"Kurtar bizi Baba" dan "Abla" ya...

İYİ Parti lideri Meral Akşener'in Ahlat gezisi ile ilgili 2'nci gün izlenimlerimizi sizlere söz verdiğimiz üzere dün aktaramadık.

"Kurtar bizi Baba" dan "Abla" ya...
05 Kasım 2017 - 11:12 - Güncelleme: 05 Kasım 2017 - 11:16
Hem programdaki sarkmalar hem de Muş'tan Ankara'ya uçakla dönüş saatimizin yazıyı gazeteye yetiştirebilme imkansızlığı yüzünden teknik olarak gerçekleştiremedik. Özür diliyorum...Kuruluşunun üzerinden sadece 1 hafta gibi kısa bir süre geçmesine rağmen Meral Akşener'in ilk yurt içi çıkışını Ahlat'tan yapması büyük bir iddiayı ortaya koyuyordu. HDP'nin oy oranlarının yüksek olduğu noktalara gitmesi orada halkla bire bir temas etmesi en başından alınmış riskli bir karardı. Bomboş sokaklarda gezebilirdi, kahvenin önünde 3-5 kişiyi konuşabilirdi. Bütün bunları bir tarafa bırakın, ilk günden imaj bozacak negatif algılar yaratabilecek provokasyonlara maruz kalabilirdi... Cesur yürekliler hareketi olarak yola çıkan ve daha sonra partileşen bu sürecin lideri Akşener'in bildiğimiz mangal yürekliliğine bir kez daha şahit olduk.İlk izlenim yazımızda belirttiğimiz gibi, Meral Akşener, R.Erdoğan'ın elinden çok önemli bir silahı almayı kafasına koymuş. Halkla bire bir temas... Bunun Ankara'da oturduğun yerden yapılamayacağını, siyasette tembelliğe yer olmayacağını da sahaya bizzat inerek gösteriyor. Kendine özgü bir metot da seçmiş. Türkiye'yi çapraz dolaşacak. Bir hafta doğuda, bir hafta batıda, bir hafta kuzeyde, bir hafta güneyde... Aralarda 1 haftalık süre olduğuna bakmayın. Bu, oldukça meşakattli bir iştir... Hele korku ikliminin sürdüğü bir siyasi ortamda üstüne üstlük kıt kanaat kaynaklarla...Meral Akşener'in Ahlat'ta kiraladığı evde yaptığımız sohbette, bir iki önemli noktadan yola çıkarak bazı değerlendirmeler yapmak isterim. Akşener, "burada biz gömlek çıkarmıyoruz. Ortak paydamız vatanseverlik ve hizmet aşkı" dedi. Süleyman Demirel'in Turgut Özal'ı seçime zorladığı süreci hatırlattı.Programına, tüzüğüne ve kurucularındaki isimlere baktığımızda İYİ Parti kendini merkeze konuşlandırmış gözüküyor. Ancak ben bu durumu ANAP'la özdeşleştirilmesine ve ANAP-DYP çizgisinin bir devamı gibi gösterilmesinin yanlış olduğu düşüncesindeyim. Çünkü, ANAP ve Süleyman Demirel'in DYP'sinin hem kadro olarak hem de program ve ana eksen politikalar olarak birbirlerinin zıttı olduğunu düşünenlerdenim. ANAP ihtilal koşullarının bir ürünü ve o günkü meşhur deyimiyle 4 eğilimi içinde barındıran bir partiydi. Liberaller, muhafazakarlar, solcular ve milliyetçiler. Vatanseverlik ortak paydaları değil, menfaat ve rant için anti demokratik şartlarda bir araya gelmişlerdi ve birbirlerine tahammül ediyorlardı. Bir de halkın çaresizliği ve çok sayıda parti ortada olmasına rağmen alternatifsizlik gibi şansları vardı. Bu 4 eğilimin birbirileriyle kavgası ve itişmesi fırsat bulduğu her ortamda kamuoyuna zuhur ediyordu. ANAP'tan da bugüne akılda kalan tek şey - aynı AKP'de olduğu gibi- talan, yolsuzluk ve bölücülükten başka bir şey değil. ANAP'ın kadrolarında da kimse gömlek değiştirmiyordu ama herkes kendi gömleği içinde birbirini yok etmeye daha fazla siyasi rant ve doğal sonuçlarını elde etmeye çalışıyordu. Birbirlerini çift satır 

Devamını Oku

YORUMLAR

  • 0 Yorum