamasının pekâlâ zor olduğunu düşündüğüm için, onlara ereksiyonun hissini tarif etmelerini istedim. Heyecanlı mı? Hep aynı mı? Ağır mı? Acıyor mu? Bulgularımız ise şöyle! Durum partnere göre pek de değişmiyor. Daha çok ruh hallerine göre değişiyor. Heyecan duymuyorlar kendilerinin bir parçası olarak gördüklerinden ve pek de umursamıyorlar ama tabii bu kendilerini ‘haşmetli’ ve ‘güçlü’ hissetmelerine de engel değil... Kemal bize en direkt cevabı veriyor; “Gergin, ağır, atıyor, zonkluyor. Heyecanlı mı? Bilmem. Ben tahrik oluyorum bu durumdan. Kadının da olduğunu biliyorum, sonuçta penisi o duruma kendisi getiriyor. Hele de bunu hiç dokunmadan yapabiliyorsa. Şöyle diyeyim; cinselliğin yüzde 95 i de kafanın içinden geçenler zaten. Hep aynı. Daha seksi ya da aşkından öldüğün bir partnerle daha sert olmazsın.” Deniz tüm bu sorulara tek bir cevap veriyor; “Eğer ereksiyon bankaları olsaydı, dünyanın en geniş müşteri portföyü onların olurdu.” Erim ise işin duygusal tatminine eğiliyor; “Ereksiyon cinsel ilişki sırasında bir ‘güç’ ve dolayısıyla bir ‘iktidar’ hissi veriyor ve duygusal tatmin sağlıyor. Ereksiyon her seferinde aynı şiddette olmaz; orta, sert ve çok sert şeklinde sınıflandırabiliriz belki. Bu da benle, fiziksel ve ruhsal durumumla ilgili.”

Seks sırasında ne hissettiklerini Ahmet kısaca özetliyor bizim için; “Bir erkeğin yataktaki mevcudiyeti, yataktayken ne kadar yatağı düşünüyorsa, o kadardır. Başka bir deyişle, erkek yataktayken orada olmaktan başka bir şey düşünmüyorsa, en çok o zaman seksten zevk alır. Seksten alınan zevkin kadın ya da erkekte çok farklı olduğunu düşünmüyorum.” Barış sürecinin kadın ve erkekteki farkına dikkat çekiyor; “Boşalma anına kadar geçen süreyi zevk alınan bir zaman dilimi değil de boşalmaya hazırlık süreci olarak görebilirsiniz en başta, zira ben öyle görüyor ve hissediyorum.” Kemal ise daha çok hissini paylaşıyor bizimle; “Temponun indiği ve çıktığı yerlerde, bu inme ve çıkma sebebi olan ‘ayarlamalarda’’ yoğun bir his trafiği var tabii. Gelmek, gelmemek, geciktirmek... Bunlar işin mekanik tarafı ve kendi fizyolojimle ilgili olan tarafı. Partnerimin kıvrımlarını okşarken bir ‘‘doymamazlık’’ hissi yaşıyorum. Hem karşımdakine doymamazlık, hem de madde olarak doymamazlık.”

Mastürbasyon konusu erkekler için ereksiyonla aynı normallikte, biri hariç! Burak; “Mastürbasyon yapmıyorum. İkisi tamamen farklı; birinde vapurla giderken martılara yem atıyorsunuz, diğerinde seks yapıyorsunuz” diyerek kocaman bir istisna olmayı başarıyor.

Mastürbasyonu sekse tercih edip etmediklerini sorunca ise esas fark ortaya çıkıyor. Erim; “Mastürbasyon yaparım ve sekse tercih etmem, çünkü kendisi zaten sekstir. Mastürbasyon, kişinin en çok zevk alabileceği cinsel ‘yöntem’ kanımca. Fakat seks asla seks değildir. Elde etmek, sahip olmak, başkasına gösteriş gibi konularla ilgili olduğu için, mastürbasyon başkası Ferrari kullanırken, otobüse binmek gibi bir hissi de beraberinde getirir. Sonuçta gideceğin yer değil, oraya nasıl gittiğin kendini iyi ya da kötü hissetmene yol açabiliyor” diyor.

Murat, mastürbasyonun gerekli, doğal ve normal bir şey olduğunu ancak sekse kesinlikle tercih etmeyeceğini de ekliyor. Çünkü seksin yarattığı o bir olma ve güven duygusunun mastürbasyonda mevcut olmadığını düşünüyor; “Mastürbasyonun yarattığı genelde anlık haz tatmini, geriye kalan boş bir duygu yoğunluğu olmuştur benim için.” Deniz hemcinslerine de tavsiye ettiği bir yöntemden söz ediyor; “Hayatımın bir döneminde sekse tercih ettiğim zamanlar oldu. Örneğin seks yapabileceğiniz partnerleriniz var. Önce mastürbasyon yapın, sonra halen istiyorsanız onları arayın. Bu gerçekten neye ihtiyacınız olduğunun cevabını verir...”

‘Boyu değil işlevi’ kalıbının dünyanın en klişe, en avam ve kaçamak kalıplarından biri olduğunu düşünmüşümdür. Söz konusu penis boyu olunca tüm erkekler bir anda birleşebiliyor. ‘Evet, boyunu ölçtük’, ‘Zaman zaman hepimiz daha büyük bir penisimiz olmasını istiyoruz.’ Hatta Burak bu konuda çok kararlı; “Penis boyunu ölçmeyen erkek ya Afrika’da çok ilkel bir kabilede yaşıyordur (ki o bile kabile arkadaşlarıyla karşılaştırmıştır) ya da ergenliğe girmemiştir.”

‘Ön sevişmeyi seviyor musunuz yoksa dergilerden etkilendiniz de kadınlar istiyor diye mi yapıyorsunuz?’ gibi doğrudan bir soru sorduk. Bu soruyu sorduğumuz için önyargılı olmakla bile suçlandık! Suçlayan ise Deniz; “Yalnızca ön sevişmeyi seven, kadınını ön sevişmede yükselten adamlar da var, olmalı... Ben öyle olduğumu düşünüyorum. Ayrıca sekste yalnızca bir tarafın isteğiyle yapılanların da anlamsız olduğunu düşünüyorum.” Kemal, konuya eğlenceli bir metaforla yaklaşıyor; “Kadınların ön sevişme istediği dergilerin köşelerinde çok yazdığı için öyle kazınmış akla. Erkek de ön sevişmeyi önemli bulur. Bence ön sevişmeye önem vermemek enayilik! Hiç atlıkarıncaya binen çocuk, çabucak inmek ister mi?” Ahmet ise ön sevişmeye fonksiyonel bakıyor; “Ön sevişmenin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Ön sevişme olmadan alan araştırması yapamam, araştırmadığım sahada gerilirim. Ön sevişme gerilimi alıyor.”

‘Bir kadınla sevişmek için kriteriniz nedir?’ diye sorduk ki bu sorumuz oldukça basitti. Gelen cevaplar ise münferit oldu... Erim sohbet edemediği bir kadınla sevişmeyi hiç arzu etmeyeceğini, Barış, güzel bulmadığı bir kadınla birlikte olmayı aklımdan bile geçirmeyeceğini net olarak dile getiriyor. Deniz, kokusunu duymak ve ruhsal olarak bir şey paylaşamadığı ya da yanında uyanmaktan haz etmeyeceği bir kadınla sevişmek istemiyor. Murat da çekici bulması gerektiğini söylüyor ancak bunu erkeklerin doğasına bağlıyor; “O kişiyi cinsel yönden çekici bulmalıyım ilk önce, kabul edilen normlarda güzel veya çekici olması gerekmiyor. Erkek beynindeki arzu ve şehvet mekanizmasını belirleyen limbik sistem görsel detaylara odaklı bir şekilde gelişmiştir, yani erkek aklı hemen “güzel” olanı algılayacak şekilde işliyor. Erkeğin cinsellik tatmini anlık bir duygu yoğunluğu ve tatmini de çok kolay olduğu için, bana çok çekici gelmeyen kadınlarla yatağa gitmişimdir. Onun dışında bana zevk verecek bir partner seçimimdeki kriterlerim cinsel ve fizyolojik yönden uyumlu biri olması ile belirleniyor.”

Belli ki anlaşamayacağız...

Geldik iplerin koptuğu yere; kadınların erkeklerle ilgili anlamadıkları nedir? Burak ipleri gerçekten koparıyor ve şöyle diyor; “Hiçbir kadın asla bir erkeği hormonlarıyla ve ilkelliğiyle anlayamayacak.” Barış; “Birisiyle sevişmek için onu sevmek zorunda olmadığımızı on binlerce yıldır anlamadılar, anlamayacaklar da” diyor. Deniz, hepimize minik bir ders veriyor satır arasında; “Kadınlar bir erkeğin sevdiği kadın tarafından arzulanmak ve doyasıya sevişmek için dünyayı değiştirebileceğini anlamazlar... Anlasalar da istendikleri oranda istemezler. Çünkü onlar çarpışarak kazanmak isterler. Erkekler de bunu anlamaz işte...” Ahmet de kadınlara erkeklerin hep seks istediklerini düşündükleri için çatıyor; “Kimi zaman erkeklerin de istemeyebileceğini anlamıyorlar. Toplum da buna itiyor tabii, kadın istiyor diye onunla birlikte olmaya zorlanan erkekler tanıyorum. Zoraki seks yapıyorlar, sonrasında iktidarsızlıklarıyla ilgili doktora gidiyorlar. Hâlbuki ortada sadece karşısındakine karşı isteksizlik var. Birçok kadının yatağı renklendirmenin ne kadar önemli olduğunu bildiğini düşünmüyorum. ‘Her gün aynı yemek yenir mi?’ diye bir argüman var ya hani, farklı şekilde sunulduğu, farklı baharatlarla lezzetlendirildiği sürece her gün aynı yemeğin yenilebileceğini düşünenlerdenim.”

Seninki kaç santim?

Konu penis boyu olunca aklımıza ister istemez Greenpeace’in kampanya sloganı geldi ama konumuz bu kez gerçekten penis boyu, balıklar değil! Erkeklerin penis boyunu en az bir kez ölçtüğü bilgisinden yola çıkarak, ortalama ülkelere göre kaç santim diye merak ettik ve karşımıza Renée Greusard’ın araştırması çıktı.

Dünyada ortalama penis boyu 13.48-14.88 cm arasında. Türkiye’de ortalama 14.11 cm. Dünya haritasına baktığımızda Güney Kore için üzüldük 9.66 cm ortalamayı görünce. (Uzaktan) tebrik ettiğimiz ülke ise 17.93 cm ile Kongo.

Haritaya göre beş aralık var. En uzun penisler, 16.10 cm ile 17.93 cm arasında değişiyor. Bu durumda en şanslı ülkeler arasında Venezüela, Kolombiya, Kamerun gibi ülkeler var. Bir sonraki, 14.88 le 16.10 cm arasında. Bu grupta Brezilya, İtalya, Fransa, Belçika ve Hollanda var.

Türkiye’nin dâhil olduğu 13.48 ile 14.88 cm arasında kalan ülkelerden örnek verirsek, İspanya, İngiltere, Irak, İran, Libya ve İsveç’i sayabiliriz.

11.67 ile 13.48 cm arasında Rusya, Amerika, Yemen ve Avustralya var. İster istemez vah vah dediğimiz ülkeler arasında ise Japonya, Hindistan, Malezya ve Çin bulunuyor.

Ülkelerin ortalamalarını merak ettiyseniz, romantik bulduğumuz Fransa’da 16.01 cm, pek çok Türk kadının rüyası İtalya’da 15.74 cm. Amerika’yı göçmenleri kurtaramıyor ve 12.90’da kalıyor. Çin’in ortalamasının 10.89 olduğunu düşünürsek, dünya ortalamasını da kimlerin düşürdüğü ortaya çıkıyor...



HT Hayat

YORUMLAR

  • 0 Yorum