Naomi olmuşsa Klein keyfin yerinde say, Naomi olmuşsa Wolf vah ki ne vah!

Bu Her Şeyi Değiştirir’, ‘Şok Doktrini’, ‘No Logo’, ‘Hayır Demek Yetmez’ gibi uluslararası çok satar ve ödüllü, otuz beşin üzerinde dile çevrilmiş kitabın Kanadalı yazarı Naomi Klein’ın Türkçeye yeni çevrilen kitabı ‘Doppelganger: Ayna Dünyaya Yolculuk’tan bahsetmek istiyorum bugün.

Naomi olmuşsa Klein keyfin yerinde say, Naomi olmuşsa Wolf vah ki ne vah!
09 Şubat 2025 - 11:46

Öteki Naomi... Naomi Wolf.

Naomi Wolf

Naomi Klein

Bir de o var.

Naomi Klein’ın on yılı aşkın bir süredir sürekli karıştırıldığı kişi. Kabarık saçlı doppelganger’ı. Yaptığı birçok aşırılıkla yabancıların Naomi Klein’ı azarlamasına, bazen de acımaları, bazen de teşekkür etmelerine sebep olan kişi.

‘Doppelganger’ Almancadan geliyor, Doppel (ikiz, çift) ile Ganger (giden) sözcüklerinin birleşimi. Bazen ‘yürüyen ikiz’ (double walker) diye tercüme ediliyor. Klein olan Naomi, ortalıkta bir ikizinizin dolaşmasının insanı derinden huzursuz eden bir tecrübe olduğunu söylüyor.

Kitapta, bir zamanların tanınmış feministi olan ancak sonradan bir komplo teorisyenine dönüşen Naomi Wolf’la tamamen zıt görüşlere sahip olduğu halde nasıl bir tür ikizi haline geldiğini anlatıyor.

Bu gerçekten yola çıkarak aslında sahte bilgiye, yalan habere ve komplo teorilerine bakıyor. Yani ‘kötü ikiz’ini bu yeni dünyayı anlatmak için bir metafor olarak kullanıyor. Bizi Covid-19 günlerine götürüyor.

Wolf, aşılı insanların tehlikeli parçacıklar nedeniyle aşısız insanları bir şekilde etkilediği iddiası, pandeminin önemli bir dönüm noktasında, birçok kişinin aşılara güvenip güvenmeyeceğine karar verdiği bir anda dolaşıma giriyor. Naomi Klein, Wolf ile karıştırılmasını ‘Covid’in ilk yılında her gün düşen bir çığ’ olarak tanımlıyor. Wolf zehirli bir ortam yaratıyor, Klein’ın hayatı çekilmez bir hal alıyor.

Komplo teorileri havada uçuşuyor, sosyal medya fenomenleri nefret kusan aşırı sağ propagandacılarla saf tutuyor. Kendini aşı-karşıtları ve demagogların ayna dünyalarında bulan Klein, kanıksadığımız ve bir parçası olduğumuz bugünün kültürünün üzerindeki örtüyü kaldırıyor.

Bu kitabı okuyunuz ve ne yaşadığımız üzerine bir kez daha düşününüz lütfen.

Sizin de aynada bir yansımanız veya doppelganger’ınız var mı?

Belki var, farkında bile değilsiniz!

Türkiye her koşulda ‘Dağ Başını Duman Almış’ marşıdır

CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp yanıtladı. Konuralp’e ‘Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu’ diye sorduğumda başlıktaki marşla cevap verdi, “Bu marş umutsuzluğa ve karamsarlığa bir reddiyedir” diyerek...

 Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Özel bir ritüelim yok ama bir cümlem var: “Hadi bakalım; güzel geçsin...”

 En son hangi kitabı okudunuz?

Birlikte okuyup bitirdiğim iki kitap var: Gabriel Piterberg’in “Bir Osmanlı Trajedisi/ Tarihyazımının Tarihle Oyunu” ve Selahattin Demirtaş’ın “Onurlu Yaşam Davası” adlı savunması.

 En son hangi filmi izlediniz?

Ken Loach’un ‘The Old Oak/ Umudunu Kaybetme’ adlı son filmini. Film, Suriye, mülteciler, göçmenler, ırkçılık ve işsizliğe dair İngiltere üzerinden bir anlatı. Ancak film, mükemmelliği kadar Ken Loach’ın bir nevi vedası olması nedeniyle de çok kıymetli.  Bu vesileyle şimdiden Ken Loach’a duymayacak, işitmeyecek olsa da teşekkürlerimi iletiyorum; ezilenlerden, işçi sınıfından, adaletsizliğe uğrayanlardan yana tutumu ve bu tutumla uyumlu harika filmleri için.

Fotoğrafta annesiyle birlikte gördüğümüz Konuralp’in bugün doğum günü. Mutlu yaşlar dileriz.

 En sevdiğiniz ses ne sesi?

Çocuklarımın sesi...

 En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Ahmet Kaya ve Yeni Türkü şarkıları. Ancak bu aralar sıklıkla İrem Candar’ın “Göğe Bakma Durağı...”

 Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Türkiye her koşulda ve durumda “Dağ başını duman almış” marşıdır. Anımsayın; Havza yakınlarında aracı bozulan Mustafa Kemal, arkadaşlarıyla birlikte yürümeye başlar; dillerinde bu marş vardır. Haliyle bu marş umutsuzluğa ve karamsarlığa bir reddiyedir.

- Aşka inanır mısınız?

Ferit Edgü’ye atfen Ah Min-el Aşk...

 Kırmızıçizginiz nedir?

Yaşamın her alanında ve herkes için hak, hukuk, adalet...

 En sevdiğiniz yemek?

Yemek seçmem ama memleketim Düzce- Konuralp’in pirinciyle yapılan pilavı çok sevdiğimi özel olarak kayda geçirmiş olayım.

 - Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Yok... “Onca yoksulluk varken” ayıp olur zaten.

 Sizi ne heyecanlandırır?

Çocuklarım Mavi ve Aren’in seslenişi; başlarından geçen güzel bir olayı coşkuyla anlatışları...

- Yağmur mu, güneş mi?

Güneş.

 Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar. Sait Faik’in dediği üzere “İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olmayacak gibi duran bir şeyin oluşu...”

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Riyakarlık, kibir, bencillik.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Bu soruyu Bolu Kartalkaya Cinayeti öncesinde sorsaydınız yanıtım şöyle olurdu: Uğur Mumcu’ya, Hrant Dink’e, Turan Dursun’a, Tahir Elçi’ye; demem o ki faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybedenlere, öldürülmelerinin öncesinde kendilerini uyarmak, cinayetleri önlemek isterdim. Bu yanıt
saklı kalmak koşuluyla, yangından önce otele ulaşıp, yangında hayatlarını kaybeden o güzel çocukların, ailelerinin ve otel emekçilerinin kurtulmalarını sağlardım. Ve merhum babama, yeniden ve yeniden “Seni çok seviyorum” demek.

 Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Çocuklarımla, çocukluk oyunlarımızı oynar ve birbirimize “Çömçöm İsmail” hikâyeleri anlatırdık. Kendisi, Aren ve Mavi’yle aramızdaki bir sır kahramandır.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Kendim olmak isterdim.

Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Islık bile çalamam.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Evlat acısı görmeyeceğim bir yaşta, usulca ayrılmak isterim hayattan.

Pazar günü ‘ne okusam’, ‘ne dinlesem’, ‘ne izlesem’ diyenlere önerilir 

BENİM YÜZÜMDEN

 

 

Klinik psikolog ve yazar Tuğçe Isıyel ilk novellasında, bir ayrılık hikâyesinin aralanan perdesinden bizi çok gerilere götürüyor. Yazar, duyula duyula iç sese dönüşen dış seslere veriyor kulağını. Ana karakter üzerinden yaranın ne kadar derinde olduğuna bakarken buna okuru da şahit ediyor. Deneme yazılarıyla tanınmış, Vedat Günyol Jüri Özel Ödülü (2023) sahibi psikoterapist Isıyel’in kitabını öneririm.

Lanet olsun sana ey zalim felek, ömrümün çarkını boşa döndürdün

Bu haftaki şarkı önerimiz Ertuğrul Özkök’ten. Benim de içinde bulunduğum eski dost grubunda paylaştı bu şarkıyı. Şarkı çok tanıdık elbette, kimler söylemedi ki. Ancak Ersay Üner’den dinleyin deyince, Ertuğrul Bey’in zevkine güvenen ben hemen playlist’e ekleyiverdim. Dinleyin derim.

AKM’de ‘Pablo Picasso-Resimden Seramiğe bir Serüven’ sergisini mutlaka görmelisiniz. Pablo Picasso'nun gravürleri, çizimleri, posterleri, litografileri ve fotoğraflarından oluşan, tamamı orijinal ve mirasçılar tarafından onaylanmış 170 parçayı bir araya getiren bu sergi, sanatçının sanat yaşamını ve kişisel ilişkilerinin sanatına etkisini gözler önüne sererken, onun sanatsal evrimini de kapsamlı bir şekilde sunuyor. Gitmişken Andy Warhol ile de buluşabilirsiniz.
İPEK ÖZBEY
korkusuz.com

 

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum