ON PUAN FENERBAHÇE İÇİN

Bu hafta sonu, müthiş heyecanlı geçti, derbi maçlarında milyonlarca futbol sevdalısı insanlar hop oturup hop kalktı, maçların bitiminden sonra tek bir takım, haftayı en karlı kapatan Fenerbahçe oldu. Beşiktaş karşısında aldığı üç puan ve büyüklerin kaybettikleri puanları toplayınca Fenerbahçe on puanlık bir avantaj sağlamış oldu.

Bu müthiş karşılaşma ve özellikle Beşiktaş ve Sergen Yalçın için söylenecek birçok şey var, ancak bir Beşiktaş'lı olarak susmayı tercih ediyorum, en son yazımın başlığı "ÇARESİZ SERGEN HOCA" şeklindeydi, hem o yazımda hemde Sergen Hoca Beşiktaş'a imza attığında görüşlerimi önceden dile getirmiştim. Böyle giderse bırakın lig üçüncülüğünü, istikrarlı Samsunspor ve Göztepe'nin bile altına düşer demiştim ve öylede oldu, şimdi ise yeni bir tehlike daha var ve umarım bu defa ben yanılırım. Beşiktaş istikrarsız ve öngörüsüz Sergen Yalçın ile devam ederse, bu gidişle Konyaspor ve Başakşehir'in bile altına düşebilir, dünkü maç için tek bir söz söylemek istemiyorum, ancak bu takımı düzeltebilmem icin iki üç transfer sezonuna ihtiyaç var, demek cehaletinde bulunan bir hoca, kim olursa olsun o takımın başında kalmamalıdır, birçok insan aynı görüşte ve herkes Sergen Hoca'nın tekrar futbol yorumculuğuna dönmesini bekliyor. Umarım yönetim gereğini yapar ve asırlık Beşiktaş birçok saçmalıklar içinde daha fazla zaman kaybetmez.

Dediğim gibi, maçın analizine girmek sayfalar dolusu ve ağır yazılar gerektirir bu yüzden yapılan büyük yanlışları Beşiktaş'ın cefakar taraftarlarına bırakıyorum.

Fenerbahçe'nin üçüncü golü ise tam anlamıyla ders niteliğindeydi. Ölü bir pozisyondan, kendi kendine asist yapmak ve gol atmak gerçekten golcülere örnek olacak bir aksiyondu ve bu gol yıllarca hatırlanacaktır. Müthiş hızlı ve yürekten bir hamle ile topu kapan, ışık hızıyla yerden kalkıp havadaki zor topu harika bir vuruşla köşeye gönderen John Duran için yapılacak tek şey onu ayakta alkışlamaktır. Bu maçın kahramanı '
"DURAN EMMİ'DİR".

Derbiler oynandı ve bitti, Süperlig'de gündemden hiç düşmeyen gol krallığı yarışındaki milyon Euro'luk golcüler haftayı suskun geçirdiler. Onuachu, Osimhen, İcardi, En Nesyri ve Talisca haftanın suskun ayakları oldular, aslında bu durum bile çok alışmadığımız şaşılacak bir olay.

Bu müthiş golcülerin dışında, kimsenin dile getirmediği, sessiz ve derinden giden, gol krallığı yarışında bende varım diyen bir oyuncu daha var Süperlig'de. Uzun zamandır takip ettiğim, Başakşehir'de oynayan Özbek asıllı SHOMURADOV attığı gollerle en tepedeki santrafor oldu. Özbek Milli futbolcu yıllarca İtalya'da oynamış ve tecrübe kazanmış eski tip bir santrafor, yaptığı çapraz koşular, hızı, güçlü fiziği ve tek vuruşlarla aslında çok dikkat çekiyor, inanıyorum bazı yorumcular yakında bu oyuncuyu görmüş olurlar.

Galatasaray - Trabzonspor derbisinide zevkle seyrettik, her iki takımıda kutlamak gerekir ve bu iki büyük takımımız, inanıyorum sezon bitene kadar bizlere çok daha güzel ve heyecanlı maçlar seyrettirecekler. Trabzonsporda her geçen gün büyüyen bir "KÜÇÜK DEV ADAM” var, hızlı bir şekilde onun gelişimini zevkle takip edeceğiz ve inanıyorum Trabzonspor bu oyuncudan çok para kazanacak. Alkışlar "OULAYİ” için.

Yazımın son bölümünde ise bir şeyi tekrar hatırlatmak istiyorum, Mourinho gittikten sonra takımın başına geçen TEDESCO'yu topa tutan ve koro halinde gitmesi için neredeyse tempo tutan futbol cahillerine şöyle seslenmiştim bu köşemden, bu bilgisiz futbol akbabalarının Tedesco'dan öğrenecekleri çok şey var, eğer Başkan ve yönetim sabırlı davranırlarsa, eleştiri bombardımanı yapanlar mutlaka yakında "TEDESCO HOCA'DAN" özür dileyeceklerdir demiştim. Alman disiplinini her şekilde yansıtan ve takım ruhunu canlandıran Hoca şimdi herkes tarafından takdir ediliyor. Atılan gollerden sonra yedek kulübesinin ayağa kalkışı ve tek vücut oluşu sanırım Hoca'nın neleri başardığını net olarak gösteriyor. Alkışlar birde “TEDESCO HOCA" için.


Tolga Güneş