Hüseyin Macit Yusuf

Hüseyin Macit Yusuf

DOSYA
[email protected]

Teslimiyetçi Erhürman koltuğu kapma peşinde

03 Temmuz 2025 - 20:36

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı, cumhurbaşkanı adayı, Enosisçi AKEL işbirlikçisi, Kıbrıs Türk halkını yok etmeyi hedefleyen Rum tezlerinin KKTC acentesi Tufan Erhürman’ın, Rum tarafının uzlaşmaz,düşmanca tutumundan, yakın zamanda yaşananlardan ders almayarak hala daha Rumla, AB ile, BM ile diyalogdan, müzakerelerin başlamasından ve temasların sürdürülmesinden yana tavrı akıllara durgunluk vermektedir. Erhürman, hafta başında devlet televizyonu BRT’de katıldığı bir programda diyalog ve diplomasinin önemine işaret ederek, diyalog yolunu sonuna kadar kullanacaklarını kaydetti. Erhürman, Cumhurbaşkanı Tatar’ı diyalogtan kaçıyor diye de suçlamaya ve karalamaya kalkıştı. Erhürman,1968’den bu yana, iki tarafın “siyasi eşitliğine dayalı iki bölgeli ve iki toplumlu bir federasyon” temelinde bir anlaşmaya varmayı amaçlayan ve Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda gerçekleşen çok sayıdaki müzakere turunun, Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle başarısız olduğunu bilmiyor mudur? Erhürman, müzakereler sırasında olası bir anlaşmaya ilişkin ortaya çıkan tüm planların, 1985-86 Taslak Çerçeve Anlaşması, BM destekli 1992 Fikirler Dizisi, 1994 Güven Yaratıcı Önlemler Paketi ve Nisan 2004 BM Kapsamlı Çözüm Planı- Annan Planı- dâhil olmak üzere, Kıbrıs Rum tarafınca reddedildiğini unutmuş olabilir mi? Başarısız müzakere süreçlerinin en güncel örneğinin 2008’de Gambari süreciyle başlayıp 2017’de Crans-Montana’da Rum tarafının uzlaşmazlığı ve maksimalist talepleri nedeniyle bir kez daha sonuçsuz kaldığını bizzat Erhürman yaşamamış mıdır? Erhürman, anketlerde geride kaldığını gördükçe hiddete kapılmakta, Cumhurbaşkanı Tatar’a saldırarak, yaşanmış gerçekleri halkımızdan saklamakta ve saptırmaktadır. Erhürman,masadan kaçan/uzlaşmaz olanın,sayısız çözüm fırsatını heba edenin Güney Kıbrıs Rum yönetimleri olduğunu gizlemeyi, iki devletli çözüm siyasetimizi ‘çözümsüzlük’ diye nitelemeyi, KKTC-Türkiye yönetimlerini masadan -diyalogtan kaçan taraf olarak gösterip suçlamayı, karalamayı sürdürmektedir. Kıbrıs Türk halkının haklarını aramada zafiyet içerisinde olan teslimiyetçi Erhürman siyaset ve diplomaside, gerektiğinde dik duruş sergilenmesi, tavır konulması ve icabında masaya elini vurarak kalkılması, diyalog kapısının kapatılması gerektiğini bilmesine rağmen boş tenkitlerle Cumhurbaşkanı Tatar’a saldırmayı tercih etmektedir. Erhürman’da emperyalist Batı’nın telkinlerine karşı dik duracak cesaret ve yürek yoktur. Teslimiyetçi Erhürman,hiç sıkılmadan büyük bir pişkinlikle, Cumhurbaşkanı Tatar’a kuzu kuzu herkesle görüşülmesi gerektiğini salık vermektedir. Onursuz siyasetin ve teslimiyetin temsilcisi federasyoncu Erhürman’a göre, Kıbrıs Türk halkına her türlü düşmanlığı yapan Rum tarafı, AB,ABD ve BM ile Cumhurbaşkanı Tatar diyaloğu sürdürmeli, teması kesmemelidir. Erhürman’a soruyorum:

  • Annan Planı referandumuna yüzde 76 HAYIR oyu vererek reddeden Kıbrıs Rum halkının ve Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıs Türk halkıyla eşitlik temelinde güç ve refah paylaşmaya hazır olmadığı açıkça ortaya çıkmadı mı? Rum tarafı Crans Montana’da çözüme ramak kala masayı terk etmedi mi? 1968’den beri aralıklarla sürdürülen müzakerelerde Rum tarafı ile görüşülmedik hiçbir konu kalmamıştır. Son dönemde Rum lider Hristodulidis Kıbrıs Türk halkına karşı her türlü düşmanlığı açıkça göstermekte, Mart ayında Cenevre’de üzerinde mutabakata varılan 6 maddelik GYÖ’ler ile ilgili uzlaşmazlığı sürmekte ve Kıbrıs Türk halkına adada yaşam hakkı tanımamaktadır. Bu gerçekler ışığında Cumhurbaşkanı Tatar’ın uzlaşmaz Hristodulidis ile konuşacağı herhangi bir konu olabilir mi?
  • Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nin, 26 Nisan 2004’te Kıbrıs Türklerine yönelik izolasyonların ön koşulsuz olarak kaldırılması yönünde aldığı kararın bugüne kadar uygulanmamış olması, AB’nin adaletsizliğini ve güvenilmezliğini göstermiyor mu? Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunamamasına ve Annan Planı’nı ezici bir şekilde reddetmesine rağmen Kıbrıs Rum tarafının, 2004 yılında hukuka aykırı ve tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne tam üye yapılmış olması, Annan Planı lehinde oy kullanmış olan Kıbrıs Türk halkının ise hukuka aykırı kısıtlamalara ve izolasyona maruz kalmaya devam etmesi, AB ile diyaloğun kesilmesi için yeterli sebep değil midir?
  • BM Genel Sekreteri Guterres’in, 2017’de Crans Montana’da Türk tarafının tüm esnekliğine rağmen masadan kaçan tarafın Rumlar olduğunu bilmesine, 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de Gayri Resmi 5+BM Toplantısı’nda ve sonrasında atadığı Özel Temsilcisi Holguin’in taraflar arasında ‘Ortak Zemin’ olmadığını çok net bir şekilde ortaya koymasına rağmen iyi niyet misyonunu sürdürmesi doğru mudur? Geçtiğimiz 17-18 Mart tarihlerinde yine Cenevre’deki Zirve’de Rum tarafının uzlaşmazlığı apaçık ortadayken Guterres’in GYÖ’lerle süreci diri tutmaya çalışmasını kabullenip BM ile diyaloğun sürdürülmesi ne kadar doğrudur?

Bütün bu olumsuzluklara rağmen dostlar alış verişte görsün misali nafile temas ve diyalogların kime ne faydası olabilir? Zaman kaybından ve Rumun bizden gaspettiği statüsünün devamını sağlayan süreçler yerine enerjimizi devletimizin tanınmasına ayırmamız, tanınmaya odaklanmamız en gerçekçi yol değil midir?

YORUMLAR

  • 0 Yorum