Vatikanist siyaset

Fetullah Gülen hareketinin FETÖ’ye dönüştüğü sürecin başlama noktası Gülen’in Vatikan ziyaretidir.

Vatikanist siyaset
07 Aralık 2016 - 11:58
1998 yılında büyük bir reklamasyonla yanına Zaman gazetesinin o günkü imtiyaz sahibi Alaaddin Kaya’yı da alan ve Kaya’nın Papa 2. Jean Paul’un eteğini öpmesini zevkle seyreden Gülen’in büyük dönüşümünün başladığı gündür, o gün.

Papa’nın eteğini öpen ve Papa’dan dinler arası diyalog konusundan gerekli vazifeyi alan ekip, Türkiye’ye döndüklerinde burunlarından kıl aldırmayacak bir ego ile yaptıkları ziyaretin ne kadar mübarek bir iş olduğunu anlatıyorlardı.

Gülen, hızını alamayarak “Vatikan’ın kutsal topraklarında ölmeyi” arzuluyordu.

Gülen’in Papa’ya sunduğu mektupta kullandığı ifadeler aslında bugünkü tartışmalara ve olaylara da nokta koyacak bir netlik arz ediyordu.

Şöyle diyordu Gülen:

“Buraya VATİKAN’IN MİSYONUNUN BİR PARÇASI OLARAK GELDİK!”

Neymiş?

Vatikan’ın misyonunun bir parçası olarak!

Bu misyon her ne kadar dinler arası diyalog olarak belirtilmişse de aslında “Vatikan, Haç ve misyonerlik misyonu” diye açılımı yapılacak bir küresel din misyonu idi.

Gülen de “gömlek değiştirme” yolunu seçmiş ve “İslam’ı hakim kılma gayesiyle kandırdıkları kitlelerin önüne doğrudan “Haç’ı hakim kılma misyonunu” koymuşlardı.

Gülen hareketine İslam’ın altını oymaya çalışan küresel bir misyonerlik projesi olarak bakmayanlar ve fotoğrafı bu gözle görmeyenler milleti kandırıyorlar.

AKP’li Selçuk Akdağ “Gülen’in Vatikan’a gidişine kimin aracılık yaptığını açıklayacağım” diyerek yaptığı açıklamalar bir şovdan ibarettir. Mesele Gülen’in Vatikan’a gidişine kimin aracılık yaptığı değil, Vatikan’a gidip “Papa’dan aldığı misyonu” açıkça haykıran bu sahte din adamına “misyonunu icra etmek için” hangi siyasetçilerin her türlü imkânı sağladığıdır.

1998’den bugüne kadar bütün iktidarlara bakın, hepsinin en tepesin isimleri Gülen’in kurduğu iftar sofralarında papazlarla, hahamlarla büyük bir haz ile iftar yaparken görülmektedir.

Papaz sofralarının baş köşesinde onlar da vardır.

Gülen hareketi, Müslüman kızları Hristiyanlarla evlendirip “bu bir devrim” derken onlar da alkış tutmakta, Gülen hareketin gençleri dershanelerden kiliselere taşınırken onlar da sevinçle seyretmekte,  Gülen hareketi “misyonerle müttekimizdir” diye manşet atarken onlar da sevinmekte, Gülen hareketi “Kurtuluş İsa’da” diye kapak yaptığı dergiyi dağıtırken onlar da koşarak bayiden bir tane almakta, Gülen hareketi “Hz. Muhammet’e inanmayanlar da cennetliktir” diyerek temel itikat anlayışına savaş açmışken onlar da “bravo!” demektedir.

Hepsi bu Vatikanist siyasetin, bu misyonun emrindeydi.

Bu misyon aslında kökleri Şark Projesi’nde çizilen bir misyondu.

Şark Projesi’nin isim değiştirmiş şekliydi.

Ve bu Vatikanist sürecin her anında istihbarat örgütleri, küresel şebekeler cirit atıyordu.

Bu köşede yazdığım Fetullah Gülen ve İstihbarat Örgütleri başlıklı yazımda (03.08.2016) bu hareketin organizasyonlarına destek veren onlarca yabancı istihbaratçının, diplomatın, din adamının adını verdim.

Graham Fuller’den, Makovsky’ye, George Harris’ten Thomas Michel’e kadar yüzlerce kişi, bağlı oldukları ülkelerin verdiği görev doğrultusunda Gülen’in etrafında öbeklenerek bu Vatikanist siyasetin başarılı olması için çalıştılar.

AKP’li, Akdağ maalesef hala büyük fotoğrafı göremiyor ya da “görmek istemiyor.”

Oysa bu ülkede bütün bu olup biteni 18 yıldan beri, Gülen’in Vatikan’a adım attığı andan itibaren haykıran, bunun Şark Projesi olduğunu söyleyen, Türk milletini ve Türk siyasetçisini uyarmaya çalışan, bunları söylediği için de Müslüman olanların da olmayanların da eleştirdiği Prof. Dr. Haydar Baş gibi bir “gerçek” vardı ve o gerçeğe kulak tıkadınız.

İnşallah tıkanan kulaklar bir gün samimi bir şekilde açılır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum