AKP, "dava" ve mafya ile ortaklık

Birilerinin cepleri dolarken, "dava", ahlaksızlıkları, yolsuzlukları, kanun dışı eylemleri örtbas edecek bir şal işlevi görüyor

AKP, "dava" ve mafya ile ortaklık
15 Mart 2023 - 10:04

 

İktidardaki Cumhur İttifakı'nın küçük ortağı MHP'nin, örgütlü suç çeteleriyle arasına mesafe koymak konusunda bir derdi olmadığını, bazı suç örgütü liderlerini hapisten çıkarmak için gösterdiği olağanüstü çaba sırasında öğrenmiştik.

Kamuoyunda bu ilişki, "eski yol arkadaşlarının hapiste kalmasına gönlü razı gelmediği için böyle yapıyor" gibi algılansa da aslında temel neden, bu rejimde yasal olan ile yasadışı olan arasındaki mesafenin iyice kapanması.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün 2022 yolsuzluk algı endeksinde Türkiye'nin 180 ülke arasında 101. sıraya gerilemesine neden olan da zaten bu.

Türkiye, son 10 yılda bu konuda en hızla geriye giden ülkelerden biri.

Yolsuzlukların olduğu yerde mafyanın güçlenmesi kaçınılmaz.

Yasa dışı servet büyüdükçe, ondan pay kapmak isteyen mafya da büyür.

Suç örgütleriyle mücadele etmekle görevli kurumların da giderek bu işte gönülsüzleşmesi hatta bazı mensuplarıyla bu çeteleşmenin kenarında da olsa yer alması ise doğal bir sonuç.

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin'in "fotoğraf albümü" bu konuda ilginç bir örnek.

Çetin'in albümünde "çete kurmak ve cinayet" suçlarından hakkında verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onandıktan sonra Gürcistan'a kaçan çete lideri Galip Öztürk ile samimi fotoğrafları vardı.

Öztürk'ün, Çetin'i Jandarma Genel Komutanlığı karargâhındaki makam odasında ziyaret ettiği, aynı şekilde Çetin'in de Öztürk'ün evine misafirliğe gittiği ortaya çıkmıştı.

İstanbul merkezli "gasp ve haraç çetesinin lideri" Selahattin Yılmaz'ın oğlu Alperen Göktuğ Yılmaz'ın, İnstagram hesabında, babasının Jandarma Genel Komutanlığı karargahında Orgeneral Arif Çetin'e gerçekleştirdiği ziyaretten bir fotoğraf paylaştığı da hafızalarımızda.

En son olarak Alaattin Çakıcı'nın danışmanı olduğu ileri sürülen bir kişinin Orgeneral Arif Çetin'i ziyareti sırasında çektirdiği bir fotoğrafı gördük.

Susurluk Çetesi'nin bir benzerinin iş başında olduğunu düşündürten fotoğraflar bunlar.

Örgütlü suç çeteleriyle böylesine içli dışlı birisinin, Jandarma Genel Komutanlığı makamına getirilmesi, ortaya çıkan bunca rezilliğe rağmen orada tutulmaya devam etmesi bir "ihmal" olabilir mi?

Amerikalı şair Marianne Moore'un dediği gibi; "ihmaller tesadüf değildir."

Bütün bunlardan sonra Jandarma teşkilatının yeminine ve kanunlara bağlı görevlileri aynı şevk ve iştiyakla görevlerine devam edebilirler mi?

Böyle şeyler tekrarlandıkça devletin adaleti sağlamakla görevli kurumlarının işlevini yitirdiğini, iç güvenliği sağlamak amacını taşıması gereken kurumların kirlendiğini görürüz.

Bir sonucu da bürokrasinin bu batağın içine çekilmesidir.

Seyhan Avşar'ın Halk TV'de ortaya çıkardığı bir tuhaf ilişki, bütün bu gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirilemez.

Uyuşturucu kaçakçılığı, yasa dışı bahis, kumar, kara para aklama, şantaj gibi suçlarla ilişkili, Kıbrıslı Halil Falyalı, Türkiye'de polis tarafından arandığı dönemde bir şirket kurmuş.

Şirketin ortakları Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, kardeşi Halil İbrahim Serim ve mafya lideri Halil Falyalı.

Şirketin sermayesi 11 milyon 25 bin TL iken, Serim kardeşlerin hisse oranı yüzde 10.

Şirket, arazi satışı, inşaat, makine ithal ve ihracı, her türlü restoran, bar, gece kulübü, diskotek işletmesi gibi faaliyet dalları seçmiş.

Serim biraderlerin babası Maksut Serim ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, belediye başkanlığından beni yanında olan bir isim.

Bir dönem örtülü ödeneğin yönetimi de uhdesindeydi. Şu anda da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı!

Falyalı gibi bir suç örgütü lideri, bu iki delikanlıyı nereden buldu da ortak oldu?

Serim'in iki oğlu şirkete sermaye olarak konulan parayı nereden denkleştirdi?

Yoksa onlar adına sermayeyi de Falyalı mı koydu?

Cumhurbaşkanı'nın en yakınındaki adamlardan biri, çocuklarının bir suç örgütü lideri ile ortak olacağını duyduğunda ne dedi? "Aman evladım uzak durun bu tiplerden" mi dedi yoksa "aferin" mi çekti?

O makamdaki birisi, çocuklarının ortaklık edeceği şahsın kim olduğunu, neyle suçlandığını bilmiyor olabilir mi?

Bu ortaklığın asıl nedeni, o sırada Türkiye'de aranmakta olan Falyalı'nın siyasi koruma arayışı mıydı?

"Yüzde 10" hisse bu arayışın bedeli olarak mı el değişirdi?

Gördüğünüz gibi "yerli ve milli aile değerlerimiz" diye ağızlarından laf düşmüyor ama çoluk çocuk mafya ile iş tutabiliyorlar.

Bu partinin tabanında, yöneticileri arasında hâlâ "davaya sahip çıkmak" gibi dertleri olan, temiz insanlar kaldığını biliyoruz.

Ancak yavaş da olsa ortaya çıkıyor ki bazıları için "dava" çok ama çok farklı bir zeminde cereyan ediyor.

Birilerinin cepleri dolarken, "dava", ahlaksızlıkları, yolsuzlukları, kanun dışı eylemleri örtbas edecek bir şal işlevi görüyor.

Eğer bu seçimde iktidar değişirse ortalığa saçılabilecek rezilliklerin boyutlarının ne olabileceğini tahmin etmeyi de sizlere bırakıyorum.

Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın danışmanı Ferhat Aydoğan (sağ baştan ikinci) ziyarete ilişkin fotoğrafları sosyal medya hesabında paylaştı

* * *

Öyle olduğu için böyle oluyor

Türkiye'ye yönelik yabancı yatırımların bir süredir azalmaya devam ettiğini biliyoruz.

Yeni ortaya çıkan bir gelişme ise Türkiye'de yerleşik olanların yurtdışına yönelik yatırımlarındaki rekor artış.

2000'li yılların ilk 10 senesinde en fazla yüzde 10 düzeyinde olan giden yatırımlar / gelen yatırımlar oranı, son 10 yıldaki gelişmelerle yukarı yönlü bir seyir izledi ve nihayet 2022'de yüzde 61,9'a ulaştı.

Mehmet Kaya'nın bu konudaki haberini ekonomim.com sitesinde okudum.

Yurtdışına yapılan doğrudan yatırımların içinde önemli miktarda gayrimenkul alımı olduğunu da hatırlatayım.

Bunun nedenleri arasında Türkiye'de geleceğe yönelik güvensizlik ön sıralarda geliyor.

İnsanlar kendilerini güvensiz hissettikleri ölçüde varlıklarını dışarıda değerlendirmeye yöneliyorlar.

Mafyatik ilişkilerin yoğunlaşması, yolsuzlukların artması, devletin kurumlarına olan güvenin azalması bu sonucu doğuruyor.

İnsanların huzursuz bir ortamda yaşamak istememeleri, güvence arayışının yurtdışında bulunmasına yol açıyor.

Türk sermayesi de aniden emperyal heveslerle, yabancı ülkelerdeki işgücünü, kaynakları sömürmeye yönelmiş değil.

Bugünkü rejimin doğal bir sonucu.


Mehmet Y. Yılmaz

@MHMTYKPYLMZ[email protected]
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum