Şehir Dedikleri Hepimiz İçin Bir Beton Mezarlığı

İnsan yaş aldıkça, tecrübeyle yoğruldukça aklına durduk yere kötü senaryolar getirmeye daha sık başlıyor. Birkaç gündür fırtına uyarıları yapılıyor İstanbul’da ve arkasından kar uyarısı da geliyor hatta önlem olarak okullar bir günlüğüne tatil ediliyor.

Şehir Dedikleri Hepimiz İçin Bir Beton Mezarlığı
07 Şubat 2023 - 12:45

Buraya kadar her şey normal, akşam fırtınanın seyri arttıkça, evin içinde rüzgarın sesi televizyonun sesini bastırdıkça, camlar hafif hafif zangırdayınca ister istemez çocuklarımın odalarını iki kere kontrol edip, kapıların, pencerelerin soğuk geçirmediğinden iyice emin olup bir süre fırtınayı dinledim. İçimden de “Allah’ım şükürler olsun sıcak bir evim var, çocuklarım da yanıma, inşallah bir felaket yaşatmazsın bizlere” diye dua ettim içime doğmuş gibi. Sanki karın ağrısı gibi bir huzursuzluk hissiyle gece boyu döndüm durdum yatakta.

Sabah gözümü 5:35’te açtım. Zaten doğru dürüst uyumamışım, o saatten sonra da uyuyacak halde değildim. Her zaman yaptığım gibi önce kahvenin suyunu koydum, telefonu elime aldım ki ne göreyim; Adana’dan, Malatya’dan, Hatay’dan, Kahramanmaraş’tan, Gaziantep’ten, Kıbrıs’tan, Antalya’dan, Adıyaman’dan ve daha pek çok şehirden “Deprem oldu” tweetleri akıyor. Aynı anda her yerde deprem olamaz. “Pek çok şehir aynı anda hissettiyse, bir yerde çok yıkıcı bir deprem oldu!” fikrini kafamdan atmaya çalıştıkça durumun vehameti de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

 

Derya Özel
Derya ÖzelOnedio Üyesi
Deprem ülkesiyiz!

Marmara depreminden sonra Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin birinci maddesinde; “Bu yönetmeliğin amacı; yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmi ve özel tüm binaların ve bina türü yapıların tamamının veya bölümlerinin deprem etkisi altında tasarımı ve yapımı ile mevcut binaların deprem etkisi altındaki performanslarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi için gerekli kuralları ve minimum koşulları belirlemektir.” deniyor. Türkiye Deprem Bölgeleri haritasıyla belirlenmiş tehlikeli bölgelerde yapılacak bina türü yapıların, depreme dayanıklı olarak inşa edilebilmesi için gereken hesap esasları ile yapım kurallarını, binaların önem derecesi ve yerel zemin koşullarını da dikkate alarak belirleyen yönetmelik, “Deprem Yönetmeliği” olarak adlandırılmaktadır. Mevzuatta ‘Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik’ olarak yer alır. Deprem Yönetmeliği, 1940 yılından bu yana teknolojik gelişmeler ve güvenlik yaklaşımlarına bağlı olarak sekiz kez değiştirilmiştir. Yönetmeliğin son hali ise, 18.03.2018 tarih ve 30364 sayılı resmî gazete yayınlanmıştır.

Peki ben de soruyorum, bu yönetmelikten sonra yeni yapılan binaların dahi yıkılması kimin hatasıdır? Bunların denetimi kimdedir? Bu binaların denetiminde “depreme dayanıklıdır” raporunu kimler vermektedir? ’99 depreminden sonra geçen 24 yıl içinde, değil binaları denetlemek, yeniden bir şehir bile inşa edilebilecekken, hâlâ nasıl oluyor da çürük binalar insanlara mezar olabiliyor?

Ben bu satırları yazdığım sırada depremin üzerinden henüz saatler geçmişti, dolayısıyla ölü ya da yaralı sayısı ve enkaza dönen bina sayısı henüz bir netlik kazanmamıştı. Fakat anlaşılan o ki, birden fazla ilimizde yerle yeksan olan yüzlerce binadan, gece herkesin uyuduğu bir saatte vuku bulan depremden insanların kaçma ya da kurtulma şansının daha az olması, ayrıca olumsuz hava koşullarında göçük altında kurtarılmayı bekleyenlerin bu soğuk havalarda dayanma süresinin de daha kısıtlı olması, felaketin ve can kaybının boyutları hakkında pek de iyimser bir tablo çizmiyor. 

Bu kadar profesör yıllardır fay hatlarının haritalarını gözümüze sokarken, tehlikeli ve aktif fayların nereler olduğunu haykırırken, olası depremlerdeki yıkımın etkilerinden bahsederken, yetkililerin, mimar ve mühendislerin, bu projelere onay verenlerin bunu kulak arkası etmesine akıl sır ermiyor. Türkiye Deprem Haritası’nı her yetkilinin tam gözlerinin önüne asmak, her gün bir deprem ülkesinde yaşadığımızı onlara hatırlatmak mı gerekiyor? Yaşadığımız coğrafyanın gerçeğini öğrenmemekte ısrar etmek nedendir? Daha önceki depremlerden ders çıkaramamak, bir sonraki felaketlere zemin hazırlıyor.

Bir depremde devletin hastaneleri, karakolları, havaalanı ve en önemlisi kara yolları yıkılabilir mi? Nasıl olabilir böyle bir şey? Depremdeki toplanma alanlarının binaların hemen yanı başında olması ne kadar mantıklıdır? Büyük Marmara depremi üzerinden 24 yıl geçti, Türkiye hâlâ “yaraları sarma” metoduyla ilerliyor. Depremde olacakları önleme yöntemine 24 yıldır bir türlü geçemedik. Türkiye’nin binaları bu kadar kuralsız kanunsuz yapıldıkça, üzülerek yazıyorum ki biz bu filmi daha çok göreceğiz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum