Ekonomik kısırdöngü

Ekonomide masa başı çalışmalarıyla gerçekler örtülmeye çalışılsa da mızrak çuvala sığmıyor. Açıklanan resmi rakamlar bile gidişatın hiç de hoş olmadığını gözler önüne sererken, gerçekler çok daha vahim bir tabloyu işaret ediyor. Çözümü görmezden gelmedeki inat ise, çözümsüzlüğü her geçen gün daha kronik hale getiriyor.

Ekonomik kısırdöngü
13 Ocak 2021 - 11:30

Verileri incelemeye, önce en kangren sorunumuzdan başlayalım: İşsizlik.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ekim 2020'ye yönelik işsizlik verilerini açıkladı.

TÜİK'in verilerine göre; işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 391 bin kişi azalarak 4 milyon 5 bin kişiye, işsizlik oranı ise 0,7 puanlık bir azalışla yüzde 12,7'ye düştü.

İstihdam edilenlerin sayısı, 896 bin kişi azalarak 27 milyon 447 bin kişiye, istihdam oranı da 2,3 puanlık bir azalışla yüzde 43,6'ya düştü.

İstihdam edilenlerin sayısı tarım sektöründe 242 bin, sanayi sektöründe 82 bin, hizmet sektöründe 684 bin kişi azalırken inşaat sektöründe ise 110 bin kişi arttı.

İş gücü, 1 milyon 288 bin kişi azalarak 31 milyon 452 bin kişiye, iş gücüne katılma oranı ise 3 puanlık bir azalışla yüzde 50'ye düştü.

Normal şartlar altında işsiz sayısı ile istihdam edilenlerin sayısı ters orantılı olması gerekir. Yani işsizlik azalıyorsa istihdam arttığı içindir. Ama hem işsizlik hem de istihdam azalıyorsa, burada bir sorun var demektir. İşsizler bir halının altına süpürülüyor demektir.

İşte bu halı da "iş gücü"dür. 2020'de 2019'a göre nüfus artmasına rağmen resmi rakamlarda iş gücünün azaldığı ifade edilmektedir. 

İş gücü, nüfus artışıyla doğru orantılıdır, yani nüfus artıyorsa, iş gücü de mutlaka artar. Azalıyorsa bu, iş gücü rakamlarının örtü olarak kullanılması anlamını taşır.

Ayrıca resmi rakamlar, sahadaki gerçeği de yansıtmamaktadır. Peki, gerçekte durum nedir? Bunu da her zaman olduğu gibi Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün (ILO) hesaplama yöntemi olan "geniş tanımlı işsizlik" verileriyle bir nebze görebiliyoruz.

Disk-Ar bu çalışmayı Türkiye için yaparak bakın hangi sonuçlara ulaştı:

Geniş tanımlı işsiz sayısı Ekim 2020'de bir önceki yılın aynı dönemine göre, 2 milyon 379 bin kişi artarak 9 milyon 681 bin kişiye, işsizlik oranı ise yüzde 27'ye yükseldi. Bunun biraz detaylarına inersek; iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı 2 milyon 175 binden 4 milyon 348 bine; ümidini kaybeden işsizlerin sayısı 668 binden 1 milyon 511 bine yükseldi.

Geniş tanımlı işsiz sayısına, pandemi sebebiyle normal çalışma süresinden daha az çalışanlar dahil değil. Zamana bağlı eksik istihdam denilen bu rakam da 351 binden 1 milyon 246 bine yükseldi. Bunu da ilave ettiğimizde 10 milyon kişinin üzerinde işsizimiz var.

Gördüğünüz gibi, işsizlik daha da vahim bir noktaya doğru gidiyor ve yetkililerimiz bu sorunu görüp, çözüme koşmaları gerekirken, üstünü örtmenin gayretleri içindeler.

Ekonominin durumunu gösteren diğer önemli bir veri: Bütçe açığı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre; 2020 yılında bütçe açığı 2019'a göre yüzde 40 artarak 181,8 milyar TL'ye yükseldi. 2015 yılında yıllık 17,2 milyar lira bütçe açığı verirken, 5 yıl sonra verdiğimiz bütçe açığı bunun 10 katından fazla.

2020 yılında faize ödediğimiz para ise 121,2 milyar TL. 2019 yılında 97,8 milyar TL faize ödedik. 1 yılda faize ödediğimiz meblağ yüzde 24 oranında arttı. 

2017'de faize sadece 55,5 milyar ödemiştik. 2020'de, yani 3 yıl sonra faize ödediğimiz rakam neredeyse 2,5 katına ulaştı.

Gördüğünüz gibi hem açık artıyor, hem de bu açığı kapatmak için borçlanmanın maliyeti artıyor. Hazine bütçe açığını doğal olarak borçlanmayla kapatıyor. 2019 yılında Hazine'nin net borçlanması 152,4 milyar TL iken, 2020'de net borçlanma yüzde 58 artışla 240,8 milyar TL'ye yükseldi.

Bir diğer önemli ekonomik veri ise döviz açığı da denilen cari işlemler açığı.

2019 yılı Kasım ayında sadece 15 milyon dolar cari açık vermişken, 2020 Kasım ayında bu açık 4 milyar 63 milyon dolar gibi devasa bir rakama yükseldi. 

Kaç kat arttığını siz hesaplayın.

Kasım 2020 itibarıyla 12 aylık cari açık ise 37 milyar 974 milyon dolar. Bugünkü kurdan, 285 milyar liraya yakın bir açık. Dış ticaret yapmışız, yaptığımız turizm, aldığımız gümrük vergileri hepsi eklenmiş ve biz bu işin sonunda bu kadar para kaybetmişiz. Sonuca bakarsanız; çalışıp, çabalıyorsun ve günün sonunda defterine zarar yazıyorsun.

İşin garip tarafı, bu dış ticaret ve turizmle de gurur duyuyorsun!

İşte ekonomik göstergeler böyle, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, zifiri karanlık bir dehlizde gidiyoruz. Peki nereye? Elbette ki ışığa doğru değil, uçuruma doğru.

Halbuki, yaşanan bütün bu sorunların çözümü var, hem de bu çözüm içimizden çıktı.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli.

Modelin bir projesi olan "emek ve üretim karşılığı senyoraj yoluyla devreye konulan Milli Para" ile Hazine bütçe açığı vermekten, borçlanmaktan ve milyarlarca lira faiz ödemekten kurtulmuş oluyor.

Modelin "madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesi" projesiyle yerli hammadde ve yerli enerji imkânları sağlanıyor, dış ticaret açığı ve cari açık tarih oluyor.

Modelin, "Milli Para'nın sosyal devlet projeleriyle vatandaşların cebine konulması" projesi ile de tüketim canlanıyor, bu, üretimi canlandırıyor, işsizlik tarih oluyor, tam istihdam sağlanıyor.

 Millet olarak bütün bu sorunlardan kurtulmak istiyorsak, gerçekler kötüleşmesine rağmen üstünü örtmeye çalışan çözümsüzlerle yürümeyi bırakıp, çözümün Modeliyle ve bu Modeli uygulayacak adresiyle buluşmak mecburiyetindeyiz.

Çözüm Milli Ekonomi Modeli, çözümün tek adresi de bu Modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkanı Hüseyin Baş'tır.
Murat Çabas
mcabas @ yenimesaj.com.tr


YORUMLAR

  • 0 Yorum