Yazık oluyor bu ülkeye

“Türkiye’nin güvenliğini” sağlamak için Türk ordusu Afrin’e girmeye hazırlanıyor. Hatırlayın, Suriye’deki bu kirli savaşa katılmamızın sebebi “Suriye’nin güvenliğini ve huzurunu sağlamak” idi. Bu huzur ve güvenliği sağlamak için birinci hedef Esad’ı devirmekten geçiyordu.

Yazık oluyor bu ülkeye
17 Ocak 2018 - 21:33
Esad hala koltuğunda! Şimdi yine Suriye’ye girme planı içindeyiz. Bu defa amacımız Türkiye’nin güvenliğini sağlamak! Suriye’nin “güvenlik ve huzurunu sağlama” planımız, “mecburen ve zarureten” Türkiye’nin güvenliğine dönüştü. Karşımızda 70-80 bini bulan silahlı, teçhizatlı, eğitimli ve Amerika kontrolünde bir örgütsel terör yapılanması PYD var. Amerika o kadar rahat konuşuyor ki, “YPG ile birlikte 30 bin kişilik bir sınır ordusu oluşturacağız.” Yani “Buyurun gelin, biz buradayız” diyorlar. Suriye’ye demokrasi ve huzur getirmek için yola çıkan hayalperestler, Türkiye’deki huzur ve demokrasiyi büyük bir riske soktular. Oysa bugün Türk ordusunu büyük bir risk altında savaşa göndererek PYD’yi yok etmek ve Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için planlar yaptığımız Afrin koridorunda “bir zamanlar Esad yönetimi” hâkimdi ve sınırımız mükemmel korunuyordu. Tek bir terör saldırırı, terör riski yoktu. Afrin, Türkiye açısından Beyoğlu kadar huzur doluydu. Emperyalizmin oyununa geldik, Esad’la kavgaya tutuştuk ve ne garip bizi oyuna getirenlerle de kavgaya tutuştuk, ne yapacağımızı bilmez bir halde Türk ordusunu sahaya sürerek, Suriye topraklarında büyük bir savaşı göze alarak Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz. Türk ordusu, Suriye topraklarında kendi ülkesinin güvenliği için savaşa hazırlanıyor. Yanlış hesaplar ve politikalar yüzünden Suriye paramparça oldu.  Bu paramparça yapı, Türkiye’yi de her yönden paramparça etmeye doğru gidiyor. Önceki gün ABD’deki düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) Türk-Amerikan ilişkilerinin masaya yatırıldığı bir panel düzenlendi.  Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey aynen şu ifadeleri kullandı: “Amerika IŞİD’e karşı savaşta PKK bağlantılı grubun öncülüğündeki güce destek veriyor, Türkiye buna her gün tepki gösteriyor ama bu gücü destekleyen uçaklar büyük oranda Türkiye’deki üslerden kalkıyor. Türkiye buna her gün destek veriyor.” Bu sözün üzerine ne söylenir? PYD’ye terörist diyoruz, ancak Amerikalıların Türkiye’deki üslerinden PYD’ye aktardığı her türlü yardım malzemeleri göndermesine göz yumuyoruz. Pakistan kadar olamıyoruz. Pakistan Savunma Bakanı Khurram Dastgir, askeri yardımların kesilmesinin ardından ABD ile istihbarat ve askeri işbirliğinin askıya alındığını açıklıyor. Pakistan bile ABD’ye rest çekiyor. Biz ise hala “rest çekme” yerine “oyunda, oynaştayız.” Hala ABD’den gelecek bir tatlı tebessümü bekliyoruz. Hala ABD’den esecek bir tatlı meltemin hayali içindeyiz. Oysa biz bu hayal denizinde yüzerken Amerikalılar karşımıza “Bir PYD-terör ordusu” yerleştirdiler. “Arkasında da biz varız” diye ilan ettiler. Bu derin sorunu Esad’a “katil, zalim, hain” diye bağırarak çözeceksek hep birlikte bağıralım ama görmüyor muyuz “ateş kapımızda.” Sorun bağırarak, çağırarak çözülmüyor. Esad, ülkesine hâkimken “dört dörtlük bir şekilde” korunan sınırlarımız ve o dört dörtlük güvenlikli yıllar, “daha güzel yıllar” değil miydi? Zorumuz neydi? Şimdi ise Cerablus’tan El Bab’a, Afrin’den Kobani’ye, Suriye topraklarında gezerek “Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz.” Zorumuz neydi?







YENİ MESAJ GAZETESİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum