FAHRİ VAR

FAHRİ VAR

VAR ODASI
[email protected]

BİR İLÇEDİR BİR KASABADIR ÇOCUKLUĞUNUZ KİMİ ZAMAN

03 Eylül 2019 - 09:46

Bana kalırsa romandan şiire, kurgudan coşkuya evirilen her sanat biçiminin ham maddesi anılardır. İnsanoğlunun en önemli özelliğidir anlatmak. Ruh dünyası anlatarak oluşan başka bir canlı yoktur. Gördüğü, duyduğu, yaşadığı, ilginç şeyleri değil sadece sıradan zamanlarda kendi sıra dışı duygularını beklentilerini özlemlerini paylaşmaktır anı denilen yaşantı… siz bunu sadece geçmişteki şekli itibariyle değil geleceğe evirilen yanı itibariyle de değiştirme arzusunu fiktif bir anlatı bağlamında anlatmaya başladığınızda bunun adı roman olur, hikaye olur, senaryo olur, tiyatro olur. Zira işin “şöyle olsaydı” kısmı yaşantının/anı anlatmanın birkaç tık üstüdür. Ama olayı sadece edebi yetiye indirgeyerek anıyı böylece sığ bir değerlendirmeye mahkum etmek doğru olmaz. Evet neticede gerçek bir yaşantının neticesi olsa da sonuçta bir zihnin eseri olarak ortaya çıktığı için fiktif/itibari dünyaya ait olması itibariyle estetik yanı ağır basan bir türdür diye düşünüyorum. Kim kendisiyle baş başa kaldığında iyi bir anı yad ederek hülyalar dalmaz ya da baş başa kaldıklarıyla bu anı paylaşarak tüketme makamında üretmez? Ya da kim aklından atamadığı zor bir anı yeniden üretme anında terler içinde kaldığının ve şimdi o anın hayaletiyle cebelleştiğinin titreyip farkına varmaz kimi zaman?

Bizde kasaba/ilçe edebiyatını o yer/yörenin sınırları içerisinde bireyin hapsolmuşluk etrafındaki yaşantılarını kurgusal bağlamda en güzel işleyenlerden biridir Yusuf Atılgan… Açıkçası bir kasaba sınırları içerisinde uçsuz bucaksız hayalleri ile düştüğü gerçeğin zemini arasındaki trajediyi ele alan eserler her zaman ilgimi çekmiştir. Çocukluğu kasaba ebadında bir ilçede geçen biri olarak ben de ister hatıra olsun ister kurgu olsun bu tarz yaşamışlıkları ele alan edebiyatı bir başka severim.

New York Times yukarıda ifade ettiğimiz, hem psikolojik hem de edebi nedenlerin değeri ve önemini belki bir kere daha son elli yılın her yıla bir kitap gelecek surette bir elli kitaplık bir seçkisini oluşturmuş. New York Times’ın seçtiği bu elli kitap arasında ilgimi çeken Maryy Kar’e ait The Liars’ Club adlı kitabı oldu. Kitap 1995 yılında çıktıktan sonra yazarına da ün kazandıran ve yaşadığı Doğu Teksas’ta küçük bir kasabada bir çocuğun gözünden yaşanmışlıkları ele alan bir eser. 1955 doğumlu şair, denemeci ve bir anı yazarı olan Marry Kar, bu kitabında kendisinin de beş yaşında olduğu bir dönemi ele alarak Doğu Teksas’ın bir kasabası etrafında 1960’ların dünyasından çocukluğa, kasabaya ve hayallere dönük bir yaşanmışlık çeşnisi sunuyor, anı severlere. Elbette bu kitap sayesinde sadece bir yazarın geçmişine değil onun onun şiirlerinde saklı kodlara da vakıf olma fırsatı buluyorsunuz.

Her insana göre bir lezzet, müzik, sanat anlayışı olabileceği gibi bence her insana göre bir yaşanmışlık kalıbı vardır. İşte size kabaca tam elli kitap okuyup şimdilerde yaygın bir ergen mottosu olan “olayını bulmak” için bir fırsat. Belki sadece hayata dair değişen duygularınız değil stiliniz, algınız ya da rolleriniz olabilir. Bu yazıyı kaleme aldığım zaman itibariyle

YORUMLAR

  • 0 Yorum