Külliye'nin çanak yalayıcıları

Külliye tarihçileri buyurdu: İstiklal Savaşı demeyelim… Milli Mücadele diyelim… Habertürk yazarı yazdı; Sabah gazetesi yazarı teklifi alkışladı.

Külliye'nin çanak yalayıcıları
16 Eylül 2021 - 08:44

İlk bakışta fark görünmüyor; ha “İstiklal Savaşı”, ha “Milli Mücadele” gibi anlaşılabilir bu teklif. Oysa kurnazlık içeriyor bu teklif! Öyle ya ne gerek var böyle bir gündem yaratmaya?

Ah Yalçın Küçük Hocamı çok özlüyorum; ne derdi bu algı oluşturma yazıcılığına?

“Maaş bordrosu” tarihçiliği mi?

“İlk mektep müfredat” tarihçiliği mi?

-“Siyasete malzeme taşıma” tarihçiliği mi?

“Atatürksüz” tarih yazıcılığı mı?

Bakın:

Teklifin amacı, verilen mücadeleyi salt “silaha- savaşa” indirgemektir.

Teklifin hedefi, verilen mücadeleyi salt “düşmanı denize dökmeye” indirgemektir.

Milli Mücadele, 30 Ağustos 1922'de biter.

Oysa: “İstiklal”, bağımsızlık demektir. İstiklal Savaşı'nın hedefi istiklal-i tam'dır. Tam bağımsızlığı hedefleyen Atatürk öğretisidir bu.

Ve bu Kemalist anlayış 1922'de bitmez. Çünkü:

Atatürk, emperyalizmi salt silahla yenemeyeceğini bilen düşün insanıydı, devlet adamıydı. Bu sebeple:

İşgalcilerin sadece topuyla tüfeğiyle yurttan kovulması değildir İstiklal Savaşı. Ekonomik bağımsızlık olmadan tam bağımsızlığın sağlanamayacağını kavramaktır.

Örneğin, Osmanlı'yı yıkan imtiyazat-ı atika/ kapitülasyonları yenmeyi de kapsar İstiklal Savaşı…

Emperyalizmin bu sömürgeci iktisadi amacını bilmeyen, ne ideoloji bilir, ne siyaset yapılabilir. Bu sebeple:

Lozan'da verilen mücadeleyi İstiklal Savaşı saymıyor bu ve benzeri yazıcılar! Adli, mali, askeri, siyasi özgürlükler için verilen mücadeleyi yok saymaya çabalıyor bunlar.

FESLİ KADİR TARİHÇİLİĞİ

Evet:

Atatürk'ün İstiklal Savaşı anlayışı cephe savaşından ibaret değildir; hedeflerden biri de Batı'ya olan iktisadi bağımlılığa/kapitülasyonlara son vermektir. Biliyordu ki Atatürk:

Savaş meydanında galip gelmek yeterli olmuyor; “gizli düşman” sizi “piyasa” ile yeniyor!

Evet:

Tam bağımsızlıkçı anti-emperyalist mücadele verilmeden savaş tam kazanılmıyor.

Peki, Habertürk yazarı bunu bilmiyor mu?

Peki, Sabah yazarı bunu anlamıyor mu?

Mesele başka:

İlk mektep müfredatı gibi düşmanı yenmeyi sadece cephe savaşına indirgemek isteyen bu algı merkezlerinin gizli niyeti var elbet:

Mustafa Kemal'in askeri kimliği öne çıkarıp, Atatürk'ün ulus-devleti ve itibarıyla yeni ulusu-insanı nasıl inşa ettiğini yok saymak!

Cumhuriyeti başka kılıfa sokmak istiyorlar.

Devrimleri yok saymak istiyorlar.

Laikliği tahrif etmek/bozmak istiyorlar.

Devletçiliği, halkçılığı ortadan kaldırmak istiyorlar.

Tüm bunların İstiklal Savaşı mücadelesiyle oluşturulduğunu zihinlerden silmek istiyorlar.

Evet:

Bu teklif Atatürk'ü, Mustafa Kemal'den koparma çabasıdır.

Bu teklif bu iktidarın, “Milli Mücadele'nin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal iyi; İstiklal Savaşı'nı gerçekleştiren devrimci Atatürk kötü” anlayışının AKP'nin yeni tarih yazıcılığına destek çabasıdır.

Ah bu kafa! Günümüz kapitülasyonların yenik düşen AKP iktidarının, İstiklal Savaşı'nı bir türlü kavrayamaması bugün yaşanılan ekonomik krizin sebebidir. Şaşırıyor muyuz; hiç!

Şartlanmaların, ezberlerin bilinçlerini doldurduğu “Fesli Kadir tarihçiliğini” yeni isimlerle sürdürüyorlar.

HADİ ORADAN

Büyük komutan Mustafa Kemal'i tamamlayan büyük devrimci Atatürk'tür.

Yirmi iki gün ve yirmi iki gece süren kanlı savaşı kazanan Başkomutan Mustafa Kemal harp ertesinde eline bir kitap aldı:

Jean-Jacques Rousseau'nun günümüzde bilinen adıyla “Toplum Sözleşmesi” (Mukavele-i İçtimaiyye) eserini satırların altını çizerek, sayfalarına notlar alarak okumaya başladı.

Kimi altını çizdiği satırlara “mühimdir” notu yazdı.

Kimi altını çizdiği satırının yanına “kıymetlidir” notu yazdı.

Yani…

Başkomutan Mustafa Kemal savaş günlerinde bir toplumun nasıl oluşturulacağına kafa yordu.

Atatürk'ün bu entelektüel kişiliğinin üzerini örtmek istiyorlar. Genelde Milli Mücadele dönemi/ askeri kimliğini öne çıkararak büyük toplumsal dönüşüm yok sayılmak isteniyor.

Oysa bu iki süreci birbirinden koparırsanız anti- emperyalist olamazsınız. İtibarıyla kapitülasyonlara yem olursunuz! Olduğunuzu da 19 yıllık iktidarınızda yaşadık.

Hâlâ Habertürk'ten Sabah'a bu köşe yazarları Atatürk'ün tarihsel dönüştürücülüğünü sansürlemek istiyor. Ne ideoloji biliyorlar, ne siyaset!

Belge okumayı, ezber yapmayı tarihçilik sanıyorlar.

Becerileri kurnazlıkla “iş” yürütmeleri. Tarihe bakışları iktidara yaranmak! Tarih anlayışları ve düşünceleri her döneme göre bu sebeple şekilleniyor.

Neymiş:

“İstiklal Savaşı” demeyelimmiş…

Böylesine kurnazlığa ancak argoyla yanıt verilir:

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

Soner Yalçın

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum