GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Dolandırıcıdan katliam hükümlüsüne uzanan liste

18 Ekim 2025 - 14:21

 “Kaçanlar” ve evinde otururken “yakalananlar”

Kaçmayacağı neredeyse garanti olan belediye başkanları tutuklu yargılanıyor. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Gezi hükümlüleri... Fatih Altaylı, Furkan Karabay, Ercüment Akdeniz ve diğer gazeteciler... Elbette o listede Kürt basınının tutuklulukları nedense normal karşılanan emekçileri de var. Kaçacağı bin kilometreden belli olanlar ise bir biçimde hep özgür…

işkence adalet

Bir başkasına açıklamak ne güç…

Türkiye’yi ilk defa görmeye gelen, yaşananlarla ilgili bir fikri bulunmayan insanlara, “Biliyor musun, katliam, dolandırıcılık, zimmet gibi ağır suçlardan yargılananlar kaçıp gitti ama defalarca tutuklanmasına, gözaltına alınmasına, hakkında defalarca dava açılmasına rağmen mesleğini ülkesinde yapmayı sürdüren, sürekli aynı adreste oturan, kaçmayı aklının ucundan bile geçirmeyen başta gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler yeniden tutuklandı. Tutuklanmayanlara da adli kontrol hükümleri uygulanıyor” deseniz, garip garip yüzünüze bakar.

* * *

Küçük bir anımsatma ile başlayalım örneklere.

Büyük bir katliamın, bir insanlık suçunun yeniden anımsatılmasına ihtiyaç duyulmaz bizi kıskandığını iddia ettiğimiz ülkelerde. Ama bizde kimseler anımsamaz.

Düşünün, işkenceden faili meçhul cinayetlere kadar en ağır insan hakkı ihlallerinde genellikle sanıkların lehine verdiği kararlarla tartışılan yargının bile kayıtsız kalamadığı bir dosya.

* * *

Muş'a bağlı Altınova beldesinde, yani yaşayanların diliyle Vartinis'te 3 Ekim 1993'te, gece 03.30'da bir ev yakıldı.

O evin içerisinde Mehmet Nasır Öğüt, eşi Eşref Oran, çocukları SevimSevdaAycanMehmet ŞakirMehmet ŞirinCihan ve Cinal, Eşref Oran'ın karnındaki bebek yanarak öldüler. Biri henüz dünyaya gelmemiş on insan…

Geriye, anne ve babasının, kardeşlerinin yanarak ölmesini izlemek zorunda kalan Aysel Öğüt kaldı.

O gün yapılan alışıldık basın açıklamasına göre dokuz terörist çatışmada öldürülmüştü. Evdekiler çatışmaya giren teröristlerdi…

Adalet mücadelesi yıllar sürdü.

Ve sonuçta Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yargılanan askerler hakkındaki beraat kararını "köyün yakılması emrini Yüzbaşı Bülent Karaoğlu vermiştir" diyerek bozdu.

Daire'nin kararında, Karaoğlu'nun Vartinis içinden geçerken köy halkına hitaben, "Bu gece gelip köyünüzü yakacağız" şeklinde sözler sarf ettiği belirtilerek, "3 Ekim gecesi saat 03.00 sıralarında düzenlenen operasyon kapsamında yüzlerce askerin beldeye geldiği ve operasyon sırasında belde halkına ait samaklıkların, ot yığınlarının, ahırların hayvanların, birçok evin ve Nasır Öğüt'ün evinin ateşe verildiği" anlatıldı.

Öğüt ailesi

* * *

Çıkan yangın sırasında evde bulunanların yanarak hayatını kaybettiklerini belirten daire, "Yangını söndürmek için müdahale etmek isteyen belde halkına askerler tarafından izin verilmediği anlaşılmıştır" dedi. Daire'nin kararında Karaoğlu'nun katliamdaki sorumluluğu özetle şöyle anlatıldı:

"Hasköy İlçe Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapan sanığın operasyona katıldığının tanık beyanları ile sabit olduğu, kaldı ki İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yapması sebebiyle sorumluluk alanında yapılan böyle bir operasyonda görev almamasının düşünülemeyeceği ve sanığın operasyondaki en rütbeli kişi olduğu, astsubayın şehit edilmesi sonrasında sarf ettiği sözler de dikkate alındığında yangının sanığın emir ve talimatı doğrultusunda meydana geldiğinin anlaşıldığı…"

* * *

Artık Bülent Karaoğlu'nun ceza alması neredeyse kesindi.

Yeniden yapılacak yargılamada ceza verilmesi beklenen Karaoğlu, bütün uyarılara rağmen hayatını özgürce sürdürmeye devam etti.

Avukatların dilekçe ve uyarılarına rağmen mahkeme, Karaoğlu'nun kaçma ihtimali nedeniyle duruşma öncesinde tutuklanması ya da duruşmaları geciktirmemesi için hakkında zorla getirme kararı verilmesi taleplerini reddetti. Özetle ne tutuklandı ne adli kontrol hükümleri uygulandı.

Karaoğlu, kayıplara karıştı.

Duruşmalara zorla getirilmesine bile karar verilmedi.

3 Ekim 2023’te dosya zamanaşımına girdi.

Karaoğlu, zaten hiç mahrum kalmadığı “özgürlüğüne” yeniden kavuştu. Artık saklanması bile gerekmiyor.

* * *

Tek başına bu dosya bile yeter ama yetmiyor.

Ünsal Ban’ın yurt dışına kaçtığı haberi geldi geçtiğimiz hafta.

Sadece isim verildiğinde anlaşılmıyor.

Türk Hava Kurumu Üniversitesi’ni yıllardır kayyım yönetiyor.

Sebebi Ban’ın yaptığı yolsuzluklar.

Üniversite ile bitmedi yaptığı yolsuzluklar.

Borsa manipülasyonları, ihale yolsuzlukları…

Yakında çıkar ortaya marifetleri…

Ama bir insan düşünün, bunca badireden hasarsız çıkıyor, son borsa manipülasyonu soruşturmasında Yunanistan’a kaçmak isterken yakalanıyor, hakkında tutuklama kararı verildikten sonra yurt dışına çıkış yasağı konulara bir ay sonra tahliye ediliyor ve kayıplara karışıyor.

Anlaşıyor ki yurt dışına çıkış yasağına rağmen kaçmış.

Kim bıraktı, kim yardım etti, kim göz yumdu, belli değil…

Ünsal Ban

* * *

Sezgin Baran Korkmaz’ı anımsatıyor değil mi?

Nedense yurt dışına çıkmadan bir süre önce yurt dışına çıkış yasağı garip biçimde kaldırılan, şimdilerde sosyal medyadan herkese firari ve hain olmadığını anlatma gayretine giren Korkmaz’ı…

Mesele Korkmaz’ın ne yapıp ettiğinden de öte nasıl olup da yurt dışına çıkabildiği…

Kim göz yumdu, kim bıraktı, kim yardım etti, araştırıldı mı, hayır…

Tıpkı geçen hafta tahliye edilen ve tahliyeden hemen sonra haklarında yakalama kararı çıkarılan, firari konumdaki sahte diploma çetesinin dört lideri gibi.

Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Aslında bunun bir gelenek olduğunu kanıtlamak da mümkün.

Merak eden Bahçelievler katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı’nın defalarca nasıl kaçırıldığına, cezasının zamanla nasıl kuşa döndüğüne baksın.

Sezgin Baran Korkmaz

* * *

Listeyi uzatmak mümkün ama burada keselim. Zira liste liste gidecek olursak, devletin kaçmaması için önlem aldığı isimleri bir yere sığdırmak mümkün değil.

Başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere, kaçmayacağı neredeyse garanti olan belediye başkanları tutuklu yargılanıyor.

Onların avukatları, bürokratları, danışmanları…

Selahattin DemirtaşOsman Kavala ve Gezi hükümlülerini artık saymaya bile gerek yok.

Fatih Altaylı, Furkan KarabayErcüment Akdeniz ve diğer gazeteciler...

Elbette o listede Kürt basınının tutuklulukları nedense normal karşılanan emekçileri de var.

Bir yere kaçmayı bırakın, adım atacak hali olmayan hasta tutuklu ve hükümlüler...

Espri yapanı bile geçtik, espriye gülen insan tutuklu…

Ve gerçekten halimizde gülünecek taraf kalmadı.

İnsanların özgürlüğüne kavuşması çağrısını geçtik, tutuklanması gerekenlerin nasıl olup da bırakıldığını, bırakanların neden soruşturulmadığını soruyoruz.

Yaşamını İngiltere’de sürdürmek zorunda kalan Mehmet Ali Alabora hakkında Gezi davasının iddianamesinde unutulmaz bir kısım vardı, onu da anımsatarak bitirelim.

Alabora’nın Gezi eylemleri sürerken, bir günü evinde geçirmesi ilginç bulunmuş, bunun da ayrı bir sivil itaatsizlik eylemi olabileceğine dikkat çekilmişti.

Kiminin evinde oturması suç…

Kaçacağı bin kilometreden belli olanlar ise bir biçimde hep özgür…

Hasan Hüseyin’in şiiri yazarken niyeti bu değildir ama insan söylemeden de duramıyor…

“Bu ne çıldırtan denge?”
 

Gökçer Tahincioğlu | Yüzleşme

@gtahincioglu[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum