Hile değil, kadim gelenek

Çok partili sistemin ilk seçimi doğru düzgün yapılsaydı, acaba CHP’den iktidarı devralan Demokrat Parti seçim hilelerinde öncülünü taklit etmese, her türlü alavere dalavereyi denemese, bugün farklı bir seçim yaşar mıydık?

Hile değil, kadim gelenek
17 Mart 2024 - 11:27 - Güncelleme: 18 Mart 2024 - 09:18

Yerel seçimlere sayılı günler kaldı ve sahte seçmen kaydı haberleri tam gaz devam ediyor. Benim favorim, 2023 genel seçimlerinde, Iğdır’da bir önceki seçimlerde sadece beş kişinin oy kullandığı bir sokağa son anda 1450 yeni seçmenin kaydedildiği iddiasıydı. Yerel seçim öncesi yeni kayıt iddiaları için yerel basına bakmak daha bilgilendirici oluyor. Çünkü sahte seçmen kaydı haberleri abartılı rakamlar içermiyorsa ulusal medyada yer almıyor ya da pek dikkat çekmiyor. Yeni Şebinkarahisar gazetesinin iddiasına göre mesela, 80 kişilik bir köyün nüfusu bir anda 300-350’ye fırlamış. Köylüler hâlâ evlerinde kendilerinden başka kimsenin kalmadığını ispatlamaya çalışıyorlarmış.

 

Peki Türkiye’de iktidarda hangi partinin olduğu seçim güvenliğini etkiliyor mu? Bugüne kadar izlediğim genel ve yerel seçimlere baktığımda hilesiz denen hiç seçim görmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu durumda Türkiye’de seçim hilesiz olmaz, seçim denen şey, iktidarda hangi parti varsa kendi lehine hile yapar sonucunu çıkartabiliriz. Hile yapılacağı genel kabul olunca geriye kalan hilenin ne kadar ustalıkla yapıldığı oluyor.

İlk düğme yanlış iliklenirse

1946’da çok partili sistemin ilk seçimi doğru düzgün yapılsaydı, acaba CHP’den iktidarı devralan Demokrat Parti (DP) seçim hilelerinde öncülünü taklit etmese, her türlü alavere dalavereyi denemese, bugün farklı bir seçim yaşar mıydık? Sahte seçmen kaydından taşımalı seçmene, sandık çalmadan sandık başlarına güvenlik görevlisi dikmeye kadar her türlü hilenin yaklaşık seksen yıllık bir geçmişi var bu topraklarda. Köklü gelenek buna denmez de neye denir?

TBMM yayınlarından Türk Parlamento Tarihi’nde 1946 seçimleriyle ilgili son derece ilginç bilgiler var. Merak edenler için linkini bıraktım. Adli denetim dışında, açık oy, gizli sayım ve liste usulü çoğunluk sistemine göre yapılan bu seçimlerde TBMM’deki 465 sandalyenin 397’sini CHP, 59’unu DP ve altısını da bağımsız adaylar alır. Ancak seçimdeki adaletsizlik öylesine tepki doğurur ki, DP Türkiye genelinde ardı ardına protesto mitingleri düzenler. Örneğin İzmir’deki mitinge 30-40 bin kişi katılır. İzmir’i Bursa, Adana ve Ankara mitingleri izler.

Sadece vatandaş protestoları değil, günlük gazeteler de yapılan adaletsiz seçimler üzerine yazılar çıkmaya başlar. Söz konusu medya olanca tabii ki bir başka köklü gelenek, sansür girer devreye. Mesela basında çıkan seçim sonucu eleştirileri üzerine İstanbul Sıkıyönetim makamları sert bir bildiri yayımlayarak seçim eleştirilerini yasaklar. Sıkıyönetim tarafından bu yasağın konduğu gün gazetelerde Celal Bayar’ın seçim uygulamalarını eleştiren demeci yayınlanınca da Yeni Sabah ve Gerçek gazeteleri Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatılır. İki gazete kapatılınca ondan sonra uzunca bir süre gazetelerde seçim şikâyetleriyle ilgili haber ve yorumlara rastlanmaz olur. Ses yok, sorun yok!

1946 deneyiminden sonra 1950’de daha fazla demokrasi ve özgürlük vaadiyle gümbür gümbür iktidara gelen DP’nin sistemi iyileştirmesi düşünülür normalde ama DP de öncülünün taktiklerini daha da geliştirerek uygulamayı tercih eder. İktidar işte böyle zehirli bir güç, kimse ele geçirince bırakmayı düşünmez ve bir gelenek de böyle doğar ve gelişir.

T24 Haftalık Yazarı

Şengün Kılıç

[email protected] 

YORUMLAR

  • 0 Yorum