Aldatma hızla artan ve kanayan toplumsal bir yara haline geldi

CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Dr. Cem Keçe, toplumumuzda aldatmanın hızla kanayan bir yara haline geldiğini belirterek, yapılan araştırmaların aldatma oranlarının her geçen yıl arttığını, erkeklerin yaşları ilerledikçe kadınların ise genç yaşlarda aldatma eğilimi gösterdiğini açıkladı.

Aldatma hızla artan ve kanayan toplumsal bir yara haline geldi
18 Temmuz 2019 - 22:33 - Güncelleme: 19 Temmuz 2019 - 09:25





Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED)’in hem internet üzerinden hem de yüz yüze yapılan anket çalışmasının verilerine göre Türkiye’de erkeklerin yaklaşık yüzde 58’i, kadınların ise yaklaşık yüzde 40’ı evlilikleri süresince en az bir kere olmak üzere evlilik dışı ilişki yaşadığı bildirildi. İstatistikler, cinsiyetlere göre aldatma oranlarının her geçen yıl artış gösterdiğini ve erkeklerin yaşları ilerledikçe kadınların ise genç yaşlarda aldatma eğilimi gösterdiğini ortaya koyuyor.






CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Dr. Cem Keçe aldatma rakamlarının aslında daha yüksek olduğunu, fakat araştırma sonuçlarına yansımadığını belirterek şöyle söyledi: “Ne yazık ki toplumumuzda aldatma hızla kanayan bir yara haline geldi. Sadakatsizliğin ve aldatmanın bağlılık hissetmemek, yalan söylemek, kıyaslama yapmak, sözünü tutmamak, sırları ifşa etmek ve sır saklamak, bencillik, adaletsizlik, saygısızlık, soğukluk, güvensizlik ve bir başkasına daha çok güvenmek, evliliğe, yeni doğacak çocuğa, yakın bir ilişkiye vb. hazır olmadığını söylemek gibi ‘bilinmeyen’ türleri, ‘bilinen’ türlerine yani cinsel, duygusal, sanal sadakatsizliklere ve aldatmalara zemin hazırlar. Ayrıca erkeklerin bir kısmı evlilik dışı bir partnerle sadece bir kere yaşanılan cinsel ilişkiyi aldatma olarak görmüyor. Kadınların bir kısmı ise cinsellik olmayan bir evlilik dışı ilişkiyi aldatma olarak kabul etmek istemiyor. Toplumumuzda erkeklerin genelinde aldatma, evlilik ile eşzamanlı sürdürülen bir başka ilişki olarak algılanıyor. Sadakatsizliği cinsellik öncesi evrede bırakma eğiliminde olan kadınlar ise gizli bir yemeği, duygusal yazışmaları, sarılmaları aldatma olarak adlandırmayarak vicdanını rahatlatmak istiyor.”






Toplumun aldatma tanımını kendi menfaatleri doğrultusunda çarpıttığını vurgulayan Keçe, sadakatsizliği şöyle tanımladı: “Sadakatsizlik; mevcut eşin veya partnerin bilgisi veya izni veya rızası olmadan üçüncü bir kişi veya kişilerle bir veya birden fazla yaşanan duygusal ve/veya cinsel ilişkidir, yakınlaşmadır, en özel ve en değerli olması gereken ve hayatın merkezine alınması gereken partnere bu değerin verilmemesidir.”







Keçe ayrıca, toplumun bazı bahanelere sığınarak sadakatsizliği kabul edilebilir göstermeye çalıştığının altını çizerek, “Her sadakatsizlik birbirinin aynı olmasa da hiçbir bahane sadakatsizliği kabul edilebilir kılmaz; fakat arkasındaki motivasyona göre bazıları affedilebiliyor” dedi.






ALDATMA VE SADAKATSİZLİK AYNI ŞEY DEĞİL

Kadın-erkek ilişkilerinde “aldatma ve sadakatsizliğin” aynı şey olmadığını ifade eden Keçe, “Yargısız bir ‘karar’ ve bir ‘seçim’ olan sadakatsizlik, duygusal, bilişsel, fiziksel, sosyal ya da tinsel açılardan eşi kandırmaya yönelik eylemlerin ‘gizlice’ ve ‘eşin bilgisi dışında’ sürdürülmesidir, yani partnerin bilmediği sırların varlığını ifade eder. Sadakatsizliğin bir sonucu olan ve yalan rüzgarı olarak bilinen aldatma ise, sadakatsizlik kararı ve seçimi sonucu kaçınılmaz olarak ortaya çıkan dürüstlük dışı eylemlerdir, söylemlerdir ve eşler arasındaki ilişkiyi ve evliliği tehdit edebilecek nitelikteki ‘sırların partner tarafından öğrenilmesi durumunu’ ifade eder. Yani partnerinize yakalanmadığınız sürece ‘sadakatsiz’ olursunuz, yakalandığınızda ‘aldatmış’ olursunuz. Sadakatsizlik ‘kişisel’ ve gayriahlaki bir tutum, bir niyet, aldatma ise ‘ilişkisel’ ve yıkıcı bir sorun, bir sonuç, bir eylemler bütünüdür.” dedi.



 

YORUMLAR

  • 0 Yorum