Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

Biliyorum hepinizin aklı 18 milyon kişinin seyrettiği o malum videolarda..

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu
18 Mayıs 2021 - 11:37

Ama ben o konuya girmeyeceğim...

Memleketin bunca meselesi varken benim aklım Upper Cihangir’de...

Neden derseniz, Upper Cihangir’in “seviyeli magazincilerinin” üzerine pandemi tembelliği çöktü.

Magazin halısı Upper Cihangir’in altından çekiliyor da haberleri yok..

O yüzden iş yine bana düştü ve bu sosyal sorumluluğumu yerine getiriyorum.

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

En vahimi de halıyı çeken kim biliyor musunuz...

Türk basınının yarım asırlık eski tüfek siyaset yazarları...

Mesela Milliyet gazetesinin en ağır siyaset yazarlarından Melih Aşık geçen gün öyle bir şey yazdı ki...

Benim diyen Upper Cihangir magazincisi yazamaz...

*

Haber şu...

Ajda Pekkan Türk basınının en ağır iki siyaset köşe yazarının önünde çırılçıplak soyunmuş...

Kim bu iki köşe yazarı... Sizi biraz merakta bırakacağım ki olayın tam aslını öğrenin...

Olayı Milliyet gazetesinin köşe yazarı Melih Aşık önceki gün köşesinde yazdı.

Oradan aktarıyorum...

HANGİ KULÜPLER İÇTİKLERİ VİSKİNİN PARASINI ALMADI

MELİH Aşık yazıyor:

“Sene 1969... Ankara’da televizyonda yoğun ve yorucu bir çalışma dönemi geçirdik. Yaz gelmişti. Ne yapalım? Programlarda İstanbul’u ihmal etmiştik. Hadi ‘İstanbul Eğleniyor’ diye bir program çekelim dedik. Ben yapımcı olacaktım, Tunca Yönder yönetmen, Altan Öymen senarist ve takdimci.

İlk gece ilk durağımız Sıraselviler’deki ünlü Kulüp 12 idi.

Bize özel ilgi gösterdiler. Daha oturur oturmaz hızlı bir servis başladı. Tunca Yönder kâh kameraman ile etrafı resimliyor kâh masaya gelip viskisini yudumluyordu. Ehlikeyif arkadaşımız viski severdi. O yıllarda viski hayli pahalıydı ama arkadaşımız umursamazdı. Biz de ona eşlik ediyorduk. Sahnede Huysuz Virjin izleniyordu. Keyfimiz yerindeydi. Gecenin sonunda hesap istedik. Borcunuz yok, dediler. Israrlar fayda vermedi beş kuruş ödemeden çıktık.”

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

İkinci durakları Kulüp Lalezar olmuş. O günlerin en gözde gece kulübü. Patron Egemen Bostancı tarafından orada da müthiş güzel ağırlanmışlar. Orada da hesap alınmıyor. TRT’ciler gelmiş hesap mı olur...

Üçüncü kulüp Karavan...

İşte orada önlerine öyle bir hesap gelmiş ki...

Neyse bizim asıl meselemiz Ajda Pekkan...

Şimdi ona geliyorum.

ABİ AJDA’NIN SAKLAMADIĞINI SEN NİYE SAKLAMAYA ÇALIŞTIN

GELELİM Ajda Pekkan’ın soyunma olayına...

Olay üç TRT’cinin gittiği ikinci kulüp Lalezar’da geçiyor.

O gece sahnede Ajda Pekkan var. Ajda programını bitirdikten birkaç dakika sonra haber göndermiş. Üç TRT’ciyi odasında bekliyor.

*

Gerisini Melih Aşık’tan dinleyelim:

“Kameraman, Tunca Yönder, Altan Öymen hep birlikte ve heyecan içinde Ajda’nın odasına yollandık.

Altan Abi’nin önceden tanışıklığı vardı Ajda ile, önden o girdi. Ben arkasından. Daha da arkada diğer ekip.

Biz kapıdan girerken Ajda sahne kıyafetini çıkarıyordu. Tam elini arkaya atıp üstünü çıkarırken Altan Ağabeyimiz öne atılıp Ajda’nın önünde vücuduyla bir perde oluşturmasın mı?

Kafasını da yana çevirdi ki önünü görmesin. Böylece Ajda’nın göğsünü bizden saklamış oldu. Böylece biz hiçbir şey görememiş olduk.

Altan Ağabey’in Ajda’nın mahremiyetine gösterdiği bu duyarlık sonraki yıllarda aramızda espri konusu oldu.

- Abi ne lüzum vardı yahu, kadının saklamadığı şeyleri sen neden saklamaya çalıştın, falan diye şakadan serzenişte bulunurum, delidolu gençlik yıllarımıza birlikte güleriz.”

*

Evet Ajda Pekkan’ın Upper Cihangir’in arka odalarında o günün üç TRT’cisi, bugünün iki anlı şanlı siyaset yazarının önünde soyunma hikâyesi bu...

Ancak devamı da var...

Tuğrulll...

“Upper Cihangir benden sorulur” diye geziyorsun ama...

Bak artık siyasetin ağır abi köşe yazarları senin mahallende senden rol çalmaya başladı...

Uyuma... Bak olayın devamı da var..

MADEM GELDİK AYIP OLMASIN BİR DE KİBRİTÇİ KIZIN TRAJEDİSİNİ YAZALIM

TABİİ kulüplerden çıkınca, taşıdıkları sosyal sorumluluklar, solcu yanları siyaset yazarı akıllarına gelmiş.

Memleketin onca meselesi varken gelip Ajda’nın göğüsleri falan yazmak olur mu...

Madem geldik bir de mahallenin sosyal meselesine ve yaralarına girelim demişler...

Beyoğlu’nun, Upper Cihangir’in kibritçi kızlarının, çiçekçilerinin, emekçilerinin sorunlarını da çekelim demişler...

Böylece bir de “Sosyal Beyoğlu” belgeseli çıkmış ortaya...

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

AHMET ARSAN’IN DÖNÜŞÜ
MUHAFAZAKÂRLAR MAHLER VE PİNK FLOYD YAZAMAZ MI

Hani bir zamanlar muhafazakâr mahallenin cıvıltılı bir hergele yazarı vardı ya...

Adı Ahmet Arsan’dı... Kayboldu şimdi ortalardan...

Hergeleliği biraz ben yükleneyim ve o mahalleye dalayım.

Muhafazakâr mahallenin muhalif gazetesi Karar’ın yazarı Mehmet Ocaktan, hafta sonları çok güzel müzik yazıları yazar.

İyi bir caz müziği dinleyicisi... Bilgisi de çok iyi...

Aynı zamanda pop ve klasik müziği de çok seviyor.

Önceki hafta bir yazısını Mahler müziğine ve onun Beşinci Senfonisinin kullanıldığı “Venedik’te Ölüm” filmine ayırdı.

Yazıyı çok sevdim ve ben de altına yorum yazdım.

Ama o ne...

Okuyucularının bazıları bir yüklenmiş ki...

Yok o gece Kadir Gecesi’ymiş, böyle yazı yazılır mıymış...

Yok muhafazakâr ve ciddi bir yazar kimsenin bilmediği Mahler mi yazarmış...

Yahu arkadaşlar, siz hâlâ 2010’ların eski Türkiye’sinde mi kaldınız...

Türkiye değişti...

Şu son 15 yılda ortaya çıkmış amigo muhafazakârları bir kenara bırakın, Ocaktan gibi bu işin gerçek mücadelesini veren insanlar 1970’lerde Foucault, Derrida, Levi Strauss, Althusser, Sartre, Camus okuyan insanlardı...

Şimdi sonradan gelme çakma muhafazakâr takım gözden düşerken, o münevver eski tüfekler yine ön plana çıkıyor.

Mesele bu...

Alışın...

HAFTANIN KLASİĞİ 1

ÇELLO VE SCHUBERT

KLASİK müzik sevenler için geçen cuma çıkan yeni bir Schubert yorumunu tavsiye edeceğim.

Franz Schubert: “Du Bist die Ruh; D. 776
(Tranc. For Cello & Piano” Kian Soltani, Aaron Pilsan.

Çok dengeli ve yumuşak bir yorum...

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

HAFTANIN KLASİĞİ 2

BİR BAHARIN SESİNDEN MEDİTASYON DİNLEMEK

HEP diyorum Güney Koreli müzisyenler harikalar yaratıyor diye...

İşte geçen cuma yine harika bir virtüöz ve yorumu geldi.

Bomsori Kim...

Jules Massenet: “Thais: Meditasyon”; Bomsori Kim; NFM Wroclaw Philarmonic; Giancarlo Guerrero.

Bütün hafta sonu beni mest etti...

Bomsori Kim’i ilk defa 2019’da Ayşe Arman’ın bir yazısında okumuştum.

Adı “Baharın Sesi” anlamına geliyormuş.

YAHU BEN ONU RENKSİZ TATSIZ ASEKSÜEL BİR ADAM SANIRDIM

BILL Gates’in ne zaman bir fotoğrafını görsem, onu kuru, renksiz, esprisiz, tatsız tuzsuz bir adam sanırdım.

İlk defa hakkındaki belgesel filmi seyrederken fark ettim.

Meğer esprili bir tarafı varmış.

Mesela Afrika seyahatine çıkarken yanına kâğıt baskı kitaplar alması, onları plastik bir torbaya koyup taşıması...

Warren Buffett’la hamburger yerken yaptıkları sohbetler çok renkliydi.

Ama asıl şaşırtıcı olanı yeni öğreniyoruz.

Ben o ifadesiz yüzün arkasında aseksüel bir adam var sanırdım.

Meğer bildiğimiz basbayağı bir “azgın teke” varmış...

Ajda hangi iki ünlü yazarın önünde çırılçıplak soyundu

İYİ DE BOŞANDIĞI KARISI İLE DE ÖYLE TANIŞMADI MI

DÜNYANIN en ciddi gazetesi The New York Times, “seviyeli magazin” derken işi bayağı ilerletti...

Dün Melinda ve Bill Gates’in boşanma haberinin öyle ayrıntılarına girdi ki, Upper Cihangir magazincisi Tuğrul Eryılmaz bile yaya kalır.

Meğer Bill Gates, yanında çalışan kadınlardan birine asılmış ve yemeğe çıkma teklif etmiş.

Haber öyle yazılmış ki, sıradan bir evlilik dışı ilişki teklifi “Acaba cinsel taciz mi” sorusunu akla getiriyor.

Demek ki dijital dünyanın bu aseksüel görünümlü adamı meğer bir seri yemeğe davet zamparasıymış...

İyi de Bill Gates şu an evli bulunduğu karısı Melinda’ya da ilk çıkmayı aynı şekilde teklif etmemiş miydi... Melinda da o sırada Microsoft’ta çalışıyordu ve şirketin park yerinde Bill Gates ona yemeğe çıkma teklif etmişti...

Diyeceksiniz ki, o sırada ikisi de evli değildi...

İyi de kanunen suç olmayan, toplumun bir bölümü için ahlaken ayıp sayılan bir davranışı suçmuş gibi anlatmak biraz abartılı değil mi...

Tam öyle diyecekken, işin bir de başka yönünü öğreniyoruz.

Aseksüel görünümlü adamın, cezaevinde intihar eden çocuk pornocusu Jeffrey’le arkadaşlığı var...

Haa bak orada gerçekten somut bir davranış varsa...

O zaman yukarıdaki “abartı” lafımı geri alıyorum...

ERTUĞRUL ÖZKÖKHÜRRİYET GAZETESİ

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum