Hıncal Uluç, Hande Ataizi'yi anlattı: Ben buna dokunamam!.

Gazeteci Hıncal Uluç, Sabah gazetesine verdiği röportajda Hande Ataizi ile olan anısını anlattı. Uluç, estetisyen olan arkadaşının burnunu yaptırmak isteyen Ataizi'ye "Kusura bakma ben bu buruna dokunamam, mesleğime ihanet edemem." dediğini ifade etti.

Hıncal Uluç, Hande Ataizi'yi anlattı: Ben buna dokunamam!.
08 Haziran 2019 - 12:24
Hıncal Uluç Sabah Gazetesi'ne röportaj verdi. Pek çok güzellik yarışmasında jürilik yapan Uluç, estetiğin eroin gibi bir bağımlılık olduğunu anlattı. Ünlü gazeteci Hande Ataizi ile ilgili olan ilginç bir anısına da anlatmayı ihmal etmedi. İşte o röportajdan satırbaşları: 

- Hıncal Ağabey, estetik meselesiyle ilgili senin temel yaklaşımını sorarak başlayalım söyleşiye...

- Ben insanların kendilerini güzel görme haklarına saygılıyım. Bu saygımı da bir TV kanalında açık açık anlattım. Eğer genç ve güzel bir kız, burnundaki kamburdan şikayetçiyse ve bu yüzden aynaya bakmak istemiyorsa, bu kadının sabahleyin güne keyifle, neşeyle başlaması için o kamburun alınması lazım. Kimseye "Hayır sen bu kamburu aldırma" diyemezsin...

- Estetik meselesinde iş orada kalmıyor, artık bir çılgınlıktan bahsediliyor.

- Mesele şu, anlatayım: Handa Ataizi bizim kızımız Alkent'ten, arkadaşım. Bir gün bana "Prof. Dr. Onur Erol senin arkadaşınmış, beni ona götür müsün?' dedi. Şaşırdım ama ısrar edince gittik Onur Hoca'ya. "Hocam" dedi "İki yerimden memnun değilim. Burnumdan ve göğüslerimden." Onur Hoca burnunun fotoğrafını çekti bilgisayara koydu. "Şimdi nasıl bir değişiklik istiyorsun?" diye sordu. Onun istediği şekilde burnunun şeklini, yüzünde nasıl durduğunu bilgisayarda gördük. Onur Hoca Hande'ye "Bak şimdi ameliyatsız halin, bu halinden daha mı güzel" dedi. "Evet" dedi Hande... Onur Hoca "Kusura bakma ben bu buruna dokunamam, mesleğime ihanet edemem. Çok güzel ve yüzünüze çok yakışan burnunuz var" dedi. Sonra göğüslere geldik. Biraz daha büyük istiyor. Çekti yine fotoğrafını, koydu bilgisayara. Sonra da "Bu göğüsler vücut ölçüleriz için harikulade. Sizin herhangi bir estetik müdahaleye ihtiyacınız yok" dedi.

- Biliyoruz ki Hande Ataizi estetik yaptırdı...

- Yaptırdı tabii. Hande'nin işi vardı gitti, ben kaldım. Onur Hoca "Bak Hıncal, bu kız benim sözlerimden tatmin olmadı, gidip ameliyat olacak. Ameliyattan sonra aynada baktığı burnu beğenmeyecek. Bunun iki sebebi var. İlki güzel olan burnu bozulduğu için. İkincisi ilk anda yeni yüzünü yadırgayacağı için. Ben bu psikolojiyi gayet iyi biliyorum" dedi. "Yani" dedim. "Yanisi doktoru suçlayıp sonra yine ameliyat olacak" dedi. Hande kaç defa ameliyat oldu bilemiyorum. Açın, sorun, öğrenin.

- İnsanların sürekli estetik ameliyat döngüsünden çıkamamasının sebebi bu mu?

- Şimdi Onur Hoca bu işin dünya çapında uzmanı. Tekniği literatüre girmiş biri. O anlatıyor: "Kadın geliyor, elinde Muhterem Nur'un resmi, 'Ben bu burnu istiyorum' diyor. 'Hanımefendi bu burun size uymaz, sizin yüzünüz farklı' diyorum. Anlamıyor. Bazı meslektaşlarımız gelen ünlüyü, parayı kaçırmamak için olmayacak işe 'Tamam' diyor. Sonra başlıyor ameliyat zinciri." Yani kendilerini güzel görme haklarını kullanıp kusurlarını bir seferlik bir ameliyatla gideren herhalde çok azdır. Bunu nereden biliyorum.

- Nereden?

- Nükhet Duru'dan. Nükhet benim yakın arkadaşımdı. Şimdi "Hıncal çok değişti" diyormuş. Oysa değişen ben değilim, o. Nükhet'in burnunda hafif bir kemer vardı. Bütün estetik doktoru arkadaşlarım "Nükhet'in burnunu düzeltelim para mara istemiyoruz" diyorlar bana. Açtım konuyu Nükhet'e bana söylediği cümle aynen şöyle: "Bak Hıncal bu burun benim karakterim. Niye değiştireyim. Ne oldu o Nükhet Duru, ameliyatlar oldu. Göğüslerine silikonlar doldurttu. En kötüsü botoksa başladı.

Sonrası sahtekarlık

- Sadece kadınlar değil artık erkeklerde de estetik merakı var. Onlar da bıçak altına yatmaya başladı, botoks yaptırıyor... - Bunların hepsi beğenilme arzusuyla yaptırılıyor. "Kadın beni bu halimle beğenmez" diyor, estetik doktoruna gidiyor. Şimdi sen 40 yaşındasın be adam o kadın 40 yaşındaki erkekle, o erkeğin 20 yaş görünümlü estetikli halini ayırt edemez mi? Bilir ki o surat sahte, yüz vermez. Tamam ufak tefek müdahaleler yaptırabilir insanlar ama yüzün ve ifaden değiştiği zaman sen başkası oluyorsun. Sonrası sahtekarlık... - Nasıl? - Şimdi insanlar botokslu birini görünce "Aaa ne kadar güzel olmuş" diyor. O insan gidince başlıyor arkasından atıp tutmaya. Bunları ben yaşadım.

Emel Sayın yüzünün ifadesini yok etti

- Hıncal Ağabey, botoks konusunda çok sert söylemlerin var. Nedir botoksta gördüğün tehlike?

- BBC'de bir belgesel izledim. Bir kadın muhabir, nedir bu botoks çılgınlığı diye bu konunun peşine düşüyor. İngiltere'de botoks yaşı 13'e düşmüş. 13 yaşındaki bir kız botoks yaptırmaya niye gider? Çünkü botoks, eroin gibi bir bağımlılık. Bu BBC'nın lafı. O kız, önce annesinden, ablasından, görüp özeniyor, "Bir defa da ben yaptırayım" diyor, gidiyor. Yaptırdığı andan itibaren de sonu gelmiyor. Bunu anlatan 13 yaşındaki kıza botoks iğnesi yapan doktor. TRT'nin yerine olsam alır o belgeseli büyük anonslarla yayımlarım. Çünkü bu estetik meselesi olmaktan çıktı. Artık zehir bağımlılığı haline geldi. Bu madalyonun bir yüzü.

- Diğer yüzünde ne var?

- Botoksun iki özelliği var. Birincisi, yüz sinirlerini dondurduğu için yüz ifadesi yok oluyor. İki, botokslu yüzler birbirine benziyor. Geçen gün sayfamda Emel Sayın ile Seda Sayan'ın fotoğrafını koydum, "İki fotoğraf arasındaki farkı bulun" yazdım. Emel Sayın dünyanın en anlamlı yüzüne sahipti. Yüzünün ifadesini botoks yaptırıp yok etti. Botoksu ölçülü kullananlarda zaten fark edemezsin. Ama suratını ifadesiz hale getirmenin gereği var mı? Kişiliklerini kaybediyorlar. Ben de botokslu suratlara bakmaktan nefret ediyorum. Bu yüzden sevdiğim arkadaşlarımla yüz yüze gelmek istemiyorum.

- Yabancılaşıyor musun böyle bir surat görünce?

- Ben sahtekarlık yapmayı bilmiyorum. Şimdi Emel Sayın'ı göreceğim. İçimden "Vay Emelim" deyip sarılmak gelirken, o surata nefretle bakacağım, görmesin o nefreti daha iyi.

GÜZELLİK ALGIMIZ ALIŞKANLIKLA İLGİLİ

- Sence zaman içerisinde güzellik algısı değişti mi?

- Güzellik algısının Antik Yunan'dan başlayarak günümüze geldiğinde değiştiğini görüyoruz. Bugün şişman olarak nitelendirilen bedenler Antik Yunan'da güzel olarak algılanıyordu. Şimdilerde malum sıfır beden revaçta. Bu aslında bir alışkanlık. Şimdi insanlara sıfır beden güzel denildiği için güzel kabul ediyor. Bir dönem ideal ölçü olarak 90-60-90 kabul ediliyordu. Böyle cetvelle güzellik olmaz denildi. Ama yine de güzellik algımız üç aşağı beş yukarı 90-60-90'nın civarındadır.

BU ÇILGINLIĞIN SEBEBİ KENDİNE GÜVENSİZLİK

- Bağımlılık, sürekli ameliyat olma hali, yüz ifadesini kaybetme... Ama insanlar yine de bu estetik çılgınlığına kapılıyor. Sence neden ağabey?

- Kendine güvensizlik. Bu dünya beni ben olarak kabul etmez, ben başkası olmalıyım diye düşünüyorlar. Beni ben olarak kabul etmeyenin canı cehenneme.

- Niye kendimize güvenmiyoruz?

- Türkiye'deki ve dünyadaki en önemli sorun bu. Çocukluktan beri yanlış eğitiliyoruz. Sadece bizde değil, dünyada da böyle. İlkokulda ilk dersimiz, öğretmen geldi kibrit kutusundan bir kibrit çıkardı sonra çat diye kırdı. Sonra bütün çöpleri çıkardı kırmaya çalıştı kıramadı. Yani ben olursak bir hiçiz ama biz olursak çok güçlüyüz, bunu anlatıyor. Ben demeyi öğretemediğimiz çocuklar nasıl kendine güvenecek. Tamam biz dediğimiz güzel bir şey. Ama bizi oluşturan şey benlerdir. Güven cümlelerinin hepsi ben ile başlar. Ama ben demek bizde ayıp sayılıyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum