Yanlış bilgilerin yanlış sonuçları: Panik atak öldürür mü?

Muğla'nın Fethiye ilçesinde yaşanan 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından, 14 yaşındaki bir genç kızın hayatını kaybettiği haberi 'panik atak öldürdü' şeklinde pek çok haber sitesinde ve sosyal medyada yer aldı. Panik atak öldürür mü?Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar yazdı

Geçtiğimiz günlerde Muğla’nın Fethiye ilçesinde yaşanan 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından, 14 yaşındaki bir genç kızın hayatını kaybettiği haberi “panik atak öldürdü” şeklinde pek çok haber sitesinde ve sosyal medyada yer aldı. Sosyal medyada yer alan “Can kaybına yol açmayan bir deprem, bu kez psikolojik etkisiyle bir çocuğun hayatını aldı” gibi başlıklar da olasılıkla insanlarda korku ve kafa karışıklığı yarattı.

Oysa panik atakla ilgili bu tür yorumlar hem bilimsel dayanaklardan uzak hem de yaratabilecekleri yanlış izlenimle toplumsal belleğe yanlış bilgileri sokarak zarar verebilir.
Şimdi gelin beraberce bilim ve gerçekliğin gözlüğüyle bu iddiaları bir inceleyelim:
 


PANİK ATAK NEDİR?

Panik atak, aniden başlayan ve yoğun korku veya dehşet hissiyle birlikte kısa sürede yoğunlaşan bir kaygı nöbetidir. Genellikle kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, baş dönmesi, uyuşma gibi bedensel belirtilerle seyreder. Bu durum; yani panik atak tek başına bir psikiyatrik rahatsızlık olarak değil, insanın farklı durumlarda yaşayabileceği yoğun bir sıkıntı yaşantısı olarak görülür. Bu ataklar durduk yerde çıkabildiği gibi, belli bir olaya, ortama veya duruma bağlı da yaşanabilir.


PATİK ATAK NE ZAMAN BİR PSİKOLOJİK SORUNA DÖNÜŞÜR?

 

Panik ataklar sık sık tekrarlarsa, kişi atak olmayan ara dönemlerde de yeni gelecek ataklarla ilgili endişeli bir beklenti içine girerse ve ataklardan dolayı davranış değişikliği ve kaçınmalar başlarsa işte o zaman bu durum panik bozukluğa dönüşmüş olur.

Panik bozukluk geliştiğinde, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilirse de panik ataklar kalp krizi ya da ölüme yol açmaz... Ancak bu tür haberler, özellikle panik bozukluğu yaşayan bireylerde korkuyu artırabilir ve yaşamı kısıtlayan kaçınmaları çoğaltabilir.

 


PANİK ATAK ÖLÜME YOL AÇAR MI?

 

Panik atak esnasında kişinin "ölüyorum", “sonum geldi” ya da "kalp krizi geçiriyorum" gibi düşünceleri olsa da, gerçekte bu belirtiler gerçek bir bedensel tehdit oluşturmaz. Örneğin panik atak sırasında kalp atışı daha hızlanabilir; ama bu, sağlıklı bireylerde kalbe zara vermez veya kalp krizine veya kalbin durmasına yol açmaz.

Bu tepkiler, bireyin gerçek bir tehlike durumunda kaçma, savaşma veya donakalma tepkisi ile hayatta kalmasına yardımcı olurken, panik atak sırasında ise yanlış alarm olarak ortaya çıkar. Bu tepkiler ister gerçek bir tehlike isterse de durduk yerde ortaya çıksın, sonuçta bunların varlık amacı ve hedefi kişiyi öldürmek değil hayatta tutmaktır.

 


HABER DOĞRU OLABİLİR Mİ?

Habere tekrar dönersek sağlıklı bir çocuğun veya gencin yalnızca panik atak nedeniyle hayatını kaybetmesi, tıbbi olarak mümkün değildir. Böyle bir durumda, altında yatan başka bir tıbbi nedenin, ölümüne yol açacak bir hastalığının örneğin kalple ilgili başka bir hastalık veya anomali olasılığı çok daha yüksektir. Böyle bir olaya altta yatan hangi bedensel hastalık veya durumun yol açtığı ancak ciddi bir adli tıp incelemesiyle belirlenebilir. Henüz ortada böyle bir inceleme veya otopsi raporu olmadan "panik atak öldürdü" gibi yorumlar yapılması, hem bilimsel hem de etik açıdan sorunludur.

PANİK ATAK KALP DURMASINA NEDEN OLUR MU?

Panik atak sırasında yaşanan kalp çarpıntısı veya göğüs ağrısı, birçok kişide kalp krizi geçirdiği endişesi oluştursa da, bilimsel araştırmalar ve klinik deneyimler, panik atağın sağlıklı bir kalpte doğrudan kalp durmasına veya ölüme neden olmadığını net bir şekilde göstermektedir. Panik atak sırasında kalp hızı artsa da, bu durum kalbin kaldırabileceğinin çok ötesine geçmez ve herhangi bir yapısal hasara yol açmaz. Kalp, bu tür bedensel zorlanma yanıtlarına dayanıklı bir organdır.

YANLIŞ BİLGİLERİN YANLIŞ SONUÇLARI

Unutulmamalıdır ki psikolojik sorunlar gerçek ve önemlidir; ama bu sorunları yanlış ve korkutucu biçimlerde sunmak, iyilik değil zarar getirir. Panik bozukluk tedavi edilebilir bir durumdur ve doğru bilgiyle, doğru destekle yani uygun tedavi yöntemleriyle (bilişsel davranışçı terapi, ilaç tedavisi) başarılı bir şekilde yönetilebilir.

 


DEPREMDE YAŞANAN KORKUYA NASIL YAKLAŞALIM?

Depremler gibi doğal afetler hepimiz için korkutucu ve sarsıcı olabilir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve daha hassas yapılı bireyler bu olaylardan psikolojik olarak daha fazla etkilenebilir. Bu nedenle deprem sonrasında bireylerde akut stres tepkilerinin görülmesi oldukça doğaldır. Yoğun korku, şok, kaygı ve hatta kısa süreli panik ataklar bu sürecin bir parçası olabilir. Ancak bu tepkilerin, sağlıklı bireylerde doğrudan ölüme yol açtığına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Basında yer alan "panik ataktan öldü" şeklindeki haberler, toplumda yanlış bir algı yaratmakla kalmayıp, depremzedeler üzerinde ek bir yük ve korku oluşturabilir. Bu tür yanlış bilgiler, zaten hassas olan bireylerin psikolojik süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
 


AFET SONRASI NE YAPILMALI?

Deprem gibi büyük afetler sonrası kalıcı sorun yaşayanlara psikolojik destek sağlanması çok önemlidir. Travmatik bir olay sonrası yaşanan psikolojik tepkilerin normalleştirilmesi, doğru bilginin yayılması ve psikolojik ilk yardımın önemi vurgulanmalıdır. Deprem sonrasında yaşanan olayları sansasyonel başlıklarla değil, bilimsel gerçeklerle ele almak toplum sağlığı açısından çok daha değerlidir.

Toplum olarak, bu tür durumlarda panik yaratmak yerine, bilimsel temelli bilgilerle hareket etmeli ve bireylerin ruh sağlığını korumaya yönelik çabalara odaklanmalıyız.

Eğer bir kişi deprem esnasında veya sonrası aşırı korku veya panik atak benzeri belirtiler yaşıyorsa, profesyonel bir ruh sağlığı uzmanından destek alması önemlidir. Ancak bu destek, hayati bir tehlikeyi önlemekten ziyade, bireyin yaşam kalitesini artırmak ve travmanın etkilerini sağlıklı bir şekilde atlatmasına yardımcı olmak içindir.