"Hayat bir illüzyondur" dedi

"Hayat bir illüzyon değil mi zaten" dedi. "İllüzyon yaşamak, illüzyon hazırlamak lazım" dedi. Son cümleyi ben de aklımdan geçirmiş olabilirim, ama çok önemli değil o kısmı.

"Hayat bir illüzyondur" dedi
06 Mayıs 2023 - 10:21 - Güncelleme: 07 Mayıs 2023 - 10:25

Bir illüzyon yaratabiliyor muyum acaba?


 
Arkadaşlarımla Boğaz yürüyüşündeydik geçenlerde. Hava, şansımıza mükemmel. Yanımızda kalabalık bir yunus ailesi, hoplaya zıplaya ilerliyor. Tempomuz aynı gibi. Keyfimize diyecek yok…
 
Dedim ki "Bazen sabah uzun yürüyorum, koşuyorum. Yazın bir de yarım saat yüzüyorum. Evde traşımı olup, duşumu alıyorum. Kahvaltımı ediyorum, hatta kahvemi içiyorum. Diyelim öğlen 1'deki randevuma, Taksim'e gidiyorum. Diyelim ki öğleden sonra toplantılar, koşturmaca. Yine farz edelim ki akşama bir davet, bir etkinlik var. İşte tam o etkinlik anında, 'o uzun sabah, bu sabah mıydı? Ben gerçekten İstanbul'da yüzdüm mü?' diye aklımdan geçiriyorum. Çok mutlu oluyorum; ama bir tarafdan da kendi kendime inanamıyorum…"
 
Nazlı, gülümseyerek baktı. "Hayat bir illüzyon değil mi zaten" dedi. "İllüzyon yaşamak, illüzyon hazırlamak lazım" dedi. Son cümleyi ben de aklımdan geçirmiş olabilirim, ama çok önemli değil o kısmı.

Hikâyesi olan hayatlar

Evlerimiz birer dekor, kıyafet tarzlarımız bir kompozisyonun dışarı yansıması. Aslında ben hayaller kurduran mekanları ve insanları seviyorum herhalde. En çok onlar sayesinde yaşam oyununu iliklerime kadar hissediyorum.
Şimdi ne alaka, aklıma kimler kimler geldi…
Mesela, Boğaziçi'ne ilk girdiğim sene tanıdığım kırmızı saçlı kadın… Acaba hatırlayanınız var mıdır onu?

Uzun, kızıl saçlı, güzel kadın

Okula çok küçük başladım, üniversiteyi kazandığımda 16 yaşında bile değildim. Ancak hem iriydim hem de gezmeye, tozmaya fazlaca meraklı. Etrafımın fotoğrafını zihnime kaydeder, her insanı tanımak isterdim.
Hâlâ da bir şey değişmedi aslında…
Onu ilk kez Bebek Yokuşu'nun başında görmüştüm. Dekolte yakalı, vücuduna oturan bir elbise vardı üzerinde. İnce, yüksek topuklu ayakkabılar. Kırmızı rujunu elini korkak alıştırmadan sürmüştü. Kimseye eyvallahı yok gibiydi, ama bir taraftan da hafiften bir gülümsemesi vardı.
Okuldan tanıyanlar çıktı; herkes başka bir hikâye anlattı.
 
- Aaa onun arabalara inme, binme hastalığı var. Sürekli otostop çeker, hep bir yerden bir yere gider.
 
- O telekız canım, Ermeni bir kız. Konuşkan değildir, ama süper hatun.
 
- Ah zavallı, aşk acısı çekiyormuş. O yüzden her gün sokaklarda.
 
Bilemedim. Doğru bir taraf var mıydı hikâyelerde, hiçbir zaman öğrenemedim.
Ama kırmızı saçlı güzel kadın, bir hikâyenin baş kahramanıydı. İllüzyonun öznesiydi. Çok cesur, biraz küstah, biraz masumdu.
90'lara girdiğimiz zaman onu bir daha hiç görmedim. Hikâyesi de kendisi de uçtu gitti.

Şikago'nun ikizleri

Buyurun başka bir illüzyona ışınlanalım: Şikago'da yaşarken onlarla hep aynı otobüste karşılaşırdık. Demek yakın oturur, demek aynı saatlerde aynı yerlere giderdik.
Birbirlerine tıpatıp benzeyen iki küçük kadın. Aynı kıyafetleri giyerlerdi. Kısa kızıl saçlarının kesimi aynıydı, mimikleri aynıydı. Aksesuarlarına kadar her şeyleri aynıydı. Başlarına küçük kız çocuğu kurdelaları takarlardı…
Kimdi onlar, hiç bilemedim. Cesaret edip soramadım ki hiç. Onların yarattığı bir illüzyon muydu, yoksa büyük dekorda birer detay mıydı? Nereden baktığınıza bağlı.

Türkiye'deki illüzyon hayatlar

Yaptığım programlar sayesinde köylerde, kasabalarda dolaştıkça, müthiş insanlarla tanıştım. Ayvalık'ta yerleşik yaşayan Fransız Robert vardı mesela. Aslında reklamcıydı. Taş oymacılığı yapardı. Özel günlerde ise çocukları eğlendirmek için palyaço kıyafetleri giyerdi. Fethiye'de Şapkalı Kadın vardı. Çok canlıydı. Köyde hep çok şık dolaşır, harika akerdeon çalardı. Dalyan'da Kaptan June'um vardı, tamamen hayallerden ördüğü dünyasında, şahane işler yaparak yaşadı. İztuzu Plajı'nı ve carretta kaplumbağalarının yaşam döngüsünü kurtardı… Sadece insanlar değil, bazen ise mekanlar başlı başına bir illüzyon. Eminönü'nde yıllardır yağlar ve esanslar aldığım Miskhane. Orası gül ferahlığının oud ağırlığına karışıp beraber dans ettiği bir yer. Sahibi Kerim, gencecik yaşında müthiş bir feylesof.
 
Bir de Balat'ta geçmiş ve geleceğin birbirine karıştığı gazozcu var. Leblebi tozu ile ikram edilen gazozunuzu içmeden mutlaka Instagram'a bir story attığınız, belki de torununuza o günleri yad eden bir hikaye anlattığınız bambaşka bir atmosfer.
Hepsi farklı, hepsi derin, hepsi izler bırakarak yaşayan insanlar ve adresler…
Ya ben?
 
Bir illüzyon yaratabiliyor muyum acaba? Ya da gerçek diye tutturan, meta ile ömür geçiren bir sıkıcı dünyalı mıyım sadece?
 
Bilemedim şimdilik.
 
Ama zaman zaman kendi hayatımın illüzyonik izdüşümlerini yakalamaktan, bazen de büyük bir illüzyonun içine dalmaktan çok mutlu oluyorum. İşte bu kesin bilgi.

Sahne en büyük illüzyon

Öyle gerçekten de.
Tiyatro, konser, müzikal, dans gösterileri seyrederken kendimden geçerim.
Ama operanın illüzyonu bambaşka… Tek geçerim!
Geçen hafta bu sezon ikinci kez La Boheme'e gittim. İşte orada, Puccini'nin yaşadığı dönemde Paris'teydim bir anda . Bizim devlet opera ve bale artık çok başarılı. Her karakter ince ince işlenmişti. Dekorlar şahaneydi. Baştan sona orijinal dilinde, italyanca sahnelenen eser, 1500 kişiyi bir büyünün içine çekti resmen…

Ben bir ceviz ağacıyım

Ertesi gün ceviz ağacı olmak istedim. Gülhane Parkı'nda hem de!
Laleler, laleler, laleler…
Başka türlü bir gündü. Asker arkadaşım Hakan'la birlikteydim. Galata'dan Eminönü'ne, Beyazıt'a, oradan da Gülhane Parkı'na yürüdük. Bir bankta oturup hayatı konuştuk. Hayallerimizi, hayal kırıklıklarımızı, elimizdekileri, olmayanları, kalanları ve gidenleri konuştuk… Durmadan konuştuk…
 

  Oradan da İzmir uçağına atladım, Alaçatı Ot Festivali'nin açılışına yetiştim. Burayı, anılarını oluşturduktan sonra, iyice sindirdikten sonra, haftaya anlatacağım. Sonra illüzyon mu gerçek mi siz karar verirsiniz.

Ama hepimizin hemfikir olduğu bir illüzyon var ki, o bizim hayat dediğimiz oluşumun kendisi. Milyonlarca yıldır süregelen evrendeki 70-80 yıllık hayatı çok da şeetmemek lazım sanki, di mi? Hani otuz, kırk, hadi bilemediniz elli sene sonra, herkesler sadece hayal olmayacak mı? Ağladık mı, güldük mü; sevdik mi, sevildik mi; hepsi.

Hadi bari, geleceğe küçük bir iz kalsın dedim. Bir de "gerçek, gerçek" diye kasmak ta çok şey bir şey değil yani. Bu cümle de burada dursun dedim...


 

T24 Haftalık Yazarı

Fatih Türkmenoğlu | Yola çıktım, yoldan çıktım!

@fthturkmenoglu[email protected]


YORUMLAR

  • 0 Yorum