Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) bir süre önce KKTC’de eski Rum mülklerine yatırım yapan, bu mülkleri pazarlayan KKTC vatandaşı Şimon Aykut’u ve bazı yabancı uyruklu iş insanlarını siyasi kararla yakalayarak evrensel hukuk ve AİHM kararlarına rağmen yargılamaya başladı. Bu hukuk dışılık sürerken Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye izinsiz geçerek askeri bölgeyi ihlal eden, İskele’de tapu verilerini yasa dışı şekilde elde etmekle suçlanan ve casusluk faaliyeti içerisinde olduklarından şüphelenilen 5 Kıbrıslı Rum’un KKTC askeri mahkemesinde yargılanmaları GKRY’nin tepkisine neden oldu. Rumlar, KKTC’nin ‘kısasa kısas’ bir ‘korsanlık hareketi’ içerisinde olduğunu iddia edecek kadar ileri gittiler. GKRY Başkanı Nikos Hristodulidis, Rum Meclis Başkanı Annita Dimitriu, Rum Dış İşleri Bakanlığı ardı ardına yaptıkları açıklamalarla KKTC mahkemelerini yerden yere vurdular. Ardından adı açıklanmayan bir AB Komisyonu Sözcüsü de bu kervana katıldı ve egemen devletimizin bağımsız mahkemelerine dil uzattı, ‘kendi kendini ilan eden devleti ve sözde yargı sistemini tanımıyoruz’ diye haddini aşan bir üslupla karalamaya, itibarsızlaştırmaya kalkıştı. Bağımsız mahkemelerimizi haksız hukuksuz yere, siyasi nedenlerle hedef alan bu düşmanca saldırılara en doğru cevap yakın dönemde başta Avrupa İnsan hakları Mahkemesi(AİHM), İngiliz Mahkemeleri ve ABD mahkemelerinin, KKTC’deki mahkemelerin hukuki, bağımsız ve tarafsız kabul edilmesi konusunda aldığı kararları yüzlerine vurmak olacaktır. Bu kararları paylaşarak uluslararası hukuk ve insan hakları ilkeleri doğrultusunda adil kararlar alan, özellikle mülkiyet haklarını koruyan -Taşınmaz Mal Komisyonu dahil- KKTC mahkemelerini karalamaya, itibarını zedelemeye yönelik faşizan saldırılara cevap veriyorum:
• KKTC makamlarının işlemlerinin yasallığı:
2 Temmuz 2013’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) şu kararı verdi: “…Kuzey bölgesindeki rejimin uluslararası alanda tanınmıyor olmasına rağmen, fiilî tanıma pratik amaçlarla gerekli olabilir. Dolayısıyla, ‘KKTC’ makamlarının medeni, idari veya cezai hukuka ilişkin önlemleri benimsemesi ve bunların o topraklarda uygulanması ya da icrası, sözleşme bakımından iç hukukta bir yasal dayanağa sahip kabul edilebilir.”
• KKTC mahkemelerinin yasallığı, bağımsızlığı ve tarafsızlığı:
2 Eylül 2015’te AİHM şu sonuca vardı: “…‘KKTC’de kurulan mahkeme sistemi, işlediği ‘anayasal ve yasal dayanaklara’ atıfla ‘hukuken kurulmuş’ sayılmalıdır ve ‘KKTC’ mahkemelerinin tümünün bağımsızlıktan ve/veya tarafsızlıktan yoksun olduğu’ iddiası kabul edilmemiştir.”
• KKTC’nin Transdinyester, Abhazya ve Kırım’dan farklılığı: 25 Haziran 2024’te AİHM [Ukrayna – Rusya Davası (Kırım); Başvurular 20958/14 ve 38334/18] kapsamında, KKTC’deki yasal işlemlerin neden AİHM çerçevesinde hukuka uygun kabul edildiğini (ve durumunun Kırım, Transdinyester ve Abhazya’dan neden farklı olduğunu) açıkladı:
• Madde 930. Mahkeme, “KKTC iç hukuku”nun Anglo-Sakson hukuk geleneğine dayandığını ve bu nedenle Sözleşme bakımından “hukuk” olarak kabul edildiğini belirtirken, Transdinyester (MRT) ile ilgili davalarda “MRT’de Sözleşme ile uyumlu bir yargı geleneğini yansıtan bir sistemin bulunduğunu varsaymak için hiçbir dayanak olmadığını” ifade etmiştir. Mahkeme, Abhazya “hukuku” ve Abhaz mahkemelerinin “hukukiliği” hakkında da benzer sonuçlara varmıştır.
• Madde 932. Dahası, MRT ve Abhazya ile ilgili davalar, sırasıyla “Moldova Cumhuriyeti’nin geri kalanına benzer bir yargı geleneğini” veya “Gürcistan’ın geri kalanına benzer bir yargı geleneğini” yansıtmayan tanınmamış oluşumların “hukuku”yla ilgiliyken, Kıbrıs – Türkiye (esas) davasında Mahkeme şu sonuca varmıştır: “KKTC’de işleyen sivil mahkemeler esasen Anglo-Sakson geleneğine dayanıyordu ve 1974 olaylarından önce işleyen mahkemelerden ya da Kıbrıs’ın güneyindeki mahkemelerden özde farklı değildi.”
Bu özellik, söz konusu davayı mevcut davaya hem benzer hem de farklı kılmaktadır. Kıbrıs – Türkiye davası, Türkiye’nin fiilen kontrolü ele geçirmesinden önce KKTC topraklarında geçerli olan Kıbrıs hukukunun uygulanmaya devam etmesiyle ilgiliydi. Oysa mevcut dava, Kırım’da daha önce geçerli ve yürürlükte olan Ukrayna hukukunun yerine Rusya Federasyonu’nun hukukunun (veya yerel makamların türev “hukukunun”) uygulanmasına ilişkindir.
ÜLKE MAHKEMELERİ
• ABD: 9 Ekim 2014’te Amerika Birleşik Devletleri Federal Mahkemesi, “KKTC, başkan, başbakan, yasama organı ve yargısı olan demokratik bir cumhuriyet olarak görünmektedir… KKTC Washington’da dava edilemez” kararı vermiştir.
Rum başvurucu Toumazou, ABD Temyiz Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak Temyiz Mahkemesi, 15 Ocak 2016’da Toumazou’nun başvurusunu da reddetti.
ABD Federal Mahkemesi KKTC’yi “Demokratik Cumhuriyet” olarak nitelendirdikten ve ABD Temyiz Mahkemesi bu kararı onadıktan sonra, ABD Dışişleri Bakanı KKTC’yi “Kıbrıslı Türkler tarafından idare edilen bölge” olarak tanımlamaya başlamıştır.
• Birleşik Krallık: 3 Şubat 2017’de Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi şu kararı vermiştir: “Birleşik Krallık hukukunda hükümetin Kuzey Kıbrıs’ı tanımaktan kaçınması yönünde bir yükümlülüğü yoktur. Birleşmiş Milletler’in kendisi dahi Kuzey Kıbrıs’ın kolluk kuvvetleriyle çalışmakta ve adanın iki kesimi arasında iş birliğini kolaylaştırmaktadır.”
Ayrıca Birleşik Krallık polisinin ve hukuk kurumlarının Kuzey Kıbrıs’taki makamlarla iş birliğinin yasal olduğu da ortaya konmuştur.
YORUMLAR