Holding nezaretinde futbol söyleşisi

Holding nezaretinde futbol söyleşisi
06 Mayıs 2024 - 08:33 - Güncelleme: 07 Mayıs 2024 - 08:50

Hürriyet, Milliyet ve Posta gazeteleri, geçen çarşamba günü bir tam sayfalarını Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi ile söyleşiye ayırmışlardı.

Farklı başlıklar atılmış olsa da üçü de aynı söyleşiydi. Posta’da, bu söyleşinin nasıl ve nerede yapıldığı bilgisi yoktu. Milliyet ise “Riva’da Demirören Medya’nın önde gelen isimlerini ağırlayan futbolun patronu çok konuşulacak açıklamalar yaptı” bilgisini vermişti. Bu bilgiyi, Hürriyet’teki, “Riva’daki merkezinde Demirören Holding temsilcilerini konuk eden Büyükekşi, Hürriyet Spor Müdür Yardımcısı Adil Demirçubuk ve Koray Durkal’ın sorularını yanıtladı” cümlesi tamamlıyordu.

Demek ki, “Demirören Holding temsilcileri”, yanlarına Hürriyet, Milliyet ve Posta’nın futbol yazarlarını alıp Riva’ya götürmüş; bu yazarlar da onların nezaretinde söyleşi yapmış! Bu durumda toplu söyleşiyi “Hürriyet’in sorularını yanıtladı” diye sunan Hürriyet, okurunu kandırıyordu. Milliyet ve Posta da okurlarına eksik ve yanlış bilgi veriyordu.

Yazarların, gazetelerinin sahibi olan Demirören Holding’in -isimleri gizli- “temsilcileri”nin nezaretinde söyleşi yapması gazetecilik etiğine aykırı. Federasyon ile aralarında bir çıkar ilişkisi olmasa holding temsilcileri, gazetecilik faaliyeti sırasında neden orada olsun ki?

Nitekim söyleşilerin tümüyle Büyükekşi’nin eleştirilere karşı kendini aklama çabası üzerine kurulması Holding’in nezaretinin nedenini yeterince anlatıyor.

Patron çıkarı şahane, futbol söyleşisi bahane…

AKP ÖNÜNDEKİ ANI FOTOĞRAFI

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, parti binasında ziyaretinin gazetecilik açısından görünür bir yararı oldu.

Yıllardır akreditasyon engeli konulan muhalif medya, AKP Genel Merkezi önüne girebildi. Muhalif TV kanallarının muhabirleri, iktidar yanlısı medyada çalışan meslektaşları ile yan yana canlı yayın yaptılar. Ayrılmadan önce de hep birlikte anı fotoğrafı bile çektirdiler.

Özel-Erdoğan görüşmesinin değişmeyeni de medyanın, dolayısıyla toplumun bilgilendirme eksikliğiydi. İki parti de görüşmede olup bitenlerle ilgili yeterince şeffaf davranmadı; topluma ayrıntılı bilgi vermedi.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, görüşmeden saatler sonra kısa bir açıklamayla yetinirken CHP de gece geç saatlerde bir grup gazeteciyi bilgilendirdi. Ayrıca Gökhan Günaydın bir TV kanalında konuştu; Namık Tan da bir gazeteciye tek cümlelik değerlendirme yaptı. Özgür Özel ise toplu açıklama yerine bir gazeteciye birkaç cümlelik açıklama yapmayı yeğledi.

Erdoğan ve Özel, ertesi gün gazetecilerin birkaç sorusunu yanıtladığında o saate kadar görüşmeyle ilgili o kadar çok “kulis bilgisi” yayılmıştı ki, görüşmenin içeriği ile ilgili sorulara genel ifadelerle yanıtları “kulis”lerin yarattığı havayı beslemekten öteye gidemedi. Maalesef “Boş koltuk” magazini ve görüşmenin yarattığı “hava”, içeriğinden çok yer tuttu medyada.

FİNANSMAN DEĞİL KREDİ

“İslam Kalkınma Bankası’ndan Türkiye’ye 6,3 milyar dolarlık dış finansman” haberi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamasına dayanıyordu. Anadolu Ajansı’nın geçtiği haber, Hürriyet, NTV ve CNN Türk ile birçok yerde aynı şekilde kullanılmıştı.

Dikkatle okudum, içinde bir kere bile “kredi”, “faiz” sözcükleri geçmiyordu. Ama İKB, “hibe” olarak vermediğine göre 6,3 milyar dolar kredi olmalıydı. Daha açık bir deyişle “borç” vermişlerdi; düşük de olsa mutlaka bir faizi de vardır.

Bu bilgiler verilmediği gibi, haberin altında Dünya Bankası’nın Türkiye’ye aktaracağı 35 milyar dolar için de “kaynak” denilmişti. Oysa Bakan Şimşek, Dünya Bankası’nın ayırdığı bu “kaynak”ı konuşmasında “finansman” diye tanımlamış ama eleştirilerin, tartışmaların ardından Bakanlık, “kredi” olduğunu açıklamak zorunda kalmıştı.

Bir ekonomi haberi, sadece “dedi”, “açıkladı” gibi sözcüklerle söylenenleri aktarmaktan ibaret olamaz. Gazeteci, söylenenlere yeni bilgiler ve analizini ekleyerek, tanımları toplumun anlayacağı dile dönüştürerek haberi olgunlaştırır; öyle sunar.

Ama AA’nın geçtiği ve iktidar medyasının kullandığı “finansman” haberleri, kredi alındığı bilgisini vermiyor; gerçeğin üzerini örtüyor. İslam Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası’nın vereceği milyar dolarların “kredi” yani “borç” olduğunu açıkça yazmak yerine “finansman” ve “kaynak” diye adlandırmak gazeteciliği halkla ilişkiler faaliyetine dönüştürüyor.

İKTİDARIN VE POLİSİN DİLİ KULLANILIRSA

AKP, 2010 yılında Taksim’i kutlamalara açtığında iktidar medyası, “Bir orman gibi kardeşçesine” (Sabah), “Tabu yıkıldı” (Star/ Yeni Şafak), “Taksim’de 1’lik” manşetleriyle övgüler yağdırıyordu.

Aynı gazeteler bu yılki 1 Mayıs öncesinde ise “Taksim ısrarı kutlamalara gölge düşürdü (Sabah), “1 Mayıs tahrikçileri” (Türkiye) ve “Taksim miting alanı değil” (Yeni Şafak) gibi başlıklar kullandılar. Kuşkusuz dillerindeki bu değişimin nedeni habercilik kaygısından değil, 14 yıl içinde AKP iktidarının tavrının farklılaşmasından kaynaklanıyor. Nesnel bir gazetecilik dili yerine iktidarın dilini benimseyince böyle çelişkili tutum almaları doğal.

Ancak muhalif medyanın dili de sorunluydu. Halk TV’de bir muhabir, Beşiktaş’ta bir polis şefinin gazetecileri aşağılayan “Gazetecileri süpürün” talimatını canlı yayında tekrarladı; olayı “süpürüldük, süpürüyorlar, süpürülüyoruz” diye anlattı.

“Polisin dili”ni kullanan başka muhabirler de vardı. KRT TV’de muhabir, uzun uzun İstanbul’da polisin aldığı “önlemleri” anlattı! Halbuki polisin yaptığı önlem değil, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenleri engellemek, barikatlar kurmaktı. Bir muhabir ve karşısındaki sunucunun önlem ile engelleme arasındaki farkı bilmesi gerek.

Sözcü TV’de de muhabir, “…yasak olduğu aşikâr” ve “…polis müdahale etmek zorunda kaldı” diyerek polisin müdahalesinin haklılığını kanıtlamaya çalışıyordu. NOW TV muhabiri, “gözaltı işlemi” diye konuşuyordu.

Gazeteci, polisin, iktidarın ya da başka siyasilerin dilini kullandığı oranda nesnellikten uzaklaşır. Gazeteci, izlediği taraflara olduğu gibi kullandıkları dile de uzak durmalı.

İÇİNİZ SIZLAMADI MI MARMARA İLETİŞİM MEZUNLARI?

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yeşillikler içindeki arazisi betonlaştırılmak üzere 2018’de satıldığında mahalleliden yükselen protestoları duymazdan geldi medya.

Ağaçlara, kirpilere, kuşlara sahip çıkmak yerine betonlaşmaya destek oldular. Hürriyet, Posta, Milliyet ve Sabah gibi gazeteler, şirketin gönderdiği bülteni “Yeşile komşu konutlar değerleniyor” diye haber gibi yayımlayarak inşaat projesinin reklamını yaptılar.

Aradan üç yıl geçti, projenin sonuna gelindi. Bu kez de Hürriyet’te “Şehir merkezinde sağlıklı ev” başlıklı tanıtım yayımlandı “Hemen teslim” balonuyla yine projenin reklamı yapıldı. Projeye dair ne bir eksiklikten söz ediliyor metinde ne de Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin arazisi olduğu anımsatılıyor.

Merak ediyorum, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin hiç mi içleri sızlamıyor acaba? Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın öğrencileri neden bu kadar sessiz?

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum