Mustafa ÖZBEY

Mustafa ÖZBEY

[email protected]

Psikyatristlerden kriz uyarısı

30 Kasım 2017 - 11:32

Şubat 2017. “Barış için Akademisyenler” bildirisinin imzacısı olduğu gerekçesiyle Çukurova Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Mehmet Fatih Tıraş hiçbir üniversitede iş bulamaması nedeniyle intihar etti.

Mayıs 2017. 27 yaşındaki coğrafya öğretmeni İbrahim Yeşilbağ ataması yapılmadığı için intihar etti ve akıllarda cebinden çıkan 6 lira kaldı.

Ağustos 2017. Sosyal Bilgiler Öğretmeni İsa Erdoğan ataması yapılmadığı için sosyal medyada sevdiklerine bir mesaj bırakarak intihar etti.

Ekim 2017. İşsiz kalan jeofizik mühendisi 38 yaşındaki Ercan Özer 9. kattan atlayarak hayatına son verdi.

Yukarıda isimleri geçenler son beş yılda intihar eden 16 bin 28 kişiden sadece 2017 yılında basına yansıyanlardan birkaçı…

Deutsche Welle Türkçe’den Gezal Acer’in haberine göre, Türkiye Adalet ve Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, 2012 yılından 2017 eylül ayına kadar geçen süre içinde 60 bin 850 kişi intihar girişiminde bulundu ve bu intihar teşebbüslerinin 16 bin 28'i ölümle sonuçlandı.

İntihar teşebbüslerinin 2 bin 423'ü cezaevinde oldu ve bu girişimlerin 286'sı ölümle sonuçlandı.

Cumhuriyet Halk Partisi, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında bakanlıklardan aldığı bu verileri "Türkiye geneli artan psikolojik rahatsızlıklar buna bağlı ilaç kullanımı, madde bağımlılığı ve intihar vakaları" raporunda topladı.

Raporu kamuoyuna açıklayan CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, DW Türkçe'ye raporu hazırlama gerekçelerini "Biz diyoruz ki toplumun psikolojisi bozuluyor, sen iktidarsın bunun önlemini al, araştır, temellerini gör ki, çöz. Bizim amacımız buydu, iktidarı uyarıp, bir önlem almasını sağlamak" sözleriyle aktarıyor.

Rapora göre, son beş yılda psikolojik rahatsızlıklar arttı, 224 milyon 700 bin kutudan fazla antidepresan ve benzeri ilaç tüketildi. Peki, neden?

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yrd. Doç. Dr. Murat Paker, ruhsal hastalıklara yönelik şikayetlerin artışının, kapitalistleşme, ağır çalışma koşulları, ekonomik zorluklar, yoksulluklar ve bütün bunların getirdiği toplumsal yabancılaşma, geleneksel, toplumsal formların yıpranması sonucunda insanların yalnızlaşması ve toplumsal destekten daha az yararlanır hale gelmesinin bir sonucu olduğunu belirtiyor.

Bunun tüm dünyada görülen bir eğilim olduğuna dikkat çeken Paker, "Türkiye'nin öteden beri zor giden toplumsal ve sosyopolitik hayatının son birkaç yıldır iyice zorlaşmış, iyice dengesizleşmiş ve istikrarsız hale gelmiş olması da bu durumun Türkiye'ye özgü yanları" diyor.

"GÜVEN DUYGUSU AZALDIĞINDA İNTİHARLAR ARTIYOR"

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikyatrist doktor Gıyasettin Ekici de,"Kimsenin kendini güvende hissetmediği ortamlarda intihar oranları artıyor"diyor.

Ekici, toplumsal barışın, adil gelir dağılımı gibi unsurların zayıflaması ya da zedelenmesi durumunda toplum içi dayanışmanın azaldığına dikkat çekerek, insanların güven çatısını oluşturan kurumlara karşı bir kuşku duymaya başladıkları dönemlerde de intihar oranlarının arttığına dikkat çekiyor.

Resmi verilere göre, 2016 yılından bu yana Türkiye'de yaklaşık 102 bin 521 kişi kamudaki görevlerinden ihraç edildi. İhraç sonrası intihar vakalarına dair sağlıklı bir veri bulunmuyor. Ancak Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nun DW Türkçe'ye verdiği bilgilere göre, Nisan 2017'de hazırlanan bir rapora göre, 27 kamu çalışanı ihraçları sonrasında intihar etti. Ancak basına yansıyan haberler üzerinden veri tutan KESK'e göre, rakam 50'yi çoktan aştı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Direktörü Yrd. Doç. Dr. Murat Paker, Türkiye'de geçmişte de mevcut olan sorunların, rapordaki veriler ışığında son iki yılda tavan yapmış olduğunun görüldüğünü ifade ederek, görevden ihraçların, on binlerce insanın cezaevine konmasının toplumda ciddi kaygıya ve ruhsal çöküntüye bağlı sorunları tetikleyen bir sosyal iklim yarattığına dikkat çekiyor.

"İŞSİZLİK YAKININI KAYBETME DUYGUSU GİBİ HİSSEDİLİYOR"

Psikyatrist doktor Gıyasettin Ekici ise işsizlik ile intiharlar arasındaki bağlantıda iki etkene dikkat çekiyor. Ekici, "İş kaybı önemli kayıpların içinde sayılıyor. İşsizlik, eş kaybı ya da bir yakının kaybı gibi değerlendireceğimiz, depresyona zemin hazırlayabilecek etmenlerden bir tanesidir" diyor.

Ekici'ye göre ikinci etken ise sürekli gözden kaçırılıyor: Bireylerin, işsizlik nedeniyle herhangi bir depresyon durumu yaşadıklarında tedaviye erişimleri çok mümkün olamayabiliyor. Ekici, bu kişilerin ekonomik sıkıntılar sonucu tedaviden fedakarlık ettiğini ya da ilaç kullanımında aksaklıklar olabileceğini söylüyor.

TOPLUMSAL SORUNLAR PSİKOLOJİYİ NE KADAR ETKİLİYOR

İntihar teşebbüsleri ve intiharların artışının yanı sıra son beş yılda psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kuruluşlarına yapılan başvuru sayısı da arttı. Sağlık bakanlığı verilerine göre, 53 milyon 694 bin 90 başvuru yapıldı.

Murat Paker, sağlık kuruluşlarına başvuranların yıllık yüzde 8 ile 10 arasında artış gösterdiği Türkiye'de, her dönem sosyopolitik düzeyde ve bunların psikopolitik yaşanmışlığı düzeyinde ciddi problemler olduğunu belirtiyor. Paker, son birkaç yılda çok daha fazla sıkışmanın yaşandığını, toplumun hakikat algısının büküldüğü, adalet algısının epeyce yıprandığı ve toplumun belli kesimlerinin damgalandığı, hayat hakkı tanınmadığı, onlara her türlü işlemin yapılabileceği gibi bir algının yaratıldığı, toplumun öteden beri enerjisini tüketen ciddi meselelerin barışçıl demokratik yollardan çözülemeyeceğine dair bir algının pompalandığı bir ortam olduğunu belirtiyor.

Paker, Türkiye'nin psikopolitik bir krizin içinde olduğunun söylenebileceğini belirtiyor ve ekliyor; "Ne kadar negatif bir basınç verirseniz topluma, oradan o an için ama daha da fazlası uzun vade için 20, 30 yıl sonrası için ağır bedelleri olacaktır."

YORUMLAR

  • 0 Yorum