Erdoğan 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi, nasıl olabilir?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi, 6 Nisan 2022 tarihli Seçim Kanunu değişiklikleri, erken ya da öne alınmış seçimde uygulanabilir mi?

Erdoğan 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi, nasıl olabilir?
27 Ocak 2023 - 10:11

 

Türkiye tarihi bir seçime gidiyor. 20 yıllık AKP iktidarının gövdesini oluşturan Cumhur İttifakı, onun karşısında konumlanan Altılı Masa ve kendisini üçüncü yol olarak tarif eden Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan seçim kanunu ve Anayasa hükümlerine ilişkin farklı görüşler dile getiriliyor.

Farklı hukuki mütalaanın ana çerçevesini şunlar oluşturuyor;

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı... 2023 seçimlerinin öne alınması kararının Cumhurbaşkanı veya Meclis tarafından verilmesi durumunun ortaya çıkaracağı hukuki tartışmalar... 6 Nisan 2022 tarihli Seçim Kanunu değişikliklerinin, erken ya da öne alınmış seçimlerde uygulanıp uygulanamayacağı…

2007’de yapılan Anayasa değişikliği referandumunda 'Cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi' maddesi kabul edildi. Böylece 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM tarafından seçilen son Cumhurbaşkanı oldu. Gül’ün 7 yıllık görev süresi dolunca 2014 yılındaki seçimde Anayasa değişikliği uygulandı ve Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahaddin Demirtaş Cumhurbaşkanlığı için yarıştı. Doğrudan halkın oylarıyla ilk kez seçilen 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

2017’deki referandumda ise Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerinin aynı tarihte yapılmasını öngören Anayasa değişikliği kabul edildi.

Neydi o değişiklikler hatırlatalım.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014’te ve 2018’de Cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa madde 101’e göre “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Ama bir yandan da “Yasamanın ikinci döneminde Meclis seçimlerinin yenilenmesi kararı verilmesi durumunda Cumhurbaşkanı bir defa da daha aday olabilir” hükmü var Anayasa’da.

TBMM, üçte beş oyla yani 360 oyla seçim kararı alabiliyor.

Hem Meclis hem de Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor.

Milletvekili Seçim Kanuna göre “Bir önceki seçimin yapıldığı tarihten itibaren beş yılın dolmasından önceki Pazar günü oy verilir. Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir”

Eğer Erdoğan’ın söylediği gibi seçimler 14 Mayıs’ta yapılırsa 60 günlük süre 15 Mart’ta başlayacak.

Ön bilgiler böyle… Gelelim sorulara, tartışmalara ve Anayasa hocalarının verdiklerin yanıtlara. T24 için Anayasa hocalarına sorular sorduk.

Eski Anayasa Mahkemesi Üyesi ve Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Fazıl Sağlam, Gelecek Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Serap Yazıcı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Tolga Şirin,  AKP’nin sivil taslağını hazırlayan isimlerden Prof. Ergun Özbudun sorularımızı yanıtladı.

İşte Anayasa hocalarının sorularımıza verdiği yanıtlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014’te ve 2018’de Cumhurbaşkanı seçildi. Üçüncü kez aday olabilir mi?  Zira Anayasa madde 101 “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor ama bir yandan da “Yasama döneminin ikinci döneminde Meclis seçimlerinin yenilenmesi kararı verilmesi durumunda Cumhurbaşkanı bir defa da daha aday olabilir” hükmü var. Bir çelişki var mı?

 “Erdoğan’ın üçüncü kez aday olabilmesinin koşulu belli; TBMM seçimlerin yenilenmesine karar vermeli”

Fazıl SağlamProf. Fazıl Sağlam: 

"Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklindeki kural, 2017 Anayasa değişikliğinden (2017 AYD’den) önce ve sonra Anayasa’da aynı içerikte yer alan bir kuraldır. Yani 2017 Türev Kurucu iktidarı bu kuralda herhangi bir değişiklik yapmış değildir. Bu yalın gerçeği somutlaştırırsak: Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014 tarihinde bu kural yürürlükte olduğu sırada Cumhurbaşkanı seçildi. 24 Haziran 2018 tarihinde yeniden Cumhurbaşkanlığı seçilirken de aynı kural yürürlükteydi. Şu halde Sayın Erdoğan, Anayasa'nın kullandığı terimle Cumhurbaşkanlığının ikinci dönemi içinde bulunmaktadır.

Üçüncü kez seçilebilmeye gelince, 2017’den önce böyle bir olasılık yoktu. Sanırım sizi “çelişki yok mu” sorusuna yönelten de bu olmalı. 2017 AYD, bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesine, sorunuzda formüle ettiğiniz bir istisna getirdi: “TBMM seçimlerin yenilenmesine karar verirse, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir”. Bu istisna Anayasa’da öngörüldüğü için çelişkiden söz etmek anlamsız olur. Ama belli bir kurala istisna getiren düzenleme, yorum yoluyla genişletilemez. İktidar çevrelerinden duyduğunuz genişletme çabalarının hukukla bir ilgisi yoktur. 2017 Anayasa değişikliğiyle böyle bir istisna kuralı oluşturanların, kendi ürettikleri çözüme sadık kalmaları yalnızca hukuki değil aynı zamanda etik bir sorumluluktur. Bunun ötesi hukuksuzluktur.

Prof. Ergun Özbudun:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa'nın 116’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenen durumda, yani Meclisin asgari beşte üç çoğunlukla seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde üçüncü kez aday olabilir. Bu iki hüküm arasında bir çelişki yoktur. 101’inci madde genel hüküm, 116’ıncı madde ise onun istisnasıdır. Her iki hüküm, kuralı olarak eşit hukukî değere sahiptir ve genel hükümle özel hükmün çatışması halinde özel hükmün uygulanması gerekir.

 Prof. Serap Yazıcı :

Anayasa'nın 101. maddesinin 2. fıkrası, Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin temel kuralı içermektedir. Buna göre “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” Bu hüküm, Anayasamızın 101. maddesinin 2. fıkrasına 2007’de eklenmiş olup 2017 değişikliğiyle de aynen korunmuştur. Böylece Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı sıfatını kazanmış; 24 Haziran 2018’de ikinci kez seçilmiştir. Kısacası şu anda Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığındaki ikinci dönemini tamamlamak üzeredir. Bu nedenle üçüncü bir kez daha seçilmesi mümkün değildir.

Ancak Anayasa'nın 116. maddesi, 1 ve 3 fıkralarıyla bu temel kurala bir istisna getirmiştir. Bu hükümler çerçevesinde TBMM, üye tamsayısının beşte üçüyle, yani 360 milletvekili ile seçimlerin yenilenmesine karar verirse ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı, üçüncü bir kez daha aday olabilecektir.

Ne var ki Anayasa, 116. maddenin 2. fıkrasıyla Cumhurbaşkanının seçimleri yenileme kararı vermesi halinde kendisi için üçüncü bir kez daha aday olma olanağı sunmamaktadır. Sonuçta 101. maddenin 2. fıkrası temel kuralı, 116. maddenin 1 ve 3. fıkraları ise istisnayı düzenlemektedir.

Seçimlerin yenilenmesi kararı kime ait?  TBMM 360 oyla seçim kararı alabiliyor. Cumhurbaşkanı da seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor? Burada bir karmaşıklık var mı?

 “TBMM de Cumhurbaşkanı da seçim kararı alabilir”

 Prof. Fazıl Sağlam:

Cumhurbaşkanı TBMM seçimlerinin yenilenmesine herhangi bir koşula bağlı olmaksızın, dilediği zaman karar verebilir. Teknik terimiyle Meclisi dilediği zaman feshedebilir. Bunun tek istisnası, Anayasa’nın 105/4. maddesidir. Buna göre “Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz.”

Buna karşılık TBMM, kendi görev süresinden önce seçimlerin yenilenmesine ancak üye tam sayısının en az beşte üçü ile karar verebilir. Görülüyor ki bu iki aracın kullanılmasında organlar arasında eşitlik sağlanmış değildir. Cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi neredeyse sınırsızken, Meclis'in kendi görev süresinden önce seçimleri yenileyebilmesi, ancak beşte üç gibi nitelikli bir çoğunlukla mümkündür. Burada “karmaşık”lıktan çok bir eşitsizlik söz konusudur. Ama bu eşitsizlik, 2017 AYD ile kurulan Cumhurbaşkanlığı sisteminin mantığına uygundur. Çünkü bu sistemde güçlerin ağırlığı Cumhurbaşkanına kaydırılmıştır.

Bu değerlendirmeyi yaparken göz önünde tutulması gereken bir başka husus daha var: 2017 AYD, Cumhurbaşkanının görev süresiyle TBMM görev süresini birbirine bağlamıştır. Dolayısıyla her iki organın gerek görev süreleri sonunda gerekse seçimlerin yenilenmesi suretiyle yapılacak seçimlerin de aynı günde ve birlikte yapılması zorunludur.

Bu bağlamda yeniden ilk sorunuza dönersek, Cumhurbaşkanının üçüncü kez aday olabilmesi, 2017 AYD ile gelen yeni sistemin özelliğine uygun bir çözümdür. Bu açıdan da bir çelişkiden söz edilemez. Çünkü Cumhurbaşkanıyla birlikte aynı seçmen iradesiyle seçilmiş bulunan bir parlamentonun, beşte üç çoğunlukla da olsa, salt Cumhurbaşkanını düşürmek amacıyla seçimleri yenilemesi, güçleri Cumhurbaşkanına kaydıran siyasal sistemin mantığına aykırıdır. İşte bunu boşa çıkarmak amacıyla Cumhurbaşkanına üçüncü kez aday olma imkânı tanınmıştır. Ama Anayasa, Cumhurbaşkanının Meclis'i feshetmesi halinde böyle bir istisna getirmemiştir. Esasen getirilmesi de yakışık almazdı; çünkü böyle bir yol, Cumhurbaşkanının kendi görev süresini kendi iradesiyle uzatması anlamına gelirdi.

Benim “hukuksuzluk” dediğim şey, beşte üç çoğunluğa sahip olmayan iktidar koalisyonunun yapay yorumlarla aynı sonuca ulaşmaya çalışmasıdır. Bu tür girişimler, seçime gölge düşürür; demokratik kurumlara olan inancı sarsar ve onların saygınlığını zedeler.

Sayın Erdoğan’ın herhalükârda üçüncü kez aday olması isteniyor idiyse, bunu 2017 AYD’ne eklenecek şöyle bir geçici maddeyle sağlamak mümkündü: “Bu AYD sırasında görevde olan Cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olabilir”. O zaman sorun kalmazdı. Demek ki akıl edememişler.

Nitekim 2010 AYD, AYM üyelerinin görev süresini 12 yılla sınırlandırırken, Anayasa'ya eklenen geçici madde (18/3 ç 4) ile böyle bir yol tutulmuştur: “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte üye olanlar yaş haddine kadar görevlerine devam ederler”. Haşim Kılıç’ın 25 yılı bulan AYM üyeliği bu geçici madde sayesinde mümkün olabilmiştir. Kuşkusuz bu hukuksal çözümü akıl edenler politikacılar değil, o sırada görevde olan AYM üyeleridir.

Prof. Ergun Özbudun: 

Anayasa hem Meclis'e hem Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisi vermiştir. Bunda bir karmaşıklık veya çelişki yoktur.

 Prof. Serap Yazıcı:

116.madde, 1 ve 3. fıkralarında TBMM’ye; 2. fıkrasında Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme kararını verme yetkisini tanımıştır. Anayasa'nın bu hükmünde hiçbir karmaşıklık yoktur. Çünkü TBMM yasama yetkisini; Cumhurbaşkanı ise yürütme yetkisini kullanmaktadır. Böylece Anayasa, her iki devlet organına kendi seçimlerinin de yenilenmesine katlanarak diğer organın seçimlerinin yenilenmesine karar verme yetkisini sunmuştur. Başka biçimde ifade edecek olursak yenileme kararını hangi organ verirse versin iki organın seçimleri de yenilenecektir.

Yeni Seçim Kanunu “uygulanamaz” diyen de var “uygulanır” diyen de…

Milletvekili Seçim Kanuna göre seçimin “başlangıç tarihi” 15 Mart olursa, 6 Nisan 2022’de yürürlüğe giren yeni Seçim Kanunu geçerli olabilir mi?

Prof. Fazıl Sağlam:

Seçim 14 Mayıs’ta yapılırsa, seçim sürecinin gün hesabına göre 15 Martta başlaması gerekiyor. Seçim kanunlarına ilişkin değişiklikler, 6 Nisan 2022 gün ve 31801 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Aynı tarihte yürürlüğe girdiğine göre, Anayasa’nın 67/7. maddesi uyarınca “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Şu halde 14 Mayıs’ta yapılacak bir seçim, seçim sürecinin ilke olarak 15 Mart’ta başlaması nedeniyle bir yıllık uygulama yasağı kapsamı içinde kalıyor.

Hukuk böyle diyor da uygulama her zaman hukuka uygun yapılmıyor ki. Örneğin Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimin başlangıcı olarak oy verme gününü esas alması şahsen beni fazla şaşırtmaz. Ama böyle bir uygulama buna rağmen hukuka aykırı olmakta devam eder. Umarım Yüksek Seçim Kurulu doğru bir karar verir de beni utandırır.

Tabii bir de 60 günlük seçim sürecinin kısaltılma olasılığı da var. Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu (CSK), Milletvekili Seçim Kanunu’na göre sonraki bir kanun. Genel hukuk öğretisine göre, farklılık halinde. aynı konuyu düzenleyen sonraki kanunun uygulanması gerekiyor. CSK’nın 3/4. maddesine göre, seçimler hangi organın kararıyla yenilenirse yenilensin, yenileme kararının verildiği günden sonraki altmışıncı günü izleyen ilk Pazar günü, “Cumhurbaşkanı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi birlikte yapılır".

Ayrıca Yüksek Seçim Kurulu’nun, kanunlarda seçimle ilgili olarak yer alan bütün süreleri gerektiğinde kısaltarak tespit ve ilâna yetkili olduğunu da göz önünde tutmak gerekiyor. Örneğin YSK 14 Mayıs Pazar günü olarak belirlenen oy verme gününe göre seçim sürecini 7 Nisan 2023’te başlayacak şekilde kısaltırsa, görünüşte seçim yasasında yapılan değişiklikleri AY m.67/7 kapsamından çıkarmış, ama bu kez de seçim sürecini ölçüsüz bir oranda kısalttığı ya da bu kısaltmanın salt bir yıllık uygulama yasağını dolanmak amacıyla yapıldığı gibi yeni bir tartışmayı da başlatmış olur.

Prof. Ergun Özbudun:

Anayasa'nın 67’inci maddesine göre “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Bu hükümde geçen “yapılacak seçimler” ifadesini, seçimin başlangıç tarihi olarak değil, oy verme günü olarak yorumlamak yorum kurallarına daha uygundur. Bu durumda, 6 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe giren yeni Seçim Kanunu 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimlerde uygulanabilir.

Prof. Serap Yazıcı:

Cumhur Bloku erimekte olan oylarını fark ederek yaklaşan seçimlerin iktidar kaybı yaratmaması için geçtiğimiz yıl, seçim mevzuatında değişiklikler yaptı. Bu değişiklikler objektif olarak değerlendirildiğinde, Altılı Masa’nın ittifaka dönüşmesini engelleyecek mahiyettedir. Yahut bu masanın ittifak oluşturmaktaki avantajlarını zayıflatacak niteliktedir diyebiliriz. Bu değişiklik 6 Nisan 2022’de yürürlüğe girdi.

Anayasa'nın 67. maddesinin son fıkrasına 2001’de eklenen hükmü yorumlamayı gerektiriyor. Bu hüküm şöyledir: “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Fıkrada geçen “seçimler” ifadesini nasıl yorumlayacağımıza bağlı olarak sorunuzun cevabı değişecektir. Eğer bu kavramı dar mânâda oy verme işleminin yapıldığı gün olarak değerlendirirsek, ki ben öyle değerlendiriyorum, 14 Mayıs’ta yapılacak oylama işleminde uygulanacak kanun, 6 Nisan 2022’de yürürlüğe giren kanun olacaktır. Fıkrada geçen “seçimler” kavramını tüm seçim takvimini kapsayacak biçimde yorumlamak için haklı bir gerekçe bulamıyorum.

Doç.Dr.Tolga Şirin:

Anayasa’nın md. 67/son hükmünde göre: “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Bu hükme göre, söz konusu değişikliklerin uygulanması için seçimin 6 Nisan 2023’ten sonra başlaması gerekiyor. Peki seçim ne zaman başlar?

Kanuna göre: “Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir.”

Şu hâlde mesela Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 14 Mayıs 2023 tarihi oy verme günü olacaksa seçimin başlangıç tarihi 15 Mart 2023 oluyor. Dolayısıyla, ayrık bir çıkarıma zorlanmadıkça, 14 Mayıs 2023’ye yapılacak bir seçimde söz konusu değişikliklerin uygulanmaması gerekiyor.

Fakat dezenformasyon yaratmamak için YSK’nin bu konuda gelgitli kararlarının olduğunu, seçim kavramını oy verme günü olarak algılayabildiğini de kaydetmek gerekiyor. Mesela yakın tarihli bir örnek olarak 2011/140 no.lu kararını anabilirim. Bu kararda karşı oylar olsa da çoğunluk, seçim kavramını oy verme günü olarak görmüştü.

Fakat ben bu karara katılamıyorum. Seçim, oy pusulasının hazırlanması, adayların belirlenmesi, kurulların oluşması vb. süreçleri de kapsar. Bu konudaki değişiklikler ile oy verme gününe ilişkin değişiklikleri ayıramayacağımız için seçim kavramını süreç olarak algılamak gerekir.

Bu durumda seçim barajı yüzde 7 değil de yüzde 10 olarak mı uygulanacak?

Prof.Fazıl Sağlam:

Yukarıda yaptığımız değerlendirmeler Anayasa kurallarının ve hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığı esas alınarak yapılmış değerlendirmelerdir. Bunun sonucu olarak da seçim barajının belirttiğiniz şekilde yüzde 7 değil de yüzde 10 olarak devam etmesi bir yıllık uygulama yasağının salt sözüne göre yorum yapılırsa kaçınılmaz bir sonuç olur. Ancak öteden beri savunduğum görüşe göre yüzde 10 ülke barajı, Anayasa'ya aykırıdır. Baraj oranını yüzde 7 indirmek belki iç hukuk açısından ulusal takdir marjı içinde sayılabilir; ama bana göre Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında yine de siyasal partiler özgürlüğünün, seçme ve seçilme hakkının, ölçüsüz bir sınırlaması niteliğindedir. Buna rağmen barajı düşüren bir düzenlemenin -MHP için yapılmış olsa da- temsilde adalet, eşit ve genel oy, çoğulcu demokratik devlet gibi ilkelerin gereği olarak yorumlanabileceğini düşünüyorum. Burada amaçsal ve sistematik yorum önemli bir boyut kazanır. Zira seçim yasalarıyla ilgili bir yıllık uygulama yasağı, siyasal iktidarın seçim hukukunu kendi çıkarlarına göre yozlaştırmasını önlemek amacıyla getirilmiş bir yasaktır. Nitekim ilgili fıkra gerekçesinde de “Konjonktürel değişikliklere seçim kanunları açısından yer verilmemesi amaçlanmıştır” denilmektedir. Baraj oranının indirilmesi, konjonktürel değil, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından zaten yapılması gereken bir değişikliktir. Bu nedenle bu değişikliğin bir yıllık uygulama yasağı dışında yorumlanabileceği görüşündeyim. Tabii bu yorum tartışmaya açıktır. Ama diğer değişikliklerin iktidarın dönem çıkarlarını yansıtan konjonktürel değişiklikler olarak bir yıllık uygulama yasağı kapsamı içinde olacağı kuşkusuzdur.

Bu bağlamda daha büyük önem taşıyan bir başka nokta var. Siyasal iktidar, zamanla oluşturduğu hukuk düzeni ve siyasal sistemin yardımıyla diğer devlet organlar üzerinde hukuken ve fiilen önemli bir güç ve etki alanı sağlamış durumda. Bu özellik göz önünde tutulursa, Anayasa ve hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığı siyasal iktidar için bir ayak bağı hüviyeti kazanıyor. İçinde yaşadığımız hukuksal sorunların düğüm noktası da burada kendini göstermektedir.

Doç.Dr.Tolga Şirin :

Karşılaştırmalı anayasa hukukunda denk gelmediğimiz (Venedik Komisyonu'nun bir önerisinde yer alan ve ABD'de "Purcell ilkesi" denen) “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” kuralı, kendine özgü bir değerlendirmeyi gerekli kılar.

Milletvekili Seçim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6 Nisan 2023’e kadar uygulanamayacak olan hükümleri iptal edilmiş değildir, yoklukla malûl de değildir ve şu anda yürürlüktedir. Peki yürürlükte olup da uygulan(a)mayan hukuk kuralları olabilir mi?

Evet, hukuk düzenimiz buna yabancı değildir. Örneğin Olağanüstü Hâl Kanunu yürürlüktedir ama Anayasa’nın hükümleri uyarınca OHÂL ilan edilmedikçe uygulanabilir değildir. Yani Anayasa, yürürlükteki bir kanunun uygulanmasını koşula bağlı kılabilmektedir. OHÂL Kanunu, görünürde bazı olağan kanun hükümlerini zımnen ilga etmiş gibi görünebilir fakat bu tam olarak bir ilga sayılmaz. İlga koşulludur. Kendine özgü olsa da nispeten benzer bir durum, seçim kanunları bağlamında da vardır. Seçim kanunlarında değişiklik getiren kanunlar, önceki kuralları zımnen ilga etmiştir ama daha yüksek bir norm olarak Anayasa, bu ilganın bir yıl süreyle askıda kalacağını söylemektedir. Aslında ideal olan, ilganın bir yıl boyunca askıda olacağının bizzat kanunda belirtilmesi olurdu. Fakat bunda “ihmal”e düşülmesi, Anayasa’nın doğrudan uygulanmasına engel olmaz.

Konuyu bu çerçevede yorumlamaz isek bizi tam bir keşmekeş beklemektedir. Şöyle ki; söz konusu yoruma göre, bir seçim kanununda değişiklik yapılırsa, eski hükümler de yeni hükümler de bir yıl boyunca seçimlerde uygulanamaz. Bu boşluğu doldurmak için yeniden bir değişiklik yapılacak olursa bu hükümler de uygulama bulamaz. Bu yasama organını kısır bir döngüye hapseder. Keza mesela değişikliğe konu olan kural, seçimin "olmazsa olmazı" niteliğinde bir kuralsa anılan yorum, “değişiklikten sonra bir yıl boyunca seçimlerin yapılamaması” gibi tuhaf bir sonuca kapı aralar. Örneklere devam edelim. TBMM'nin, söz konusu esaslı seçim kanununu değişikliğini, Anayasa Mahkemesi'nin bir iptal kararına binaen yaptığını varsayalım. Eğer tedavüldeki yorumu kabul edecek olursak bu bizi, Anayasa Mahkemesi'nin bir yıl boyunca ülkede seçim yapılmasına yasak koyabileceği gibi bir sonuca dahi ulaştırabilir. Daha sıra dışı bir örnek verelim. Seçim Kanunu’nun tamamen değiştirildiğini varsayalım. Birkaç ay sonra da Cumhurbaşkanının erken seçim kararı almak istediğini düşünelim. Bu durumda seçimlere seçim kanunu olmadan girilmesi veya Cumhurbaşkanının böyle bir erken seçim kararı alamayacağı sonucuna varmamız gerekir. Anayasa’daki emredici hükümler böyle tuhaf uygulamalarla daraltılabilir mi? Hukukta yorum, abesle iştigal etmek için yapılmaz. Yorum yaparken argumentum ad absurdum yasağına uyulmalı, olmayana ergiden, saçma olana indirgemeden kaçınılmalıdır…

Özetle şöyle toparlayayım: 6 Nisan 2022’ten önce yapılacak bir seçimde %10’luk barajın ve diğer hükümlerin uygulama bulacağı kanaatindeyim.

 “Erken seçim ya da seçimi öne almak ifadeleri Anayasa’da geçmiyor”

 Erdoğan’ın “Bu erken seçim değil, seçimi öne almak" sözü önemli mi? “Erken” ya da “öne alınan seçim” ifadesi nasıl bir fark yaratıyor Anayasa açısından?

Prof. Fazıl Sağlam:

Bu tür sözcükler, anayasal ve hukuksal değerlendirmelerde etkili olmaz. Önemli olan, Anayasa ve ilgili yasalarda neyin, nasıl ve hangi amaçla düzenlendiğidir ve buna bağlanan hukuksal sonuçlardır. İster "fesih" deyin, ister "seçimlerin yenilenmesi" ya da “seçimlerin öne alınması”, bu olguya bağlanan sonuç, Anayasa ve hukuk açısından ne ise hukukçu değerlendirmesini ona göre yapar.

 Prof. Ergun Özbudun:

Anayasamız ilgili hükümlerinde “seçimlerin yenilenmesi” deyimini kullanmaktadır. Anayasa'da “erken seçim”, “seçimi öne almak” veya Meclis’in feshi gibi bir ifade kullanılmamıştır.

Prof. Serap Yazıcı:

Sayın Cumhurbaşkanının kullandığı bu kavramların anayasal bir karşılığı yok. Anayasamız, 77. maddesinde TBMM ve Cumhurbaşkanı için 5 yıllık sabit bir görev süresi öngörüyor. Bu kuralın istisnasını “seçimlerin yenilenmesi” kavramıyla 116. maddede hükme bağlıyor. Yenileme yetkisini de hem TBMM’ye hem de Cumhurbaşkanına tanıyor. Anayasa'nın hiçbir hükmünde seçimlerin öne alınması veya erken seçim ifadeleri yer almıyor.

Doç.Dr.Tolga Şirin :

Zamanında yapılmayan tüm seçimler erken seçimdir. Bu yargı kararlarında da öğretide de böyle algılanır. Bu kavramı kullanmaktan neden imtina edildiğini anlayabilmiş değilim.

Bu bağlamda sadece şunu özellikle vurgulamak gerekir: Normal şartlarda seçim kararı alınmasından sonra oy verme altmış gün sonra olur. Fakat YSK bu konuda da değişiklik yapma yetkisine sahip kılınmıştır.

Yakın zaman öncesinden örnek vermek gerekirse; 2015 yılında normalde 1 Aralık'ta yapılacak olan seçim 1 Kasım’a çekilmişti...

Meraklıları YSK sitesinden 2015/1532 ve 2015/1539 sayılı kararları okuyabilir.

 


Candan Yıldız

@candanyildiz[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum