Türkiye-Amerika savaşı

Türk ordusu, Afrin’de oldukça tehlikeli bir savaşa girişti. Karşımızdaki YPG’lileri eğiten Amerika. Silahlandıran Amerika. Birlikte fotoğraf çektiren Amerika… Kamplarına bayraklarını asan Amerika… "Bunlardan sınır ordusu kuracağız” diyen Amerika. “Ortadoğu’da yeni müttefikimiz YPG’dir” diyen Amerika.

Türkiye-Amerika savaşı
22 Ocak 2018 - 08:43 - Güncelleme: 22 Ocak 2018 - 20:01
Lafına tamamını deliye derler. Türkiye resmen Amerika ile, Emekli Albay Aziz Ergen’in dediği gibi "Amerika’nın karar ordusu" ile savaşa girmiş durumda. Yani aslında YPG ile savaşmıyoruz, Amerika ile savaşıyoruz/savaşacağız. Yani asıl düşman YPG-PYD değil, Amerika. Öyle bir düşman ki, Türk topraklarında üsleri var. Türk topraklarında askerleri var. Türk topraklarında Türk askerleriyle birlikte eğitim görüyorlar. Türk topraklarında atom bombaları var. Türk topraklarında radarları var. Ama Türk topraklarında Türkiye’nin müttefiki olan Amerika, 'komşu topraklarda' bir terör yapılanması olan YPG’yi, A’dan Z’ye destekliyor ve Türkiye’nin üzerine salıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi “Türkiye bizim sağlam müttefikimizdir” diyor. Afrin savaşında o kadar denklem var ki çözemediğimiz; ABD son anda bir açıklama yaparak, “Afrin bizim operasyon alanımızda değil” diyor. Yani “Oradaki YPG’lilerle savaşabilirsiniz” diyor. Sanki “Madem savaş istiyorsunuz kolumuzu vermeyelim, tırnaklarımızı törpüleyin, siz de rahatlayın” der gibi. Türkiye, güvenliğini sağlamak için “Afrin ve Münbiç”i alacağız diyor ama kaşımızda Rakka’dan Kobani’ye, Haseke’den Kamışlı’ya geniş bir PKK alanı var. Terör örgütü, 55 bin kilometre karelik bir alanı kontrolüne aldı. Eğer amacımız YPG’nin kontrolündeki bütün toprakları ele geçirip, bölgede terör örgütünün elinde tek karış toprak kalmamasını sağlamaksa bu savaş burada bitmez. Sırada Rakka olmalı, Kobani olmalı, diğer bölgeler olmalı. Yani Türkiye Afrin’e girse bu defa Afrin’in ötesindeki YPG’lilerle 'sınırdaş' olacak. Demek o ki bu savaşın adını hala koyabilmiş değiliz. Karşımızda küçük 1-2 kasabayı alarak önleyebileceğimiz bir tehlike yok, Büyük Kürdistan’ı, İsrail’e entegre edecek 'büyük bir proje' var. Hala bu büyük projenin şifrelerine göre konuşuyor değiliz. Büyük hamasetler, yapıp küçük konuşuyoruz. Bu projeye dur diyecek tek bir çözüm var o da Suriye ile hatta bazıları ne kadar kızarsa kızsın Suriye ordusu ile işbirliği yaparak YPG’ye öldürücü darbeyi indirmek. Madem bu topraklar Suriye rejimine ait, madem biz “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız”, o halde ne işimiz var ne idüğü belirsiz silahlı muhaliflerle? Esad zaten kısa süre önce “Amerika ile işbirliği yapan YPG’lileri vatan haini diye” suçlamadı mı? Aha size 'gollük pas' daha ne arıyorsunuz? Rusya’yı devreye sokarak, Suriye-Türkiye arasında böyle bir işbirliğini sağlamak, Amerika’nın bizi bu bölgede soktuğu tuzağa da çok sert bir şekilde dur demek olmaz mı? Amerika bizimle sahada adı konulmamış bir savaşın içinde. Bu savaşı engellemenin tek yolu Suriye ile işbirliği. Bizi “Esad düşman” diye kandırarak yere düşürdüler, bu belalar ondan sonra karşımıza çıktı. Yiğit, düştüğü yerden kalkar. Ve bütün bu ateş çemberini izlerken, kulaklarımda Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllar önce “Türkiye’yi zifiri karanlık bekliyor” diyerek özetlediği şu konuşma çınlıyor: “ABD ve İsrail bir araya geliyor yanına Türkiye'yi alıyorlar, namluyu İslam dünyasına çeviriyorlar. Böylece Libya ortadan kalkıyor, Mısır, Tunus, devre dışı kalıyor, Suriye keza öyle, Irak öyle... İslam dünyasının karşısında fiili bir cephe oluşuyor. İsrail ortada, sağında Türkiye, solunda ABD, namlu ise İslam dünyasına çevrili... Bu devam ediyor yani bütün bu savaşlar bunun için." Bu büyük oyunu bozmanın yolu 'bu büyük oyuna' can-u gönülden karşı çıkmaktan geçiyor.







YENİ MESAJ GAZETESİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum