Doksan kilometre

Normal şartlarda... Hadsiz bir insan, durup durup arada kadınlarla ilgili din adına aklı evvel fetvalar verdiğinde...

Doksan kilometre
20 Eylül 2019 - 09:21
Mesela, “Dinimizin hükümleri açısından tek sorun, kadının direksiyonda yanında mahremi yokken 90 km’den fazla araç kullanmasıdır” diyebildiğinde...

Bu hükmü sosyal medyada rahatça dile getirebildiğinde...

Gülünüp geçilmelidir.

Hatta üzerine bin türlü şaka yapılabilmelidir.

Virajlar, vitesler, motorlar, tekerlekler, frenler, kırmızı ışıklar, refüjler, viyadükler, tümsekler işin içine katılıp mesele iyice sulandırılabilmelidir.

Üzerine de Nâzım’dan o şahane dize okunabilmelidir.

“Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir ne harikuladedir 160 kilometre giderken öpüşmesi.”

Ama normal şartlarda.

Eğer şartlar normal değilse...

Eğer şartlar bugünkü gibiyse...

Mesela çocuk gelinlerin ve çocuk annelerin sayısı endişe verici bir derecede artıyorsa...

Devlet adamları kadının yerinin evi olduğunu dillerine pelesenk etmişlerse...

“En az üç çocuk” söylemi siyasi bir slogan olarak atılmaktaysa...

Tarikatlar, cemaatler devlet katlarında fink atmaktaysa...

Devlet okulları ısrarla imam hatip okullarına dönüştürülmüşse...

Her okulun başına imam hatipli bir müdür dikilmişse...

Çocukların başları daha anaokulundan itibaren örtülmeye başlanmışsa...

Bu sisli ortamda daha önce de aynı şahıs bir kız çocuğunun 6 yaşında evlenebileceğini rahat rahat söyleyebilmişse...

Ve ülkede yer yerinden oynamamışsa...

Üstüne üstlük aynı şahsın kadınların araba kullanmalarıyla ilgili ileri geri fikirlerinin medyaya düştüğü şu günlerde...

Üç yıldır birçok ilde öğretmen çalışma takvimini namaz saatlerine göre ayarlayan Milli Eğitim Bakanlığı, yeni eğitim ve öğretim yılında bazı illerde ders saatlerini de artık namaz saatlerine göre ayarlamaya başlamışsa...

Laiklik kaygısı kalmayan bir ülkenin çocukları için endişelenme çıtası artık çok aşağıya inmiş demektir.

Ders saatleri namaz saatlerine göre ayarlanan çocuklar...

Okullarda artık pedagoji eğitimi almış rehber öğretmenler yerine din hocalarıyla muhatap edilen çocuklar...

Nâzım’ın yollardan, hızlardan ve öpüşmekten bahseden ve onlara görülecek güzel günler vaat eden dizelerini yüzleri kızarmadan okuyamayacak, hatta belki de hiç okuyamayacak olan, güzel günleri asla hayal bile edemeyecek olan o çocuklar...

Sadece bilinçlerinde değil bilinçaltlarında da irrasyonel dünyanın rasyonel dünyadan daha kıymetli olduğu bilgisiyle eğitiliyorlar.

O yüzden;

Toplumsal cinsiyet eşitliğine dair eğitim meselesini eğitim müfredatından çıkarıp çöpe atan...

Kızlarla erkeklerin kati çizgilerle birbirinden ayrıldığı ve inanca dair bir ahlakın biçimlendirdiği bir hayat ve giyim tarzını gerektiren din eğitimine ağırlık veren...

Kadının toplumdaki yerini her fırsatta dine ve inanca göre tanımlamayı marifet sayan bir iktidarın eline düşen bu ülkede...

Bir meczubun kadınların araba kullanmasıyla ilgili söylediği akıl almaz şeyleri aklı alan insanların ülkeyi yönettikleri ya da ülkeyi yönetenlerle ciddi bir münasebette oldukları gerçeğini hiç göz ardı etmemek gerekir.

Kadınların araba kullanması ya da kaç kilometre kullanabilecekleri...

Yanlarında mahremleri varken ne yapıp ne yapamayacakları...

İffetlerini koruma sorumlulukları...

Varlıklarının hesabını verme yükümlülükleri üzerine konuşmanın sadece ve sadece “komik” sayılacağı günlerin geri gelmesi için...

Bugün bu çıkışları ve bu çıkışlara cesaret veren resmi tasarrufları ciddiye almak gerekir.

Ki çocuklar kadınların kaç kilometre araba kullanabileceklerini düşünerek değil;

160 kilometre giderken öpüşmenin ne harikulade olacağını hayal ederek büyüyebilsinler.

Mine Söğüt


Mine Söğüt

minesogut@gmai

Cumhuriyet

YORUMLAR

  • 0 Yorum