B-rezilya!

Koronavirüs salgınının ülke yönetimlerini nasıl etkileyeceği, siyaseti nasıl şekillendireceği, yeni bir dünyanın kurulmasına zemin hazırlayıp hazırlamayacağı güncel tartışma konuları arasında.

Koronavirüs salgınının ülke yönetimlerini nasıl etkileyeceği, siyaseti nasıl şekillendireceği, yeni bir dünyanın kurulmasına zemin hazırlayıp hazırlamayacağı güncel tartışma konuları arasında. 

Olumsuz örnek olarak öne çıkan iki ülke var: Macaristan ve Brezilya. 

Macaristan Devlet Başkanı Viktor Orban, 2010 yılından bu yana ülkesini adım adım diktatörlüğe götürüyor. Adı “viktatör”e çıktı. Son olarak 30 Mart 2020’de kendisini salgınla mücadele için “yürürlükteki yasaları kaldırma” yetkisiyle donattı.

Öteki örnek Brezilya...

2018’de Latin Amerika tipi ABD oyunlarıyla iktidara gelen aşırı sağcı Jair Bolsonaro, salgına karşı “sürü” bağışıklığından da öte, “yürü” yöntemini uyguluyor. Vaka ve ölüm sayısında dünya birinciliğine doğru ilerliyor. Ancak bu kesin rakamlarla ortaya çıkmayacak. Zira vaka sayısı 700 bini geçince açıklamayı yasakladı. Halkı salgını takmamaya teşvik için toplu gösteriler yapıyor, piknikler düzenliyor. 

***

Brezilya’yı 2018’e dek, 15 yıl boyunca İşçi Partili liderler Lula da Silva ve Dilma Rousseff yönetti. Bu kadar uzun süre, ABD’nin kabul edebileceği bir dönem değildi. Her iki lider de seçim kaybetmeden karanlık azillerle görevden uzaklaştırıldı. 

Bolsonaro 2018’de seçimleri aldığında şu unvanla duyuruldu:

Tropiklerin Trump’ı!

Salgınla ilgili attığı adımlar bu çağrışımı doğruluyor. Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 

Bolsonaro, Şili’nin kanlı diktatörü Pinochet’yi sevdiğini ama eksik bulduğunu söylüyor, ekiliyordu:

“Daha fazla kan dökmeliydi!”

Bolsonaro’nun, kadın milletvekili Maria do Rosario’ya aynen şunu söylediği BBC’nin de kayıtlarında:

“Sana asla tecavüz etmezdim. Çünkü sen buna bile layık değilsin!”

Dünyanın akciğeri diye anılan 5.5 milyon kilometrekarelik Amazon ormanlarının yüzde 60’ı Brezilya sınırları içinde. Yeryüzündeki tüm oksijenin yüzde 20’sini Amazonlar üretiyor. Ne yazık ki bu bölge büyük tehdit altında. Maden arayıcıları, devletin santral yapma kararları, tarım alanı açma girişimleri başlıca etken. Uluslararası çevre örgütleri kıyımı bir ölçüde durduruyordu. Bolsonaro’ya dek!

2019 yılı ağustosunda Amazonlar alev alev yandı. Tam 2 bin 500 yerde, yangın haftalarca devam etti. Yardım etmek isteyen devletlere Bolsonaro karşı çıktı, “Siz işinize bakın” dedi. Yanan alanları başka amaçlarla kullanacağını saklamadı. 

Amazonlar gibi yeryüzü cennetine acımayan, insana mı acır?

***

Baştaki soruya dönersek...

Koronavirüs salgınından sonra pek çok şeyin değişeceği kesin. Ancak bunun insanlık açısından olumlu olacağına ilişkin bir garanti yok. 

Brezilya örneğini bu nedenle özel olarak ele aldık. 

Latin Amerika ülkeleri ABD’nin arka bahçesi olarak anılıyor. Brezilya, Arjantin, Şili ile Meksika, Nikaragua, Guatemala gezilerim sırasında bu tanımı “arka balkonlar” diye değiştirmek gerektiğini gözlemledim. 

20’nci yüzyıl boyunca Latin Amerika ülkelerinde ABD destekli darbe, darbe girişimi sayısının bin civarında olduğu hesaplanıyor. Bunların tümü askeri darbelerdi.  

21’inci yüzyılda yöntem değişti. Bunun yerine sivil görünümlü ama ABD güdümlü yönetimler geldi. Bolivya’dan Venezüella’ya kadar son birkaç yıl içinde yaşananlar ortada.

Görünen o ki, eşitsizlikleri artıran, devlet yönetimi çevresindekileri kalkındırıp halkı fakirleştiren, sadece paraya sınırsız özgürlük getiren küreselleşmenin temsilcileri salgın sonrasında iktidarlarını kaybetmemek için her şeyi yapacak. 

ABD’de başlayıp Avrupa’ya sıçrayan gösteriler, bu gidişe hayır diyen bir toplumsal muhalefetin olacağını ortaya koyuyor.

Ne var ki “hayır” demek yetmiyor. Bu öncülüğü yapanların neye hayır dediklerini anlatmak kadar neye evet diyeceklerini de haykırması gerekiyor. 

İçinden geçtiğimiz günlerde düşünce ve siyaset üretme sorumluluğunda olanlar, “Koronadan sonra ne gelecek” diye sormamalı...

“Koronadan sonra şu gelmeli” diye başlayıp ufuk açmalı...

Aksi halde pek çok ülkedeki kopyalarıyla birlikte al Borsonaro’yu vur Viktor Orban’a!

Mustafa Balbay

mustafabalbay35@gmail.com