Okullar açılacak mı?

13 Mart Cuma gününden bu yana kapalı olan okulların 31 Ağustos’ta açılacağı resmen duyuruldu. Ancak eğitimin nasıl yapılacağı, alınan önlemlerin kuşkuları gidermekte yeterli olup olmayacağı henüz belli değil.

Okullar açılacak mı?
12 Ağustos 2020 - 09:56
Salgın küresel ölçekte her alanı etkiledi ama olumsuz etkilenen alanların başında eğitimin geldiği kesin.

10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanı’na “bakanlar kurulu” toplantısında konuya ilişkin bir açıklama yapılmadı. Belki Erdoğan’ın ağzından bilgilendirme olur diye beklendi, olmadı.

Başkentteki genel görünüm şu:

Sağlık Bakanlığı ağırlıklı olarak okulların açılmamasından yana. Bakan Fahrettin Koca’nın bu konudaki görüşünü ifade ettiği bilgisi var. Ancak Bakan’ı dinleyen var mı, bilemiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda ise düşünceler çeşitli. Bakan’ın da özel okul sahibi olması, bakanlığın bakışını etkiliyor olmalı!

Bakanlık gerek kendi bünyesindeki gerekse öteki bakanlıklardaki uzmanları da devreye sokarak bir plan yapmaya çalışıyor. Plan, okulları açmak üzerine.

Okullar bu karara hazır mı?

***

Salgın ortamında eğitim kolay planlanabilecek bir durum değil. Kaldı ki dünyanın gelişmiş ülkelerinde bile bocalama var. Örneğin Almanya okulları açtı; ilk pozitif vaka haberinden sonra yeniden kapatma kararı aldı. 

ABD’de bir öğrencinin 44 öğrenciye hastalığı bulaştırdığı ortaya çıkınca, okullar yeniden tatil edildi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın işi gerçekten kolay değil. Alacağı her kararın tersinin daha doğru olacağı mantıklı nedenlerle birlikte anlatılabilir!

Sızan bilgilere göre, bakanlığın yol haritası şöyle:

1- Hele bir açalım, sonrasına bakarız.

2- 31 Ağustos’tan itibaren bir hafta gelişmeleri gözlemleriz, sonraki hafta nasıl devam edeceğini netleştiririz.

3- Birinci, beşinci, sekizinci sınıf gibi yeni eğitim aşamasına geçen öğrencilerle başlayıp ara sınıfları daha sonra alabiliriz.

4- Hafta sonlarını da eğitim günü ilan edip öğrencilerin günaşırı okula gelmelerini sağlayabiliriz.

5- Belli dersleri okulda görüp bazılarının uzaktan eğitim ve benzeri yöntemlerle alınmasını sağlayabiliriz.

Gördüğümüz kadarıyla en ciddi madde, birinci şık!

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamalarından bunlardan öte bir adımın olmadığı anlaşılıyor.

***

Başta işin zorluklarını paylaştık. Ne var ki AKP’nin icraat anlayışı bu zorlukları ortak akılla aşmaya elverişli değil.

Örneğin, öğretmen sendikaları devreye sokulup onların önerileri dikkate alınabilirdi. Eğitimle ilgili en geçerli tarif şudur: eğitim eşittir öğretmen!

Bu anlamda hem öğretmenlerin çözüme katılması sağlanır hem de onlardan istenecek özveri karşılıklı paylaşımla daha güzel sonuçlar verebilirdi.

Yaptığımız araştırmaya göre, öğretmen sendikalarıyla buna ilişkin bir bağ kurulmamış.

Yukarıda ilgili bakanlıkların durumunu anlattık, ama herkes biliyor ki ana karar verici Saray. Aşağıdan hangi bilgi giderse gitsin, Saray kriterleri farklı.

Nedir o kriterler?

Çok fazla değil aslında. Tek kriter var, ekonomi. 

Biri çıkıp dese ki:

- Efendim, okullar tatil olursa aileler de tatile devam eder, bu da turizm sektöründe yazın bulamadığımızı sonbaharda bulmamızı sağlar...

O gün tatilin uzaması kararı çıkabilir!

Biri çıkıp dese ki:

- Efendim, okullar açılırsa işler de açılır, piyasa açılır, eğitim sektörü büyür, çarpan etkisi fazla olur. Ekonomi toparlanır!

O gün ne olursa olsun açılma kararı çıkabilir!

Durumun özeti bu.

Üniversiteye giriş sınav tarihini turizme göre esneten zihniyetin başka türlü bakması zor.

Sözün özü: eğitim sadece Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakılamayacak kadar önemli bir konu. Salgından önce de “Yaşam boyu eğitim” başlığı evrensel olarak kurumlaşıyordu.

Ülkelerin toplam gücünü belirleyen eğitimin nasıl devam edeceği velilerden öğretmenlere, iktidardan muhalefete, öğrencilerden okullara tüm kesimlerin ortak sorumluluğundadır.

Öğrenmeyi ne kadar öğrendik?

Hepimiz bu sınavın içindeyiz.

Koronavirüsü yenmemiz de bu sınavı vermemize bağlı...

Mustafa Balbay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum