Muhalefete muhalefet edilir mi?
DEM parti eş başkanları, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, meclis açılışında Tayyip Erdoğan'ın yanına menemen bardağı gibi dizildiler.
Güya saraya karşı mücadele eden partilerin, sarayın bir gülücüğüyle bu hale gelmeleri hazin bir fotoğraftı, özellikle sosyal medyada ciddi şekilde eleştirildi.
Özgür Özel ise bu tabloya sahip çıktı, Tayyip Erdoğan’ın yanında poz veren parti liderlerini savundu, “hiç kimse muhalefete muhalefet etmeye kalkışmasın, muhalefete muhalefet devrini çok gerilerde bıraktık” dedi. Ekrem İmamoğlu da bu yönde açıklama yaptı, “muhalefete muhalefet etme dönemi kapanmıştır” dedi.
★
“Muhalefete muhalefet edilmez” lafı, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde icat edilmişti, Kılıçdaroğlu habire seçim kaybederken, bu “sihirli zırh” giydiriliyordu, “şimdi sırası değil, muhalefete muhalefet edilmez” denilerek eleştirenler susturuluyordu, kendisini zorla dayatarak cumhurbaşkanı adayı olduğunda da aynı sihirli zırhla koruma altına alınmıştı, “şimdi itirazın sırası değil, muhalefete muhalefet edilmez” deniyordu.
Bu sihirli zırh sayesinde... Kılıçdaroğlu’na karşı çıkanlar, sanki CHP’ye karşı çıkıyormuş gibi sunuldu, sanki iktidarla mücadele edilmesine karşı çıkılıyormuş gibi sunuldu, Kılıçdaroğlu’na itiraz edenler sanki saraya hizmet ediyormuş gibi sunuldu.
★
CHP seçmeni “muhalefete muhalefet edilmez” lafıyla baskı altında tutuldu, papağan gibi tekrar edildi, itiraz eden herkese bu yafta yapıştırıldı, bu yaftayla ayıplandı, böylece, kesinlikle yanlış bir laf olmasına rağmen, kesinlikle doğru bir lafmış gibi kabul ettirildi.
★
Özgür Özel genel başkan olur olmaz, aynı sihirli zırhla koruma altına alındı.
Mesela, normalleşme saçmalığına, mesir macunu tuhaflığına, kırmızı kart komedisine itiraz edildiğinde hemen, “şimdi sırası değil, muhalefete muhalefet edilmez” deniyordu.
Bu sihirli zırh sayesinde... Özgür Özel’in tutarsız davranışlarına itiraz edenler, sanki CHP’ye muhalefet ediyormuş gibi sunuldu, Özgür Özel’in zikzaklarını eleştirenler “muhalefete muhalefet ediyor” damgasıyla, sanki sarayın gizli adamıymış gibi sunuldu.
★
Ve, şimdi anlaşılıyor ki...
Bu sihirli zırhın kapsamı genişletilmiş.
★
Özgür Özel, meclis açılışında Tayyip Erdoğan’ın yanına dizilerek poz veren DEM parti eş başkanlarını, Ahmet Davutoğlu’nu, Ali Babacan’ı savundu, bu tabloyu eleştirenleri eleştirdi, “hiç kimse muhalefete muhalefet etmeye kalkışmasın” dedi, “muhalefete muhalefet edilmez” dedi.
★
Halbuki...
★
DEM parti nedir?
Lozan Antlaşması’nı ortadan kaldırmak için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne silah çeken, bölücü terör örgütünün siyasi uzantısıdır, kendileri söylüyor, Şeyh Said’in Seyid Rıza’nın manevi mirasçısıdır, bizatihi anayasaya aykırı oldukları için anayasa mahkemesi tarafından kapatılan veya lağvedilen HEP, DEP, DTP, HDP gibi partilerin aynı kadrolarla devamıdır... E hal böyleyken, sırf muhalefet partisi oldukları için DEM partiyi eleştirmeyecek miyiz?
Anayasadaki vatandaşlık tanımını değiştirmek istiyorlar, Türk kavramını silmek istiyorlar, Türk yerine Türkiyeli demek istiyorlar, Türkçe’nin resmi dil olmasını kabul etmiyorlar, bölgesel özerklik istiyorlar... Bu taleplerde bulunan bir partiyle aynı fikirde değilsek, sırf muhalefette oldukları için, susacak mıyız, görmezden duymazdan mı geleceğiz? DEM partiyi eleştirebilmek için DEM partinin iktidara gelmesini mi bekleyeceğiz?
★
Ahmet Davutoğlu, AKP’nin dışişleri bakanı, AKP’nin genel başkanı, AKP’nin başbakanıydı, AKP’nin bütün günahlarının birinci elden ortağıydı, Türk silahlı kuvvetleri Balyoz kumpasıyla imha edilirken, “Ak Parti yüzyıllarca devam edecek, Ak Parti inşallah kıyamete kadar durdurulamayacak” diyordu... E şimdi AKP’den kovuldu diye Ahmet Davutoğlu’nu eleştirmeyecek miyiz?
Türkiye’yi Hamas’ın hamisi yapan buydu, Suriyelilerin hobaraa diye Türkiye’ye doldurulmasının yolunu açan buydu, Mavi Marmara basıldığında, Musul konsolosluğumuz basıldığına, dışişleri bakanıydı, iç savaş provası gibi Kobani olayları bunun başbakanlığı döneminde yaşandı, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de adeta iç savaş manzaraları bunun başbakanlığı döneminde yaşandı, Ankara Garı’nda cumhuriyet tarihinin en ağır terör saldırısı yaşandığında başbakandı, takvimde başka gün kalmamış gibi, tam 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nda Kürdistan silahlı kuvvetleri topuyla tüfeğiyle topraklarımızdan Kobani’ye resmi geçit yaptı, bu başbakandı, “bana serok Ahmet diyorlar, Kobani’deki kardeşlerimizin alnından öpüyorum” diyordu, Süleyman Şah Türbesi’nin boş sandukalarını sırtlayıp kaçtığımızda bu gene başbakandı, Rus savaş uçağını düşürdüğümüzde bu gene başbakandı, “vur emrini bizzat verdim” diye gururla anlatıyordu, S400 zincirleme reaksiyonuyla F35 ortaklığından kovulduk, Tayyip Erdoğan tarafından AKP’den uzaklaştırıldığında, Amerikan derin devletinin yayın organı kabul edilen Foreign Policy dergisi, kelimesi kelimesine, “ABD, Ankara’daki adamını kaybetti, Davutoğlu, Washington’ın kapalı kapılar arkasındaki en güvenilir müttefikiydi” diye yazmıştı... E şimdi artık AKP’de değil, başka parti kurdu diye, Ahmet Davutoğlu’nu eleştirmeyecek miyiz?
★
İktidardayken “ulus devletle hesaplaşma vakti geldi” diye tehdit savuran Ahmet Davutoğlu değil miydi? Şimdi muhalefet safına geçti diye, bu hesaplaşmadan vazgeçmiş mi kabul edeceğiz?
★
Ali Babacan hakeza, AKP’nin kurucularından biriydi, AKP’nin ekonomi bakanı, AKP’nin dışişleri bakanı, AKP’nin başbakan yardımcısıydı, özelleştirme adı altındaki yandaşlaştırmalar dahil, kumpas davaları dahil, 20 yıl boyunca AKP’nin bütün günahlarının birinci elden ortağıydı... E şimdi AKP’den ayrıldı diye Ali Babacan’ın yaptıklarını hatırlamayacak mıyız?
Ali Babacan gururla anlatmıyordu mu mesela, Kaddafi’yi devirenlere 100 milyon dolar yardımda bulunduğumuzu, uçaklarla para gönderdiğimizi söylemiyor muydu? Ali Babacan’ın övüne övüne anlattığı tipler, her daim dostumuz olan Kaddafi’yi linç ederek, başını taşla ezerek öldürmedi mi?
Veya... 1 Mart tezkeresini Meclis’ten geçirmek için, Irak’ı işgal edecek olan Amerikan ordusunun Türkiye’de konuşlanması için, Beyaz Saray’la para pazarlığı yapan, Irak’a ilk Amerikan bombası düştüğü gün dolarları kapacağız diye müjdeleyen Ali Babacan değil miydi?
E şimdi artık AKP’de değil diye, başka parti kurdu diye Ali Babacan’ı eleştirmeyecek miyiz?
Kumpas davaları döneminde AKP’nin adalet bakanı Sadullah Ergin değil miydi, namuslu subaylar kahrından canına kıyarken, kahrından kanser olurken, anneler babalar eşler kahrından ölürken, yandaş gazetecileri toplayıp Silivri cezaevini gezdirmiyor muydu, aslında “beton tabut” olan Silivri cezaevini adeta tatil köyü gibi göstermiyor muydu? Aynı Sadullah Ergin, “muhalefete muhalefet edilmez” palavrasıyla altılı masaya oturtulan Ali Babacan’ın isteğiyle, “muhalefete muhalefet edilmez” diyen Kılıçdaroğlu tarafından CHP listesine konularak, “şimdi sırası değil, muhalefete muhalefet edilmez” makyajıyla, CHP seçmenlerinin oylarıyla, üstelik CHP’nin kalesi Çankaya’dan, milletvekili yapılmadı mı?
★
Muhalefete muhalefet edilmez diyerek, bunların temsil ettiği ideolojilere karşı çıkmıyorsan, bunların politikalarıyla uyum içindeysen, AKP’nin nesine/nasıl muhalefet edeceksin?