Abdurrahman Dilipak Nereye gidiyoruz?

Bugün 15 Temmuz. 2016'dan bugüne aradan 9'yıl geçti. Operasyonlar da, davalar da devam ediyor. 15 Temmuz'da bırakın insanların sokağa çıkmasını, kimse onları meydanlara da çağırmadı zaten. Hatta öfkeli insanların toplanmasından korkuyor herkes.

Gelinen noktada, bugün bile insanlar hala 15 Temmuz gerçeğinin tam olarak farkında değiller. Cevabını arayan bir çok soru var.. Bu arada bir de başımıza iklim belası sarıldı, o yetmedi bir de DEM’le kurulan ittifak. Yeni anayasa senaryoları. Suriye’de yaşananlar, yargı, ekonomi, iflaslar, geçim sıkıntısı, zam isteyen emeklilerin durumunu kahkaha ile karşılayan vekiller. Kafalar çok karıştı. Sahi LGBT ile ittifak yapan DEM AK Parti ile nasıl imtizaç edecek? Yahu durduk yerde DEM koalisyonunu ülkede Kürtlerin adeta tek meşru temsilcisi haline getirdiler. DEM SDG’nın kanka’sı, SDG’da İsrail’in kanka’sı. Bu ittifak nasıl Kudüs ve Selahaddin ittifakı oluyor. Çünkü DEM, SDG içindeki gayrimüslim unsurların da stratejik ortağı.. DEM olsa olsa, Kushner / Dahlan ittifakının şekillendirdiği Abbas yönetimindeki Filistin devletinin müttefiki olabilir, Gazze’nin ve Kudüs davasına gönül verenlerin değil.

 

Dağdan inen gençleri askere alabilecek misiniz? “Kardeş katili ile kardeşin aynı safta” eğitim yapabilecek mi? Her köşede bir şehid tabelası, okullar, caddeler, meydanlar, köprüler, parklar, otobüs duraklarında hep şehid isimleri. Bu tabelaları sökecek misiniz? Askerlik çağına gelen dağdaki çocukları ya da yurt dışında yaşayan gençleri askere alacak mısınız, aldığınız bu gençlerin ya da ön yargılarla şekillenmiş gençlerin zihinlerini nasıl tedavi edeceksiniz. Herhalde askerlik için Jandarma dağ komando kampına gönderip, Suriye sınırında nöbet tutturmayacaksınız? Toplumun her kesiminde “yaralı bilinçler”le malul insanlar var. Aceleye getirilen işlerde kaş yapalım derken göz çıkartılabilir. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan da olunabilir.. Halkın vicdanında karşılığı olmayan bir işi, siyaset yoluyla topluma dayatırsanız bu geri teper. Demem o ki, süreç yanlış yönetiliyor. PKK’nın tarihi kökleri araştırılıp gerçekler ortaya çıkartılmadan üstü Demokrasi ile örtülüyor.

S. Soylu’nun meclis konuşmasını göndermiş bir arkadaşı bir başkası Erdoğan’ın geçmişte PKK ile sözlerini göndermiş, bir başkası, Kurtlar vadisindeki bir bölümü kesip göndermiş. Dün dünde mi kaldı. Hani ölümsüz gerçek, pörsümez yeni, onlar muhalefette iken, düğün salonlarda okuduğumuz şiirlerde mi kaldı. “Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”. Şair bu mısraların devamında din gününe gönderme yaparak şöyle diyordu: “siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek”!? O gün kapalı kapılar arkasında konuşulanlar, şifreli haberleşmeler, Epstein’in yerli ve milli uzantılarının kirli işleri hepsi ortaya dökülecek. Her olan şeyin hesabı “zerre-i miktar, hayır ya da şey işleyenler”e yaptıklarının hesabı sorulacak. Bu gün tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var.

Devletin, devlet adamının yaptığı şeyler doğru olabilir, olmayabilir de!. Bu her kişi ve kurum içinde geçerlidir. Hatta peygamberlere bile sorulmadı mı, “bu vahiy mi yoksa sizin kanaatiniz mi” diye.

Günümüzde kendini devlet zanneden Tanrı Kral havasında hükümet yetkilileri var. Ağustos ayına giriyoruz. Roma’nın Tanrı-Kral’ı Agustus’a adanmış bir ay bu ay. Ankara’da ona adanmış bir Mabed de var. Hacı Bayramın hemen yanındaki harabe, Agustus tapınağına aittir. Her Tanrı kral aynı zamanda “İnsin Şeytanı”dır. “Veresetüşşeytan”dır. Aslında bugün yeryüzündeki bir çok kifayetsiz muhteris devlet adamı kendini kutsatmak için dini kullanıyor...

Global Resetçiler “İnsan Tanrı olacak” derken aslında kendilerinden birini de “Tanrılar tanrısı” ilan etmek istiyorlar. Yeni bir mitolojik çağa giriyoruz anlayacağınız. “Tekno mucizeler” gösterecek, “yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat ve barış, özgürlük vadeden” Tanrı krallar geliyor.

Tarih, peygamberler ve krallar arasındaki savaşlar tarihidir. Hz. İbrahim’den Hz. İsa’ya 1000 yıl peygamberlerle kralların savaşıdır. Devlet kutsal değildir. Hükümetler kendini “Devlet” gibi göstererek, toplumun üzerinde hüküm koymak ve terbiye etme iddiası ile aslında İlahlık ve Rab'lik taslarlar. İlah (Hüküm koyucu), Rab (Terbiye edici) demek. Din ve devlet büyüklerini, ya da Allahtan başka hiç kimseyi o konuma yükseltmeyeceğiz.. (Tevbe 31)’de ne deniliyordu: "Onlar, hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara, yalnız tek olan Allah’a kulluk etmeleri emrolunmuştu. O’ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir." Bu kapsamda din ve devlet büyüklerinin her söz ve işlerini sorgusuz sualsiz kabul edip, karşı çıkanlara karşı tepki verenler, savundukları kişi ya da toplulukları, kurumları, İdolleştirmiş, Tanrı konumuna yükseltişmiş olurlar. Onlar bize bir şey söylediklerinde o şey üzerinde düşünmeden ve araştırmadan, İlahi rızaya uygunluğunu sorgulamadan, söz ve işin sözleşmeye uygunluğuna bakmadan yukarının talimatı ile gelen o sözü olduğu gibi kabul etmek, onları İlah ve Rab konumuna yükseltmektir. Biz sözü dinler doğrusuna uyar, yanlışına karşı çıkarız.

Başa dönecek olursak, bu dağdan indirdiğiniz bu insanları ovadakilerle nasıl kaynaştıracaksınız. Kimi oğlunu kaybetmiş, kimi babasını, kimi kardeşini. Bir araya gelip konuştuklarında, düne dair birbirine anlattıklarından sonra birlikte oturup ağlaşacaklarını mı sanıyorsunuz. Eğer birlikte ağlaşırlarsa, kendilerini birbirine düşman edenlere öfke duymayacaklar mı sanıyorsunuz. Eğer bunlar işin içinden çıkamazlarsa korkarım ya alkole-uyuşturucuya yönelirler, ya intihara. Eğer din ve ahlak tanımıyorlarsa, toplumdan intikam almak istiyorlarsa Mafya’ya yönelirler. Zaten örgüt bu işe meyyal değil mi idi.

Bu işler “ben yaptım oldu” demekle olacak bir iş değil.. 1978’den bu güne 47 yıl olmuş. Siz gelecek yarım asrı, bu neslin rehablite edilmesi için dikkatli kullanın. Sadece dağdakiler değil, onların düz ovadaki akraba ve arkadaşları, yurt dışında gidenler, cezaevine düşenler, sadece dağa çıkanlar değil, onlarla savaşan asker, polis, jandarma, korucu, örgütün öldürdüğü, yaraladığı, yaktığı, yıktığı yerlerde yaşayan insanlar. Bunların hepsinin rehabilite edilmesi gerekiyor. Bizim mediamız değil mi idi, “bebe katili” ilan ettikleri Apo’ya “sayın” diyenleri terörist ilan edenler. Her gün MSB, TSK, İçişleri bakanlığı “Terörist avı” bültenleri yayınlama dımı? Peki bunların, “Dikkkat, unutulacak unut!” demekle unutulacağını mı sanıyorsunuz. Bu “kavganın kazananı olmaz”mış. Hayır olmaz olur mu, var! Bu terörü kimler örgütledi ise onlar kazandı. ABD, İngiltere, NATO, AB, İsrail kazandı. Onların “Yerli ve milli” işbirlikçileri kazandı. Uyuşturucu mafyası kazandı. Bu çatışmadan Siyasi rant sağlayan, suçlayarak ve lanetleyerek seçim kazanan siyasi partiler bu şekilde oy devşirdiler.

Bu gün de Anayasa değişikliği için mecliste oy kullanacak, milletvekili lazım. Siyaset ağaları, siyaset baronları, iradeleri parti şey(h)leri (!?) tarafından ipotek edilmiş çevreler ile pazarlık yapılıyor, hepsi o kadar. Apo’yu eğitip donatanlar, ANASOL-M iktidarında Apo’yu bize kendi elleri ile teslim etmediler mi! Hah! İşte dün Apo’yu bize teslim edenler, bu gün Türkiye’nin uluslararası sistemle entegrasyonu için Anayasa engelini by-Pass etmek üzere, Apo’yu son kez kullanıyorlar, ondan sonra da emekli edecekler. Zaten PKK sadece isim olarak kalmıştı, şimdi KCK, PYD, SDG vardı. PKK ile varılamayan hedefe bu yeni taşeron örgütle, İsrail’in açtığı yoldan ilerleyip varacaklardı. Bu arada iyi bir iş çıkarttılar. DEM sanki, Türkiye Kürtlerin tek meşru temsilcisi ilan edildi. Kimse de DEM içinde gizli LGBT, İsrail, Ezdi, Dürzi, Ermeni, Süryani, Nuseyri’leri fark etmedi bile!

Biz bu tartışmalarla vakit geçirirken, dünyada neler oluyor farkında mısınız? Yöneticilerimizin her fırsatta birlikte hareket etmekten söz ettikleri “Uluslararası sistem”in gündeminde ne var? Epstein tartışmalarının perdelediği Pedofili ve TransGenderizm’i içeren “cinsel devrim”, Şeytani küreselci elitlerin “yeni dünya düzenleri”nden önceki planlarının son merhalesidir. Okült kültler, istihbarat örgütleri, bunlara bağlı kurumlar insanları değiştirmeyi ve toplumu kontrol etmeyi planlıyorlar.

Tek sorun İklim, Chemtrails ya da kadın hakları filan değil. Din, ahlak, tarih şuuru ve gelecek tasavvuru resetlenmiş, beyni, kalbi, midesi ve damarları işgal edilmiş bir nesil geliyor. Media, Sosyal Media, Sanat, film ve müzik alemi, bankalar, okul, hukuk düzeni, hepsi yeniden dizayn ediliyor.

Artırılmış sanal gerçeklikle algılarımızı yönetiyorlar. Yakın da şaşırtıcı astronomik olaylar yaşayacağız gibi, Mehdi Mesih, Uzaylıların dünyayı işgali buna benzer bir şeylerle yerde ve gökte garip olaylar yaşayabilirsiniz. Ekonomik, siyasi, içtimai çalkantılara hazır olun. Din, kehanet, mitoloji, astroloji hepsini birbirine karıştırarak dünyayı kıyamete zorlayan akıl, bütün esbab-ı cefası’nı toplayıp geliyor. Savaşlara, terör dalgalarına hazırlıklı olalım. Hepsi tasarlanmış. Sembolizmden, istihbarat örgütlerinin MK-Ultra programlarına, TransHümanizm’den ve TransGenderizm’den, elitlerin pedofili inançlarını nereden aldıklarına kadar. Bu, toplumun temellerini ve planını açıklayacak ve her şeyin nereden geldiğini ve nasıl başladığını anlamanıza yardımcı olmak için bulmacanın büyük bir parçasını ortaya koyacaktır. Ağuyu bala karıştırıp geliyor bu koyun postuna bürünmüş kurtlar. VIP ve CİP’lerin ipi ellerinde, Media, STK, Cemaat, Sermaye, Akademi ya satın alınmış ya da bir şekilde susturulmuş.

Sakın aklımızı kimseye kiraya vermeyelim. Ve sakınalım, din ve devlet büyüklerine kutsallık atfetmeyelim.. Nefsimizin, heva ve heveslerimizin peşinde “Allah ipi”ni bırakıp, Şeytanların dünya mal, makam, güç, iktidar vaatlerinin peşinde koşmayalım. Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. Günde 40 kez okuduğumuz Fatiha’da, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah’ın hayır murat etmiş olabileceği hatırlatması var. Biz Allah’ın (cc) rızasına uygun olanı yaparız, sonuç şer gibi tecelli etse de, Allah (cc) onun sonucunu hayra tebdil edecektir. Bize faydalı gibi gelen, ama İlahi rıza uygun olmayan bir şeyin sonucunda ise gazab olabilir. Gaybi, geleceği de Biz bilmeyiz, Allah (cc) bilir. Uyarılarımız, aklın muktezası olan, görünen köyle ilgili, ötekilerin uygulamaya koydukları planlarla ilgili tedbir sadedinde not ettiğimiz şeylerdir. Selam ve dua ile.


Abdurrahman Dilipak