Yazarlardan Bahçeli yorumu!

Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde Bahçeli'nin AKP ile anlaşması vardı.Kaynak: Yazarlardan Bahçeli yorumu!

Yazarlardan Bahçeli yorumu!
02 Aralık 2016 - 10:50
Hükümetin başına konan devlet kuşu / Emin Çölaşan / Sözcü

Sevgili okurlarım, Türkiye'de nelerin olduğunu hep birlikte izliyor ve hayretler içinde kalıyoruz.

Ekonomideki perişanlığın kürsülerde nutuk atarak sona ereceğini zannedenler var!

Her gün yeni bir muhtarlar toplantısı düzenleyip onlara hitap edenler var. O muhtarlar salonda sadece figüran.

Tayyip Erdoğan için önemli olan bir kez daha televizyon yayınlarında boy gösterip propaganda yapmak.

*  *  *

Ekonomi batık durumda. Döviz her gün artış rekorları kırıyor, hükümetin yaptığı tek şey ise her gün yeni zamlar yapmak.

Zam yapmak dünyanın en kolay işi…

Özelikle akaryakıt, içki, sigara zamları…

Bütçe batık, durum sadece zamlarla kurtarılmak isteniyor.

Ancak gelin görün ki bunu yapmak ve iyimserlik nutukları atmak ekonomiyi düzeltmeye yetmiyor.

*  *  *

Milyonlarca insanımız perişan durumda, hükümetin tek derdi ise anayasayı değiştirip başkanlık sistemini getirmek.

Yasama, yargı ve yürütme'yi tek kişinin ellerine ve keyfine teslim etmek.

Hükümetin elinin altında iyi ki Devlet Bahçeli gibi bir unsur var!

Bu iktidar Allah'ın sevgili kulu imiş…

Zira Devlet Bey gibi bir muhalefet partisi başkanı vallahi her iktidara nasip olmaz.

İktidarın başına kondurulan bir devlet kuşu olarak görev yapmakta!

*  *  *

Dün Binali Yıldırım'la görüştüler.

Kimsenin kuşkusu olmasın, AKP ne istiyorsa o olacaktır. Sadece başkanlık sisteminde değil, her konuda.

Teslim bayrağını çoktan çeken Devlet Bey belli konularda ufak tefek mızıkçılık yapabilir ama hiç önemli değildir. İşin aslında iktidara destek vermeye eli mahkûmdur.

Onun siyasetteki fonksiyonu AKP'ye baston olmaktır.

 

 

MHP’yi kollayan hileli anayasa!  / Mehmet Tezkan /  Milliyet

Günlerdir yazıyorum; tekrarlamayayım..

Birden fazla sakıncalı madde var. Birden fazla tartışılması gereken başlık var..

Milletvekili listelerini kimin belirleyeceği..

Cumhur-başkanı seçimiyle vekil seçiminin aynı anda olup olmayacağı..

Gibi bir sürü başlık var..

***

Ama en önemlisi, cumhurbaşkanı olacak kişinin partisinin genel başkanı olup olmayacağı!..

Sistemin adı buna göre konulacak!.

Hitap ederken, yazarken çizerken, konuşurken.. 

TC Cumhurbaşkanı mı diyeceğiz..

B partisi genel başkanı ve cumhurbaşkanı mı diyeceğiz..

AKP ile MHP arasında pürüz var diyorlardı ya.. Pürüz buydu .. 

Binali Bey’le Devlet Bey dün bu sebeple bir araya geldi.. Devlet Bey iki cümle etti, olumlu görüşme dedi, sustu.. Sorulara cevap vermedi.. Anladık ki verecek cevabı yok..

Başbakan konuştu, soruları o yanıtladı..

***

Soru açık ve netti..    

Cumhur-başkanı, partisinin genel başkanı olacak mı olmayacak mı?

Binali Bey ortadan cevap verdi.. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin partisiyle ilişkisi kesilmeyecek dedi..

Muhabir arkadaş ısrarla sordu..

Binali Bey yine aynı cevabı verdi.. Daha nasıl açık konuşayım dedi ama açık değil kapalı konuştu..

Veya ortadan konuştu..

Veya MHP’yi üzmeme kaygısıyla konuştu..

***

Burada küçük bir hile var..

Niye mi?

MHP, cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olmasına karşı ya.. 

Metinde; ‘Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisi devam eder’ denilecek; ucu açık bırakılacak..

Fiili durum yaratılacak..

 

 

Pürüzlü uzlaşı / Muharrem Sarıkaya / Habertürk

Anayasa değişikliğine ilişkin süreçte peşrev aşaması tamamlandı, aslında her şey yeni başladı.

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Yıldırım ile MHP Lideri Bahçeli arasında dün gerçekleşen görüşme ise 12 madde üzerinde nerelerde uzlaşmanın tam sağlandığının, hangi konularda ise görüş ayrılığının devam ettiğinin tespitinden ibaretti.

Nitekim hem Yıldırım hem de Bahçeli açıklamalarında “mutabakata vardıklarını” bildirmedi.

“Belirli bir olgunluğa erişildiği” belirtilmekle yetinildi.

Zaten, tam mutabakat sağlanmış olsaydı Başbakan’ın 2 gün önce açıkladığı gibi bu hafta içinde teklif Anayasa komisyonuna sunulacaktı.

Görünen o ki, MHP tarafının “Pürüz 4.5 maddede sürüyor” diye açıkladığı maddeler üzerinde taraflar bir değerlendirmede daha bulunacak.

“Partisi ile ilişkisinin devam etmesinden yanayım” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da görüşü alınacak.

Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti genel başkanlığını da yürütmesine dönük kararlılığından AK Parti’nin ne kadar esneyebileceğine bakılacak.

Çünkü Başbakan dün gazeteci arkadaşlarımın “Genel başkan olarak devam edecek mi?” ısrarlı sorusuna, “Partiyle ilişkisi devam edecek” yanıtını vermekle yetindi.

Nitekim taslak metinde mevcut Anayasa’daki “Cumhurbaşkanı’nın varsa partisiyle ilişkisi kesilir” ibaresi çıkarılmıştı; MHP’nin itirazı da bunaydı.

Nitekim dünkü açıklamada Bahçeli’nin bu konuda görüş bildirmemesi de dikkat çekiciydi.

 

ÖZAL ÖRNEĞİ

Ancak Bahçeli’nin konuya nasıl baktığını MHP yönetimi biliyor.

Nitekim MHP Başkanlık Divanı toplantısında merhum Turgut Özal’ın, eşini ANAP İstanbul İl Başkanı seçtirme sürecini anımsatması ve eleştirilerini dile getirmesi, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda genel başkan olmasına dönük itirazını sürdürdüğünü gösteriyor.

Bir diğer konu ise Cumhurbaşkanı’nın kararname çıkarma ve kanunları veto etmesi halinde, Meclis’in hangi oranda iadesini gerçekleştirebileceğine ilişkin oranlar.

Bir de Cumhurbaşkanı’nın sadece vatana ihanetten yargılanabilmesi amacıyla Yüce Divan’a gönderilmesi için gerekli oranlara MHP olumsuz yaklaşıyor.

MHP, Yüce Divan’a sevk için 330 milletvekilinin önerilmesi, 367’yle kabulü ve 413’le de Yüce Divan’a sevkini getiren oranları yüksek buluyor.

Yürütmeyle ilgili yetkileri oranında oranların düzenlenmesi gerektiğini savunuyor.

Cumhurbaşkanı’nın görevinin sona ermesi halinde Meclis’in de fesholmuş sayılacağına ilişkin maddeye de soğuk bakıyor.

Bütün bu nedenlerden, Yıldırım teklifin AK Partili milletvekillerinin imzasıyla sunulacağını açıkladı, MHP’nin de altında imzası olacağını söylemedi.

 

 

Bu adalar bizim mi? / Rahmi Turan / Sözcü

Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık Ege adalarından bahsediyor ve:

“Bize Lozan'ı başarı diye yutturdular. Ege'de, burnumuzun dibindeki adaları Lozan'da kaybettik. Bu mudur başarı?” gibisinden sözler söylüyor.

Daha önce de yazdık, Erdoğan'ın bahsettiği 12 Ada, 1923 yılında Lozan'da değil, Lozan'dan 10 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından kaybedilmiş, İtalya'ya verilmişti. O adalar daha sonra Yunanistan'a geçti.

Lozan'da biz Türkiye sahillerine 3 deniz mili mesafedeki bütün adaları ve kayalıkları kazandık. ülkemizin bugünkü sınırlarını tüm dünyaya kabul ettirdik.

* * *

Peki, Ege sahillerindeki küçük adaları ve kayalıkları aldık da ne oldu?

Şimdi o adaların 18'i, kayalıkların ise 150'si Yunanlılar tarafında işgal edilmiş bulunuyor. Biz bu zorbalıklara “Gık” bile demiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı buna ne buyuruyor acaba? Hâlâ Lozan'dan bahsederken, kendi zamanında bu adaların işgal edilmesine neden ses çıkartmıyor?

İşte, adalar burnumuzun dibinde ve birer birer kaybediyoruz!

* * *

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da adaların işgali karşısında sessizdi… Ana muhalefet partisi lideri olarak bu sessizliğini nihayet bozdu ve ilk defa konuşarak şöyle dedi:

“Biz diyoruz ki, bu adalar bizim mi? ‘Evet' diyorlar. Bu adalarda bizim bayrağımız mı dalgalanmalı? ‘Evet ama bizim çok daha büyük, çok daha önemli bir işimiz var. Bizim bir ‘Reisimiz' var, ona bir koltuk bulmaya çalışıyoruz.' diyorlar.”

Onlar koltuk ararken vatan toprakları bir bir elden gidiyor!

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum