Hüseyin Macit Yusuf

Hüseyin Macit Yusuf

DOSYA
[email protected]

Türkiye ve KKTC hedefte garantörlük hayati...

30 Mayıs 2018 - 09:42

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Guterres Çerçeve Açılımı, Kıbrıs Türkünü tehlikeli bir viraja sokmuştur. Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğünü ortadan kaldıracak, adadaki askeri varlığını sonlandıracak ve müdahale hakkını yok edecek unsurları ihtiva eden çerçeve felaketimizdir ve Akıncı'ya tepkiler sürmektedir.

Türkiye eski Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ katıldığı bir televizyon programında Akıncı'nın garantilerin kaldırılması konusunda söz söylemeye yetkisi olmadığını belirterek Akıncı'yı tenkit edenler kervanına katılmıştır. Başbuğ, garantörlükten vazgeçilip vazgeçilmeyeceği konusunun TBMM'nin karar vereceği bir mesele olduğunu söylemiştir.

***

Türkiye'nin Kıbrıs adasına ilgisi muhakkak ki adadaki Türk varlığından kaynaklanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'ta yaşayan Türklere karşı tarihten gelen sorumlulukları vardır. Biz Kıbrıs Türklerini Kıbrıs'a leylekler getirmemiştir. 1571'de adanın fethi ertesinde Sultan 2. Selim'in fermanı ile Anadolu'nun çeşitli yörelerinden nüfus Kıbrıs'a kaydırılmış ve Müslüman Türk varlığı oluşturulmuştur. Osmanlı'dan Cumhuriyete, tüm dönemlerde Kıbrıs Türkü Anavatan Türkiye'ye hep bağlı kalmıştır. İngiliz İdaresi'ne terk edildiğimizde de, Lozan'da tamamen Birleşik Krallık topraklarına katılındığında da Kıbrıs Türkünün gözü kulağı Anadolu'da olmuş, kalbi hep Türkiye ile atmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Garanti ve İttifak Anlaşması ile Türkiye 3 garantör devletten biri olmuş ve tek başına müdahale hakkını elde etmiştir.

Osmanlı'nın Kıbrıs'ı fethi ve sonrasında Türkiye'nin Kıbrıs'a sahip çıkması hep adanın stratejik öneminden kaynaklanmıştır. Yüce Atatürk adaya dikkat çekerek 'Kıbrıs'a önem verilmesini' emretmiştir. Zamanında İsmet İnönü, varoluş liderimiz Dr. Küçük'e yazdığı bir mektupta 'Adada tek Türk kalmasa da Türkiye'nin Kıbrıs'ı bırakmayacağını' bildirmiştir.

***

Ada, Türkiye'nin Akdeniz'e açılan kapısıdır ve Türkiye'nin güvenliği için de oldukça önemlidir. Son dönemde Doğu Akdeniz'de keşfedilen petrol ve doğal gaz yatakları adanın önemini daha da artırmıştır. Yüzen bir gemi olan Kıbrıs'ta Birleşik Krallık boşu boşuna iki üs bulundurmamaktadır. Son dönemde Suriye'deki bazı hedefler Ağrotur üssünden kalkan uçaklarla vurulmuştur. Orta Doğu'da söz sahibi olmak isteyen güçler gözlerini Kıbrıs'a dikmiştir. Avrupa Birliği üyeleri Kıbrıs üzerinden Akdeniz'de etkin olmaya çalışmaktadır. Fransa Güney Kıbrıs'la çeşitli savunma anlaşmaları imzalamıştır. İngiliz, İtalyan, Hollanda şirketlerine Kıbrıs etrafındaki sularda petrol ve doğal gaz çıkarılması için imtiyazlar, lisanslar verilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin son dönemde Güney Kıbrıs'a artan ilgisi ortadadır ve ABD yetkili makamlarının adayı ziyaretleri artmıştır. Yapılan ziyaretlerde GKRY'nin ABD'nin stratejik ortağı olduğu özellikle zikredilmektedir. İtalyan ENI, Fransız TOTAL, İngiliz/Hollanda BP ve SHELL ve ABD'li dünya devi EXXON MOBİLE kazandıkları imtiyazlarla bölgeden petrol ve doğal gaz çıkarmaya hazırlanırken AB ve ABD de bölgeye iyice yerleşmeye başlamıştır.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS), araştırmalarına göre Doğu Akdeniz'de keşfedilmeyi bekleyen 1,7 milyar varil petrol ve 122 trilyon fit küp gaz olabileceğini belirtilmektedir. Bilinen ve bilinmeyen petrol kaynaklarının 10 ile 100 trilyon dolar değerinde olabileceği çeşitli kaynaklarca açıklanmıştır. (Rakamları yanlış yazmadığımdan emin olabilirsiniz.)

Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta emperyalist Batı'nın hedeflerinin önündeki en büyük engel Türkiye ve KKTC'nin varlığıdır. KKTC ortadan kaldırılır ve Türkiye de adadan çıkarılır, adayla ilgisi kesilirse, Batı istediği gibi bölgeyi her yönden 'sömürebilecektir'. ABD ve AB'nin son yıllarda GKRY, İsrail, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Yunanistan yakınlaşmasını teşvik etmesi, söz konusu ülkeler arasında sıkı iş birliğine destek vermesi ve adeta Türkiye'ye karşı bir cephe kurulmaya çalışılmasının nedeni budur. Türkiye engelinin aşılması için sinsi planlar yapılmakta, özellikle ABD Yönetimince finanse edilen sivil toplum örgütleri tarafından ibretlik öneriler yapılmaktadır.

***

Geçtiğimiz hafta ABD siyasetine yön veren Centre for Strategic & International Studies (CSIS) isimli kurum tarafından 78 sayfalık 'ABD'nin Doğu Akdeniz'deki stratejik demirleyişini restore etmek' isimli rapor yayımlandı. Raporu hazırlayan ABD'li eski diplomatlar Türkiye'yi 'Akdeniz'de problemin kalbi' olarak tanımlamaktadırlar. Türkiye'nin Astana'dan kopartılması gerektiğini vurgulayan diplomatlara göre ABD, Suriye merkezli iletişim mekanizması, ekonomi ve sivil toplum üzerinden Ankara'ya baskı kurmalıdır. Raporun en can alıcı önerilerinden biri ise ABD'nin Türkiye'yi Kıbrıs'tan kuşatarak Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını gasp etmesinin istenmesidir. Buna göre  adaya asker çıkarılmalı ve Türkiye karşıtı bir ittifak kurulmasına işaret edilmelidir. Başka kaynaklara göre ABD'nin adaya en az 40.000 asker çıkarıp Güney Kıbrıs'ta konuşlandırmaya hazırlandığı da bildirilmektedir.

ABD'li diplomatların son dönemde sık sık ziyaret ettikleri ve federal bir çözüm için neredeyse her şeyi mübah gören KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'ya Guterres Çerçeve Açılımını telkin ettikleri açıktır. ABD Guterres Çerçeve Açılımı ile Türkiye'yi adadan atacak bilahare de KKTC'nin defterini dürecektir. Kirli oyun budur ve seçimlere odaklanmış Büyük Türk Milleti bu oyunu bozmalıdır.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar