Anayasa gereği Türkiye Büyük Millet Meclisi her yıl 1 Ekimde yeni yasama yılına başlıyor. Bundan üç gün önce Meclis açıldı.
Yine Anayasa gereği Cumhurbaşkanı 1 Ekimlerde Meclis’i açış konuşması yapıyor. Biraz Amerika’daki Başkan’ın yıllık ‘State of the Union’ konuşması gibi.
Aslında Cumhurbaşkanı 1 Ekimlerde icranın başı sıfatıyla Meclis’e hesap veriyor bir anlamda bu konuşmalarında ve elbette geleceğe ilişkin de bir perspektif anlatıyor.
Bu yıl Cumhuriyet Halk Partisi sembolik olarak sert bir tavır aldı; Meclis açılığına katılmadı.
Basit nezaket de, Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili dünyanın dört bir yanındaki kural da şunu gerektirir: Cumhurbaşkanı bir yere geldiğinde, eğer oturuluyorsa ayağa kalkılır. Cumhurbaşkanı oturmadan da oturulmaz.
Bizim muhalefet anlayışımız bir tuhaf ve bu basit nezaket kuralları da kolayca unutulabildiği için geçmişte CHP’nin Cumhurbaşkanı Meclis Genel Kurul salonuna geldiğinde ayağa kalkıp kalkmaması bile tartışılmıştı. Oysa ayağa kalkmamak ayıp, alkış ise tercihe kalmış. Bence CHP salona hiç girmeyerek doğrusunu yaptı, yoksa salonda ayağa kalkmasalar Cumhurbaşkanlığı makamına saygısızlık olacaktı bu. Malum aynı makama yarın CHP de talip, makama saygıyı korumak gerek. CHP eylemiyle kişiyi protesto etti, makamı değil.
Neyse bu benim görüşüm. İlginçtir, önce İyi Parti sonra başka bazı muhalefet partileri CHP’yi bu tutumundan ötürü eleştirdi. Normalde bu tercih CHP’nin tercihi olduğu için diğer partilere söz düşmemesi gerekir. Ama bu eleştiriler muhalefet cephesinde bir gerilimi dışa vuran belirtilerdi.
Meclis’in açılış gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın diğer muhalefet partisi liderlerini yanına alarak çektirdiği fotoğraf, sözünü ettiğim ve alttan alta var olduğu anlaşılan muhalefet içi gerilimi açık açık sergilemek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendince bulduğu yoldu.
Erdoğan elbette CHP’nin açılışa gelmemesinden ve hatta kendisine “Sen artık meşruiyetini kaybettin” diye seslenmesinden rahatsızdı. Bu rahatsızlığını gizlemek için “Bak ben Cumhurbaşkanlı olarak birleştiriciyim, bütün muhalefet de bana saygıda kusur etmiyor, sen hariç” demek istedi o fotoğrafın oluşmasını sağlarken.
Bu tabii esasen içler acısı bir durum. Çünkü Cumhurbaşkanı da, nezaketleri sebebiyle orada yanındaki sandalyelerde oturmak zorunda kalan liderler de biliyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylenebilecek en son şey “birleştirici” olması. Tam tersine, Erdoğan’ın yanında sıralanan liderlerin her birine ne hakaretlerle hitab ettiğini hepimiz biliyoruz.
Peki fotoğraf çekildi de ne oldu?
İktidar kanadının propaganda makinesi, Cumhurbaşkanının hiç değilse ima yoluyla içine girdiği (bence) içler acısı durumu yüksek sesle söyledi. CHP yalnızlaşmış, buna da CHP’nin tutumu yol açmış.
İktidarın propaganda makinesi bu içeriği sıfır olan, tek bir fotoğraftan çıkarılan derin sonuçlara dayanan lafazanlıktan medet umacak kadar içler acısı halde de peki CHP propaganda makinesi ne durumda?
Bana soracak olursanız onların durumu daha acıklı, daha fena içler acısı.
Onlar da bir fotoğrafa bakıp DEM Parti’den Gelecek ve Deva’nın liderlerine kadar herkese hakaretler yağdırdılar. En hafif suçlama “Cepheyi bölmek”ti, “Bir el sıkışma uğruna sattınız” diyenler bile vardı.
Ümit ediyorum dün Ali Babacan’ın nezaketle ifade ettiği sitem ve bunu gören Özgür Özel’in verdiği mesajlarla en azından muhalefet propaganda makinesinin içler acısı hali sona erecek.
Ama unutmayın, her iki cephede de bu lafazanlıkları “siyaset yapmak” sanan acıklı durum bir olgu olarak karşımızda.
Yazık bize.
|
||
|
YORUMLAR