GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Atatürk salt askeri değil siyasi dehaydı... Cumhuriyet stratejisi

29 Ekim 2025 - 12:06

Adolf Hitler vejetaryen yemeği yiyip, en sevdiği maden suyunu yudumlayıp, Alman birliklerin Sovyetler Birliği topraklarına girdiği Barbarossa Harekâtı için “askeri tarihin en büyük zaferi” diye konuştu...

750 bin Kızıl Ordu askerini esir almayı dehasının teyidi olarak gösterdi. Ona göre Alman ulusunu büyük zaferin kıyısına ancak onun bu cüretkâr stratejik vizyonu getirebilirdi...

Yemek masasında Hitler özenle seçtiği kurmay subaylarına uzun monolog verdi. Askerler bırakın ses çıkarmayı neredeyse nefes bile almadan Führeri dinledi…

Masadaki, Sovyetlere saldıran en güçlü kuvvet 4’üncü Ordu Komutanı Mareşal Günther von Kluge ise endişeliydi. Alman Ordusu kağıt üzerinde dünyanın en gelişmiş ordularından biriydi. Öyle ki mesela, Barbarossa Harekâtı’nda 600 bin motorlu araç kullanmışlardı. Ancak, yedek parça gibi ikmal ve tedarikte büyük sıkıntılar vardı. Bin mil ötedeki Alman asker ve araçlarının lojistik sistemi çökmek üzereydi…

Hitler endişe duymadı. “Operasyonun başarısı için piyade bacakları yeterli” idi!

Birinci Dünya Savaşı’na onbaşı olarak katılan ve haberci olarak görev yapan Hitler iki kez yaralanmıştı. Ve bu savaşı hayatının en anlamlı deneyimi olarak görüp, Alman kurmay subaylarına strateji nutku çekiyordu!

Her şeyi bildiğini sanan Hitler, savaş boyunca Alman stratejisini belirlemede merkezi rol oynadı! Sonucu biliyorsunuz; Kluge de Hitler de intihar etti!

KİTABIN KENARINDAKİ NOT

Strateji, savaşı kazanmanın genel planı… Savaşın ‘neden’ ve ‘nasıl’ yapılacağını belirler…

Taktik, stratejinin altında ‘nasıl dövüşüleceğini’ bilmek. Savaşı değil, cephedeki muharebeyi kazanmanın yöntemi…

Mustafa Kemal, genel hedeflerine ulaşmak için gücünü nasıl kullanılacağını belirleyen plan ve ilke bütünlüğüne sahip komutandı. Bilgiliydi, tecrübeliydi, akılcıydı, cesurdu...

Birinci Dünya Savaşı’ndaki cephe muharebelerini kazandı.

Kurtuluş Savaşı’nda ise kazanmanın genel stratejini çizdi.

Ya savaştan sonra?

Atatürk’ün siyasi stratejisi, onun askeri dehası kadar tutarlıydı. Onun stratejisi yalnızca savaş kazanmakla sınırlı değildi; ulusal egemenliği, modernleşmeyi ve çağdaş bir devlet kurmayı hedefleyen uzun vadeli bir siyasal planlamaydı…

Yani, millet egemenliğine dayanan Cumhuriyet ilanı Atatürk’ün siyasi stratejisinin başarısıdır...

Atatürk hiçbir adımını duygusal ve romantik atmadı. Hep rasyonalist, realist. Her reformun, her ittifakın “zamanı ve zemini” geldiğinde yapılması gerektiğini savundu. “Zaman ve zemin uygun olmadan yapılan işler başarısızlığa mahkûmdur.”

Atatürk şunu dayatmadı; “ben savaşı kazandım şimdi rejimi değiştireceğiz!” Adım adım uyguladı stratejisini…

Saltanatı kaldırıp, halifeliği kaldırana kadar geçen on altı aylık süreçte yaptıklarını yazsak bin sayfayı aşar… Evet, yeni rejimin inşa stratejisini incelerseniz Atatürk’ün siyasi dehasıyla tanışırsınız…

İdeolojik körlükle değil, akılcı zamanlamayla, halk desteğiyle, uluslararası dengeleri gözeterek yürüttü bu stratejisini…

Hedefi yıllar önceden belliydi:

Voltaire’in “L’Orphelin de la Chine” eserini savaş meydanında okurken kitabının sayfasına şu notu yazdı:

-“Kralları yok etmek istiyorum, halk yaşayacak.”

Yenilenmenin yolunun saltanat ve hilafeti yıkmaktan geçtiğini cephede düşünen bir siyasi strateji ustasıydı Mustafa Kemal…

ANKARA ŞEHİR CUMHURİYETİ

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa’da; İsviçre, Portekiz ve Fransa dışında cumhuriyetle yönetilen ülke yoktu.

Atatürk, dini özel yaşama iten, ruhban sınıfı toplumsal hayattan çıkaran Fransa Üçüncü Cumhuriyet’i modeli üzerinde/Leon Gambetta ve özellikle de Jules Ferry okudu.

Kuşkusuz karbon kopya yapmayacaktı…

Mesela, “geleneksel cumhuriyet” diye değerlendirdiği Selçuklu sonrası Ankara Ahi şehir idaresi (1344-1354) üzerine yapılan çalışmaları inceledi. (Bu konuda araştırma yapan, Birinci Dünya Savaşı öncesi yayınlayan Ahmet Tevhit -Ulusoy- gibi yazarların eserleri özel kütüphanesinde mevcuttu.)

Mustafa Kemal, İkinci Abdülhamit kuşağına mensuptu, aydınlanmacı diğer İttihatçılar gibi İslam’ın yozlaştırılmasına karşıydı. Devrimci İslam’ı, hurafeden-yobazlıktan arındırmak istiyordu...

Ama… “Cumhuriyetçi Jön Türklerin” Ziya Paşaların, Ali Suavilerin, Mithat Paşaların başına neler geldiğini iyi biliyordu. Egemenliğin, bin yıllık saraydan halka geçirilmesi hiç kolay değildi. Stratejisini zekice hayata geçirmek zorundaydı. Öyle de yaptı; entelektüel konuşmaları, siyasi taktikleriyle kan dökmeden rejimi değiştirdi…

Ya bugün? Siyaset arenasında ne görüp yaşıyoruz? Kimileri meşruiyet krizi yaratma pahasına “ben yaptım, oldu bitti” siyasi taktiğini yürütüyor! Strateji yapmadan, salt taktikle başarı kazanacağını sanıyor…

Oysa: Stratejinin özü, ne yapmayacağınızı kavrayabilmektir.

Yoksa, Hitler gibi kazandığınız yanılgısına uğrarsınız!

 

Soner Yalçın

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum