Toplum büyük bir hırsla iktidarı değiştirebilir

Son referandumda oyların nasıl sayıldığını, Yüksek Seçim Kurulu’nun nasıl çalıştığını halkımızın bir bölümü kuşku ve tepki ile, diğer bölümü de coşku ve heyecanla karşıladı.

Toplum büyük bir hırsla iktidarı değiştirebilir
19 Eylül 2017 - 11:45 - Güncelleme: 20 Eylül 2017 - 10:05
Kuşku ve tepkili olanlar göstermelik demokrasi oyununun son kalesinin teslim alındığını görerek üzülürken, coşku ve heyecanlı olanlar ise ne pahasına olursa olsun kabile topluluğu oluşumuna bir adım daha yaklaşıldığını düşünerek hezeyana kapıldılar. Kısacası burjuva demokrasisinin kırıntıları ile ayakta durmaya çalışılırken, coşku psikozu ile toplumun kabileye dönüştürülmesini anlayamama bir toplumsal hastalık durumu olsa gerek! İktidarı sarsılan bir siyasi erki ayakta tutmaya çalışmak, yenilenerek toplumu ayağa kaldırabilecek güçleri devre dışı tutarak, ülkenin geleceğini karartmaktır. Karalığa gömmek istenen bir toplumda halkın bilincini köreltmek için eğitim çökertilir, hak aramaların önünü kesmek için hukuk çökertilir, genel halkı aldatmak için demokrasi söylemi dillerden düşmezken, olağanüstü yönetim biçimi olağanlaştırılır, çünkü toplum yönetilemez duruma getirilmiştir.  

TOPLUM BÜYÜK BİR HIRSLA İKTİDARI DEĞİŞTİRME ATAĞINDA BULUNABİLİR

Siyasetin elindeki en büyük koz halkın cebi üzerindeki oyundur. Siyasi yandaş da siyasi karşıt da halkın cebi üzerindeki ekonomik manevralarla kazanılır ya da kaybedilir. Bunun için de para gereklidir. Siyasetçinin olağan bütçe kaynakları ile gördüğü hizmetler iki açıdan seçim dönemlerinde siyasetçiye ciddi avantaj sağlayamaz. Bir defa kamu bütçeleri zaman içinde aşırı dalgalanma göstermeyip, istikrar içinde seyreder. Bütçeden seçim dönemlerinde avantaj sağlamak, dönem için harcamalarda kaymalarla sağlanır. Örneğin, döneme yayılmış olarak planlanan bayındırlık harcamalarının önemli bölümü seçim öncesine kaydırılarak seçmen üzerinde etki oluşturulmaya çalışılır. Benzer şekilde, herhangi bir zam ya da gelir artış harcaması de yıl boyuna yayılmayıp, toplumca seçim öncesinde uygulamaya koyulmaya çalışılır. Bunlar masum siyasi avantajlardır.

Var olan siyasi iktidar bilinmedik bir nedenle iktidarda kalma endişesi taşımaktadır. Bu endişe öylesine kor gibi diridir ki, kâh partinin kaderi saygısızca Türkiye’nin kaderi ile bir tutulmaktadır, kâh tüm muhaliflerin ezilmesi için tüm yollar mubah görülmektedir, kâh FETÖ mücadelesi maskesi altında olağanüstü yönetim biçimi olağanlaştırılmaya çalışılmaktadır. Ne var ki, maddi veya psikolojik baskı veya tehdit 2019 için sandığı kazanmada yeterli görülmemekte ya da iktidarı kaybetme riski devam etmektedir. Hatta kararsız dengede tutulan toplumların bir dönem sonra nasıl tepki vereceği belli olmayabilir; toplum büyük bir hırsla iktidarı değiştirme atağında bulunabilir. Bu hassas noktada en önemli belirleyici ise ekonomidir.

NE HAZİNDİR Kİ, ÜNİVERSİTELERİMİZDEN GENÇLER KOVULUYOR

Kronik kriz bandında seyreden ekonominin her an akut konuma geçmesi, yani bir krize savrulması hiç şaşırtıcı olmaz. Kıpırdayan enflasyon korkusu Merkez Bankası’nı faiz kararında temkinli olmaya iterken, yatırımlara yeşil ışık olasılığı belki de hiç gelmeyecek bir başka bahara ertelendi. Son açıklamalara göre 2017’nin ikinci çeyreğinde büyüme oranı % 5,1 ile ilk bakışta pek parlak gibi gözüküyor. Ne hazindir ki, böylesi fena yansımayan oranın arka verileri o denli iç açıcı değil. Bilinen şey şu ki, ekonomi makine-teçhizat ya da bilgisayar teknolojisi veya robotikler vb gibi çağımızın yatırımlarından çok gerisindedir. Umut bağlanan alan inşaat konut, hizmetler ve finansal alandır.  Çünkü bu tür yatırımlar maddi ve beyinsel yatırım ve birikim istiyor. Ne hazindir ki, üniversitelerimizden gençler kovuluyor, kalanların bir bölümü de izlenen politikalar nedeniyle yurt dışına gitmeye can atıyor. Çok şükür ki Allah İstanbul gibi bir şehir yanında AKP gibi atik-tetik bir iktidarı Türk milletine bahşetmiş! Bu şehrin ortasından su geçiyor. O zaman, Batı dünyasındaki atıl teknoloji ve yatırım kapasitesini mali konsorsiyumla Türkiye’ye getirip, tüp geçit, köprüler yapıp vitrine koymak biraz prim yapar. Bu olanakların artması halkımızın Anadolu’daki çiftliğini çubuğunu paraya çevirerek İstanbul’a getirmesi de İstanbul’da rant yumağı olarak ulusal gelir hanesine göstermelik olarak yansır. Plansız programsız uygulamalarda bunlar geçicidir, ilk anda avantaj gibi halka yansıyan uygulama bir süre sonra kalabalıklık ve sıkışıklık maliyeti olarak görülür. O zaman daha farklı işler yapmak, onun için de para gereklidir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum