Göz ardı edilen

Türkiye Cumhuriyeti'nin 1924 yılı Anayasası laikliği, devletin/rejimin temel prensipleri arasına koydu.

Göz ardı edilen
23 Haziran 2022 - 09:14

22 yıl sonra…

Fransa Cumhuriyeti laikliği ancak dördüncü Cumhuriyet döneminde 1946 yılında Anayasası'na koydu. Bu ülke, Fransız Devrimi'nin yapıldığı 1789'dan 1946'ya kadar anayasalarına 157 yıl laiklik ilkesini neden koymadı? Öyle ya laiklik ilkesi ilk kez Fransa Devrimi ile şekillendi:

Cumhuriyet yönetimi, dinler karşısında tarafsızdır.

Cumhuriyet yönetimi, vicdan ve ibadet özgürlüğünü savunur.

Cumhuriyet yönetimi, hiçbir dini teşkilata para ödemez/ sübvanse etmez.

Cumhuriyet yönetimi dini ayrıcalıkları sona erdirecektir. Örneğin, dini olanlar dâhil, hiçbir kurum kimsenin görüşlerinden rahatsız olamaz.

Şunu belirtmek istiyorum:

Türkiye'de bir yanlış anlayış var; Türkiye laiklik ilkesini Fransa'dan alıp uyguladı.

Bunu ileri süren muhafazakâr çevreler Türkiye ile Fransa arasındaki laiklik uygulamalarının farklı olduğunu gözden kaçırıyor.

Örneğin Türkiye'nin laiklik anlayışı, Diyanet İşleri Başkanlığı kurdu.

Örneğin Türkiye'nin laiklik anlayışı, cami yaptı, onardı ve görevlilerini kamu personeli sayıp maaş ödedi.

Örneğin Türkiye'nin laiklik anlayışı, dini okullar açtı, öğretmenlere maaş verdi.

Örneğin Türkiye'nin laiklik anlayışı, okul müfredatlarına din kültürü dersi koydu. Vs.

Yani:

GEL-GİTLİ YORUM

Türkiye Cumhuriyeti, İslam karşısında hiç yansız olmadı. Her daim devlet desteği sunarak dini kamusal alandan çıkarmadı. Sadece dini kimlikleri kamusal alan dışına çıkararak, vatandaş kimliği oluşturmayı amaç edindi.

Özünde iki ülke arasında fark şuydu:

Laikliği; Fransa siyasal bir strateji olarak hayata geçirdi, Türkiye ise eski rejimi gerileten-çökerten düzenlemeyi esas aldı.

Bu sebeple Türkiye'deki laiklik niteliği Fransa'dan çok farklıdır. Örneğin: İslam'ın hassa parçası camiyi (Fransa'nın kiliseye yaptığı gibi) karşısına almadı, hep yanında tuttu.

Cumhuriyetin, İslam'ı yeni devlet oluşumuna dâhil ettiği gerçeği ortadayken, hele özellikle de son yıllarda laiklik ilkesi toptan yanlış gösterilerek toplumsal çatışmaya zemin yapılıyor.

Gerçek bilinmiyor mu? Laiklik, kuruluş aşamasındaki ulusal ekonominin mihenk taşıydı.

AKP iktidarı din özgürlüğü konusunda tarafsız olması gerekirken, çatışma unsuru olacak şekilde gel-gitli laiklik yorumu niçin yapıyor? Laiklik olmadan toplumsal barış nasıl sağlanabilir ki?

K. Marks Osmanlı'nın çöküşünü-bölünmesini salt laikliğin kurtaracağını yazdı. Osmanlı “laik adımlar” atsa da sonunu getiremedi.

Osmanlı'dan gelen tarihsel gerçeklik bugün de gösteriyor ki, laiklik ülkeyi bir arada tutacak “çimento”…

AKP'nin laiklik tavrını açıklamak şart:

ETNİK KİMLİK YÜCELTİLDİ

İslam ekonomisinde, öncelikle Allah'ın kâinattaki tüm varlığın sahibi olduğu ve insanların bu servetin yalnızca emanetçileri olduğu gibi güçlü bir mefhum/kavram var. Yunus Emre'nin dediği gibi, “Mal da yalanmülk de yalan…” idi.

Peki Müslümanlar, bir lokma bir hırka felsefesinden Anadolu Kaplanları mitine nasıl geldi? Ekonomik olanın dinsel olana sirayet etmesi nasıl sağlandı?

Müslümanları azgın-vahşi pazara kim çekti? Aşırı tüketim “virüsünü” kimden aldılar?

Neoliberalizmin bir zor ayağı, bir de rıza ayağı var. İslamcı kesimle kurduğu ilişki rıza ayağı üzerinden oldu. Yani:

Neoliberalizmin laikliği erozyona uğratmasının sebebi, mütedeyyin iş adamlarının- teşkilatlarının- tarikatlarının (Özal'dan Erdoğan'a) devlet eliyle piyasaya çekilmesiydi.

Bu anlayış, manevi değerlerini yıktığı Müslümanları “kumarhane ekonomisine” ortak etmek için laikliği toplumsal hayattan çıkardı. Müslümanlar “homo economicus” yapıldı.

Din küresel sömürü düzenine araç yapıldı.

Eşitlik isteyen laiklik, sınıf temelli neoliberalizme kurban edildi.

Devlet her yerden çekildiği gibi laiklik kavramını da bıraktı. Aslolan her türlü etnik kimliği yüceltilmesi idi. (Ardından bölünme kaçınılmazdı.)

Neoliberalizmin salt ekonomiyle ilgili olduğu sanılıyor. Büyük yanılgı… Laiklik meselesine bu açıdan da bakınız. Asıl düşman işgalci neoliberalizm…

Yazının girişindeki sorumu unutmadım:

Fransa, İkinci Dünya Savaşı'nda kilisenin işgalciler ile işbirliği yapması üzerine Anayasası'na laiklik ilkesini koydu. Buna giden yolu ise General C. Gaulle açtı; Paris'in kurtuluşu için düzenlenen törene Başpiskopos Kardinal E. Suhard'ı davet etmedi. Ve görevde olduğu 1946 ve 1958 anayasalarına laiklik ilkesini koydurdu.

Bugün Fransa laik mi? Kağıt üzerinde öyle, aynı bizim gibi…

Soner Yalçın

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum