Marmara Denizi Canavarı

Marmara denizi canavarına tarihi kayıtlarda ilk olarak 1870lerde Osmanlı gazete ve mecmuaların da rastlanır.

Marmara Denizi Canavarı
26 Ağustos 2018 - 11:59 - Güncelleme: 26 Ağustos 2018 - 12:12
Bizans’tan kalma bazı kabartmalarda da canavar tasvirleri yapılmışsa da bu konuda net bir inceleme yapılmadığından kabartmaların neyi temsil ettiği bilinmemektedir. Ayrıca günümüze kadar ulaşan Fener Rum patrikhanesinde ki Bizans arşivleri de bu konuda araştırılmamıştır. Osmanlı dönemi basın yayın organları Yalova ve Marmara adasında yeni gömülen cenazelerin mezarlar kazılarak alındıklarını sıkça yazmış hatta bunun büyücülerin, hortlakların, yahut cadıların işleri olduğuna dair söylentilere yer vermiştir. Bir süre sonraysa özellikle Marmara adasında ahaliden bazı kimseler deniz kenarında ki mezarlıkta tek gözlü 22 arşın boyunda yılan benzeri bir serhanın kafasından kavradığı bir cenazeyi denize sürüklediğini anlatmıştır. Erken Bizans dönemin de adı Prokonnesos olan ada 13. yüzyıl başlarında Marmara adası olarak anılmaya başlanmıştır. 15. yüzyıl içinde Ada yönetimini ellerine geçiren Türkler dile kolay geldiği için Marmara adını kullanmışlar ve bu isim zamanımıza dek süregelmiştir. Marmara Adasında Türklük ve İslamlığın eski dönemlere kadar uzandığını belgeleyen mezar taşlarına rastlanmaktadır. Osmanlı yönetimi esnasında Marmara Adası uzun süre çevrenin en önemli ilçesi durumundaydı.  Marmara Adasını ilk ve son ziyaret eden son Osmanlı Sultanı Abdülaziz’dir. Marmara Adası’nın kuzeyinde Saraylar beldesi çevresinde bulunan antik mermer ocakları ile ünlü bu şehirde antik çağdan günümüze kadar mermerin hammadde olarak çıkarıldığı görülür. MÖ 844 yıllarında Prokennesos Miletos’un bir kolonisi olarak kurulmuş yüzyıllar boyunca mermeri ile ün kazanmıştır. Prokonnesos mermeri MÖ 4. yüzyılda Ephesos’un ünlü Artemis Tapınağı’nın sütunlarında ve Hlikarnessosos Satrapı Mausolos’un sarayında kullanılmıştır. Ayrıca Roma İmparatorunun mermer ihtiyacını karşılamada Prokonnesos önemli bir rol oynamıştır. I. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda Marmara adası çeşitli ulusların bayraklarını taşıyan daimi uğrak yeriydi. Marmara Adasında ilk kez telgraf 25 Ekim 1911’de, telefon ise 1914’te girmiştir. İlk buharlı motor ise 1912’de Mermercik’deki ermer fabrikasının kurulmasıyla gelmiştir. Ada nüfusunun çoğunluğunu Rum kökenli yurttaşlar oluştururdu. Ancak zamanın devletleri arasındaki siyasi gelişmelerden dolayı gerek adadan dışarıya gerekse dışarıdan adaya göçler dolayısıyla nüfus sürekli olarak değişiklik göstermiştir. Zamanın resmi istatistiklerine göre 15.400’e ulaşan ada nüfusunun gayrimüslim halkı 1915 senesinde Osmanlı Hükümetince Anadolu’ya yani Bandırma, Kirmastı, Karacabey ve bu çevredeki diğer köylere yerleştirilmiştir. Bu göçmenlerin bir kısmı 1919’da Ada’ya geri dönmüşlerdir.Ada’nın hızlı nüfus dönüşümlerine rağmen yeni gelen halk hızla adapte olarak günümüze kadar ada kültürünü muhafaza etmişlerdir. Canavara dair ada halkının inancı günümüze kadar devam etmiştir. 1930 larda Marmara adasında deniz kenarın da bulunan top ağaç ve saraylar mezarlıklarından yeni gömülen cenazelerin kaybolması üzerine söylentiler ayyuka çıkmış, 1935 senesin de ise balıkçılar tarafından 2 canavar yakalanmıştır.  1. Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesi bu canavarları haberleştirip resimlemiştir. Yakalanan tek gözlü dev ağızlı 60 ile 120 cm boyun da dişleri olan bu iki canlının bir tanesi 7.5 metre diğeri ise 9.5 metre boyundadır ve daha evvel literatüre geçmemiş yeni bir canlı türüdür. Ancak deniz bilimciler bu yeni türün sadece denizde yaşayıp amfibik olmadıklarını yani karaya çıkamayacaklarını söylemişlerdir. Yani mezarlıklarda yaşanan ve halkın gözlemlediği canavarların bunlar olamayacakları açık şekilde ortaya konmuştur. Yine de bu durum denizlerde halen bilmediğimiz pek çok canlı türü olduğunun açık bir kanıtı niteliğindedir. Marmara denizi canavarına dair en çok bilinen tanıklık 1970 lerde iki balıkçının başından geçen olaydır. Gecenin bir yarısı teknelerini limana bağlayan iki balıkçı, Anadol pikaplarına atlayıp evlerinin yolunu tutmuşlar. Yol mezarlığın yanından geçiyormuş. Arabayı süren bu mezarlıktan korktuğu için dualar ediyor. Diğeri batıl korkuları olmadığından arkadaşıyla dalga geçiyormuş. Bu sırada şoför aniden firene asılır. Çünkü ince bir ağaç enlemesine yola devrilidir. Şoför ’Ben hayatta inmem’ der. Diğeri babayiğit bir adammış, ’Ben tek başıma hallederim’ diyerek araçtan çıkar. Gece karanlığında ince uzun ağaca bakıp: ’Kavak ağacı galiba’ diye geçirir aklından. Yaklaşıp ağacın gövdesine sarılıp da ağacın kabuğunun yumuşak olduğunu ve kımıl kımıl hareket ettiğini hissedince babayiğitlik filan kalmaz aynen tabanları yağlar. Arkadaşını dikkatle izleyen şoför ağacın hareketlendiğini ve yukarı doğru kalktığını görünce, karşısındakinin ağaç değil de 10 – 20 metre boyunda dev bir yılan olduğunu fark eder. Yılan başını kazdığı mezardan çıkarınca şöför dehşete düşer. Allahtan karnını mezarda doyurduğu için canavar ne şoföre ne de arkadaşına saldırmaz. Denize doğru hızlıca sürünür ve gözden kaybolur. İki arkadaş perişan halde köylerine döner. Sonradan köyün yaşlılarından yılanın Marmara denizinde yaşayan ve denize yakın mezarlardaki, yeni gömülen ölüleri yiyerek yaşayan bir canavar olduğunu öğrenirler. Anlattıklarına göre daha önceleri yılanın çok aç kaldığında balıkçı teknelerine dahi saldırdığı olurmuş. O zamanlarda Yalova ve Kumla’da da ortaya çıkarmış. Marmara Canavarı’yla karşılaşan herkes söz birliği etmişçesine yılanın bir kavak ağacı boyu ve eninde olduğunu söylemektedir.

 

Yaratık suya girer ve deniz yüzeyinde kıvrıla kıvrıla balıkçı teknesine doğru yüzmeye başlar. Tüm gemi tayfası güverteye üşüşür ve bu duruma şahit olur. Nihayet geminin 5 metre kadar yanına geldikten sonra aniden suyun derinliklerine dalar ve gözden kaybolur. Yine Tuzla’da bir şantiye çalışanı inşaat sahasında çalışırken sahanın 100 metre ilerisin de devasa bir şey fark eder başta bunu bir tür boru zanneder. Hatta içten içe işçilere malzemeyi sağa sola attığı için kızar da ne olduğunu anlamak için o tarafa doğru yürümeye başlar yakınlaştıkça görüntüde netleşir. Oda başlarda bunu bir çeşit yılan zanneder ancak canlı yaklaşan kişiyi fark edince dönüp bakar. Adam tek gözlü timsah ağızlı bu dev canavarı görünce irkilir. Korkuyla hızla depoya doğru kaçar. Daha sonra yanına gelen diğer işçilere olayı anlatır kazma küreklerle hep birlikte çıkıp etrafı kontrol ederler ancak canavardan bir iz yoktur. Yıllarca yapılmış bunca gözleme, görgü tanığına ve hadiseye rağmen ne yazık ki Marmara denizi canavarı konusu bir türlü bilimsel olarak profesyonellerce araştırılmamıştır. Bu yüzdende bu canlının ne olduğu ortaya çıkartılamamış ve bilimsel olarak kalmıştır. Geçen uzun yıllara baktığımızda bu varlık çok uzun ömürlü değilse muhtemelen eş edinip neslini devam ettirmektedir. Bu da tek bir canavar değil daha fazla olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca canavar neden aç kaldığında yüzen insanlara saldırmak yerine yeni ölen cenazeleri hedef seçmektedir. Acaba leşçil bir türmüdür? Bu ve bunun gibi cevapsız kalan pek çok soruyla birlikte Marmara denizi canavarı belki de halen Marmara denizinin soğuk ve karanlık derinliklerinde yaşamını devam ettirmektedir.

Bir başka olayda 1990 senesin de Marmara adasında büyüyüp İstanbul’a yerleşen birinin başından geçmiş bir olay daha var. Gündüz vakti yaşandığından tanık canlıyı net şekilde teşhir etmiştir. Tanık ailesini ziyaret etmek üzere Marmara adasına gider. İnancı gereği saraylar mezarlığında bulunan dedesinin mezarını ziyaret etmek üzere öğle saatlerin de mezarlığa gider. Dedesinin mezarı başında dua ettiği sırada 40 – 50 metre ötesin de ki mezarların arasından bir şey geçtiğini görür kafasını kaldırıp biraz daha dikkatlice baktığında 15 metre boyunda simsiyah yılana benzeyen ancak tek gözü timsah gibi uzun bir ağızı ve önde iki küçük ayağı olan dev bir canlının sürünme yürüme karışımı bir hareket tarzıyla hızla denize doğru ilerlediğini anlar. Korkmasına rağmen mesafeyi koruyarak izlemeye başlar bu arada deniz de sahile yakın bir konumda bulunan balıkçılarda ağaçların altından açığa çıkan canavarı fark eder. Canavar daha sonra Marmara denizinin soğuk ve karanlık sularına dalarak hızla gözden kaybolur. 2000li yıllarda yerel araştırmacılar konuya ilgi duymuş Marmara adası sakinleri ile bir düzine görüşme gerçekleştirmişlerdir. Yapılan görüşmeler neticesinde ada da 250 – 300 kişinin Marmara denizi canavarı veya adalıların verdiği adla Marmara denizi yılanını gördüklerini söylemiş hepsi de canlının görünüşünü aşağı yukarı aynı şekil de tasvir etmiştir. Hatta adada bulunan iki mezarlıkta deniz kenarında olduğundan evvelden yakınları ölenler defin işlemini mezarlığın karaya en yakın kısmına yapmışlar bu sebeple de mezarlığın deniz kenarında ki kısımları nispeten daha boş kalmıştır.  Araştırmacılara göre bu yaratık bölgeye has amfibi bir tür deniz yırtıcısı balıkların hızlı göç hareketleri neticesinde bazı dönemlerde besin kaynakları azalınca da karaya çıkıp yeni defnedilmiş taze cenazelerle besleniyor. Gerçekten de hem Marmara adasında hem de Yalova da denize yakın bulunan mezarlıklarda pek çok kayıp cenaze vakası vardır. Nitekim ada gibi küçük bir yerde sıradan insanların cenazelerinin ortadan kaybolması normal bir şey değildir. Adada bulunan 2 müslüman mezarlığı topağaç ve saraylar mezarlıkları tarihleri oldukça eski olmalarına rağmen 2001 senesinde bilgisayarla kayıt sistemine geçmiştir. Bu sebeple de bundan evvel kaybolan cenazeler kayıtlara geçmemiştir. İstanbul’un Tuzla ilçesinde de zaman zaman canavar gözlemleri yapılmış ve ihbar edilmiştir. Bu gözlemleri yapanların büyük çoğunluğu ise balıkçılardır. Balıkçıların anlattıklarına göre 2002 senesin de bir balıkçı teknesi geceden attığı ağları toplamak üzere limandan ayrılır. Açılmadan evvel bir süre düşük hızla sahile paralel bir rota izler. Bu sıradan güvertede çay içmekte olan birisi sahilde tepede ağaçlık alanda bulunan bölgede simsiyah bir şeyin hareketsiz yatmakta olduğunu görür. Hemen arkadaşlarına ve kaptana da gösterir. Kaptan dürbünle baktığında bunu anakonda tarzı dev bir yılan zanneder. Meraklarına yenik düşerek biraz daha sahile yaklaşırlar. Bu sırada canlı aniden hareketlenir ve onlara doğru ilerlemeye başlar. Bu canlı yılan gibi görünmesine rağmen timsah gibi uzun bir ağızı ve tek gözü vardır.

 

 

decani 14c - Marmara Denizi Canavarı

Image - Marmara Denizi Canavarı

2cxqo0000001000 W31x cover - Marmara Denizi Canavarı

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum