Türkiye'yi büyük kriz bekliyor

Aydınlık gazetesi yazarı Ufuk Söylemez bugünkü köşesinde, son ekonomik gelişmeleri değerlendirirken, Türkiye'yi ciddi bir krizin beklediğini ifade etti.

Türkiye'yi büyük kriz bekliyor
23 Mayıs 2018 - 21:08
Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ile ilgili 4. Madde Konsültasyon Raporu'nu önceki gün yayımlamıştı. Türkiye ekonomisinin aşırı ısındığına yer verilen açıklamada, enflasyonun da hedeflenen seviyenin üzerinde seyrettiği belirtilmişti.

Kredi derecelendirme şirketi Standard & Poor's (S&P) ise, dün, Türkiye'nin kredi notunu bir kademe daha düşürerek, yatırım yapılabilir düzeyin "üç kademe altında" bulunan "BB-"düzeyine indirmişti.

"ATEŞE BENZİN DÖKMEK"

Aydınlık gazetesi yazarı Ufuk Söylemez ise bugünkü köşesinde, bu konuyu ele alarak, Türkiye'yi ciddi bir krizin beklediğini ifade etti.

Söylemez, "Tüm bunlar olurken, siyasi iktidar seçim paniği ile –kendi ifadeleri ile- 24 milyar TL, gerçekte ise bunun 2 katına mal olabileceği hesaplanan ikramiye, teşvik, af vb. paketini açıkladı" diye belirtirken, "Bu, ısınan ekonomide bir manada ateşe benzin dökmek anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.

Söylemez, bu şartlar altında enflasyonun tek haneye düşürülmesinin artık imkansız olduğunun altını çizerken, "Günün sonunda yani seçim sonrası, Türkiye’yi giderek ağırlaşan, vahim bir ekonomik tablo bekliyor olacak bu gidişatla" dedi.

Söylemez, iktidarın günü kurtarma peşinde olduğunu da ifade etti.

Söylemez'in yazısı şu şekilde:

"IMF’nin Türkiye için periyodik olarak hazırladığı 4. Madde Konsültasyon Raporu 2 gün önce açıklandı.

Ardından dün, Standart & Poor’s kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin kredi notunu 'yatırım yapılamaz' seviyeye düşürdü. Böylece Fitch, Moody’s ve S/P üçlüsünün hepsinin kredi derecelendirmelerinde Türkiye yatırım yapılabilir seviyenin altındaki bir not seviyesine indirilmiş oldu.

Tüm bunlar olurken, siyasi iktidar seçim paniği ile –kendi ifadeleri ile- 24 milyar TL, gerçekte ise bunun 2 katına mal olabileceği hesaplanan ikramiye, teşvik, af vb. paketini açıkladı.

Bu ısınan ekonomide bir manada ateşe benzin dökmek anlamına geliyor.

Ama daha önce yazıp, söylediğimiz gibi 'Tarzan zor durumda', 'bizden sonra tufan' anlayışıyla, gözü kara ve hesapsız bir biçimde para musluklarını sonuna kadar açmaya çalışıyorlar.

Mehmet Şimşek ise ikide bir tekrarladığı neo-liberal – kumarhane kapitalizmi söylemlerini yani 'parasal-bütçe disiplini' laflarını unutmuş görünüyor.

Bu şartlar altında enflasyonun tek haneye düşürülmesi artık çok zor, neredeyse imkânsız.

Diğer yandan, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış Türkiye’nin enerji ithalatı açığı faturasının bu yıl 40 milyar doları aşacağını gösteriyor.

İhracattaki artışın önemli bölümünün euro/dolar paritesinden kaynaklanan bir artış olduğu ve artışın tamamının reel ihracat artışı olmadığı, eş zamanlı olarak da ithalat artışının tüm zamanların en yüksek oranlarına çıktığı, dış ticaret açığının patladığı da bir başka gerçek. 453 milyar doları aşan kamu ve özel toplam dış borçların büyük bölümünün özel sektöre ait olması karşısında çareyi 10 yıl önce serbest bıraktıkları dövizle borçlanmaya bugün 'yasaklama' getirmekte bulabildiler.

Bankacılık sektöründe, başta inşaat sektörü olmak üzere kredilerin büyük ölçüde donuklaştığı ve reel sektörün risklerinin Bankacılık sektörünün üzerine yığılmaya başladığı konuşuluyor. Nitekim, Ülker ve Doğuş gibi büyük grupların bile 'borç ödemelerinde yapılandırma' talep etmeleri bu iddiaları doğruluyor bir bakıma.

***

Günün sonunda yani seçim sonrası, Türkiye’yi giderek ağırlaşan, vahim bir ekonomik tablo bekliyor olacak bu gidişatla.

Bugün kaşıkla verilenlerin yarın kepçeyle geri alınacağından endişe ediyor insanlar. Sosyal medyada, emekli maaşlarında kesintiye gidileceği, döviz mevduat hesaplarına el konulacağı, net aktif vergisi getirileceği, memurların sözleşmeliye çevrilerek iş güvencelerinin yok edileceğine, dair doğru-yalan birçok olumsuz haber, yazı, yorum ve dedikodu dolaşıyor.

Cari açığın milli gelirin %5,5’nu geçmesi ve dış borçların milli gelire oranının ise kriz yıllarındaki gibi %50’nin (%53) üzerine çıkması, Rıza Zarrab davası nedeniyle Bankalara büyük miktarlarda ceza verilmesi endişeleri de bu tür spekülasyonlara zemin hazırlıyor maalesef.

Seçim paketiyle son açıklanan, 30-40 milyar TL’lik teşvik, ikramiye af vb’ın, piyasaya boca edilmesinin enflasyonu arttırıcı etkisinin yanı sıra, bütçe açığını da son derecede olumsuz etkileyeceği aşikâr.

Öte yandan, ülkede 8 Temmuz’dan, 8 ay sonra yine bu kez yerel seçimlerin (Mart 2019) yapılacak olması, seçim sonrasında ekonomide rasyonel tedbirlerin ve/veya acı reçetelerin yürürlüğe konulmasının önündeki en büyük engel olacağı da görülüyor.

Hele, Cumhurbaşkanı ile Mecliste çoğunluğu oluşturan partilerin farklı partilerden oluşması halinde, seçim sonrasında, ülke çok daha büyük türbülanslara hem siyasi, hem ekonomik olarak gebe görünüyor.

Ama gelin görün ki, iktidar, günü kurtarma peşinde. Aşırı ısınan ekonominin ateşine benzin dökmeye devam ediyor ne yazık ki…"

YORUMLAR

  • 0 Yorum